23 Ekim 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Devletin ‘rakı masasında’ kurulduğu koca bir yalan

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

99. YILINDA TBMM AÇILIŞI VE DAYANDIĞI DEĞERLER 1

Ülkemizde değişik çevrelerce zaman zaman Atatürk’e yönelik bazı iddiaların gündeme getirildiği bilinmektedir. Çoğu zaman düzeysiz saldırı şeklinde olan bu iddiaların amacı, tahmin edilebileceği gibi, milletimizin ortak paydası haline gelmiş olan Atatürk sevgisini ortadan kaldırabilmek ve belki daha da önemlisi, onun önderliğinde kurulan milli, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bu temel esaslarını tartışmaya açarak, ortadan kaldırmaktır. Yapılan yayınlara ve propagandalara bakılırsa, Atatürk’e yönelen bu saldırıların, onun düşüncelerinden ve yaptığı işlerden çok; soyu, ailesi, aile efradı, kişiliği ve yaşantısına dönük olduğu görülür.

Akademik veya entelektüel bakımlardan çok “basit” ve “saçma” olarak nitelendirilebilecek olan bu iddia ve saldırı konularının, üzerinde durulması ve o konularla ilgili doğruların insanlarımıza anlatılması büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü, bu konuda iddiaları ortaya atanlar kendileri açısından ustaca bir yöntem izlemekte ve sistemli bir çalışma yürütmektedirler. Özellikle, kültür düzeyi düşük olan kesimlerde yoğunlaştırılan bu propaganda ile insanımızın beyninde ve kalbinde büyük bir sevgi ve yer kazanmış bulunan Atatürk ve “köklü Atatürk imajı”; o insanlarımızın önemsediği değerler bakımından zedelenmeye, yıkılmaya çalışılmaktadır.

DEVLETİ KURAN MECLİS’İN AÇILIŞ HAZIRLIKLARI

16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletlerince resmen işgal edilmesi ile Osmanlı Devleti bilinen sona doğru hızla yaklaşmaya başlamıştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine göre daha 1 Kasım 1918’de başlayan fiili işgaller, 16 Mart’ta “payitaht”ın resmen işgaliyle Türk milletinin tarihinde yeni bir sayfa açıyordu. Bu işgalden sonra Osmanlı Parlamentosu’nun özgürce çalışma ortamı kalmamıştı. Bunu gören milletvekilleri, 18 Mart 1920’de “mebusluk vazifesinin yapılmasında emniyet verici bir halin gelmesine kadar” meclis çalışmalarının durdurulmasını kararlaştırdılar. Onların bu kararını, Padişah Vahdettin’in, Meclis-i Mebusan’ı kapattığını belirten 11 Nisan 1920 tarihli “irade-i seniyesi” izledi.

Bu arada Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya geçtiği 19 Mayıs 1919’dan sonra yaklaşık bir yıllık dönemde liderlik yolunda önemli mesafeler aldığı gibi; milletin bu işgallere karşı örgütlenmesi ve kurtuluş iradesini ortaya koyması bakımından da büyük işler başarmıştı. İşgalden bir gün sonra 17 Mart 1920’de ordu komutanlarına bir genelge göndererek Ankara’da bir “Meclis-i Müessisan” (Kurucu Meclis)ın açılacağını duyurdu. Seçim şartlarını bildirdi. Buradaki “kurucu meclis” sözüne biraz itirazlar gelince, 19 Mart tarihli yeni bir genelge yayınlayarak durumu ve amacı şöyle ortaya koydu: “İtilaf Devletleri tarafından devlet merkezinin bile resmen işgali, devletin yasama, yargı ve yürütmeden ibaret olan milli güçlerini işlemez duruma sokmuş ve bu durum karşısında görev yapmaya imkan bulunamadığını hükümete resmen bildirerek Meclis-i Mebusan dağılmıştır. Şu halde, devlet merkezinin korunmasını, milletin bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek ve uygulamak üzere, millet tarafından olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin (selahiyet-i fevkaladeyi haiz bir meclisin), Ankara’da toplantıya çağrılması ve dağılmış olan milletvekillerinden Ankara’ya gelebileceklerin de bu meclise katılmaları zaruri görülmüştür...”

Ankara’da bulunan milletvekilleri ile 11 Nisan 1920’de yapılan görüşmeler sonunda meclisin, 22 Nisan Perşembe günü açılması kararlaştırılmıştı. Fakat sonra bu karardan vazgeçilerek 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasının halk üzerinde önemli bir etki yapacağı düşünülmüş ve açılış Cuma gününe ertelenmiştir. Bu değişikliğin milli ve manevi sebeplerini Yunus Nadi şöyle açıklamıştır: “Hasımlarımız bizi mağlup edebilmek için müracaat ettikleri muhtelif silahlar içinde eczümle, dine ve şeriata dahi istinat ediyorlar ve bizi şer’an asi ilan etmek hususunda çok ileri gidiyorlardı. Meşihat-ı İslâmiye makamının fetvaları hep bu esas ve maksatla tertip edilmişti. Halife beyannameleri de hep bu esas ve maksada istinat ediyordu. Damat Ferit bu yoldan yürüyordu. Halbuki Ankara’da vatan ve milletin halas ve istiklâli gayesi etrafında toplanan zevat din ve imandan tecerrüt etmiş kimseler değildi. Onların içinde hakiki din âlimleri de bulunduktan başka, milletin halas ve istiklâlinde elbette din ve şeriatın dahi ağyarın ayakları altında zelil ve perişan edilmekten kurtarılması hususu da vardı. Dine hizmet ve riayet bahsinde dahi en büyük hürmet mevkii elbette Ankara’da toplanan fedakarlar tarafında idi. İngilizler Yunanlıların lehine milleti boğmağa, parçalatmağa, mahvetmeye alet olanların dini ağızlarına almaları bile dünyanın en sefil alçaklığı idi. Hakikat bu merkezde iken İstanbul’un olanca nedameti ile Ankara aleyhine milletin mukaddesatını tahrik vesilesi yapmasına karşı, Ankara’nın dahi layık ve lazım olduğu vechile mukabele etmesi zarureti hasıl olmuştur. Bu cümleden olarak meclisin küşadı günü Perşembeden Cumaya” ertelenmiştir.”

KURAN VE NAMAZIN RUHUNDAN FEYZ ALINACAK

Ankara’ya gelebilen milletvekilleriyle birlikte meclisin 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verildikten sonra bu karar, “Kolordulara (14 ncü Kolordu Komutan Vekilliğine), 61 nci Tümen Komutanlığına, Refet Beyefendi’ye, Bütün Valiliklere, Bağımsız Sancaklara, Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyetlerine, Belediye Başkanlıklarına” “çok ivedi” kaydıyla, “Heyet-i Temsiliye Adına Mustafa Kemal” imzasıyla 21 Nisan 1920 tarihinde şu telgrafla bildirilmiştir:

“Allahın lütfuyla Nisanın 23’üncü Cuma günü, Cuma namazından sonra, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

Vatanın istiklali, yüce Hilafet ve Saltanat makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cumaya rastlatmakla, o günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Camii Şerifinde Cuma namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın nurundan da feyz alınacaktır. Namazdan sonra, Sakal-ı Şerif ve Sancak-ı Şerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir. Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Cami-i Şerif’ten başlayarak Meclis binasına kadar Kolordu Komutanlığı’nca askeri birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.

Açılış gününün kutsallığını belirtmek için bu günden başlayarak vilayet merkezinde, Vali Beyefendi Hazretlerinin düzenleyeceği şekilde, hatim indirilmeye ve Buhari-i Şerif okunmaya başlanacak ve Hatm-i Şerif’in son kısımları uğur getirsin diye Cuma namazından sonra Meclisin toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır.

MİLLİ MÜCADELE’NİN ÖNEMİ VE KUTSALLIĞI

Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu günden itibaren aynı şekilde Hatm-i Şerifler indirilmesine ve Buhari-i Şerif okunmasına başlanarak, Cuma günü ezandan önce minarelerde sala verilecek, hutbe okunurken, Halifemiz, Padişahımız Efendimiz Hazretlerinin mübarek adları anılırken, Padişah Efendimizin yüce varlıklarının, şanlı ülkesinin ve bütün tebaasının bir an önce kurtulmaları ve saadete kavuşmaları için ayrıca dua okunacak ve Cuma namazının kılınmasından sonra da Hatim tamamlanarak yüce Hilafet ve Saltanat makamı ile bütün vatan topraklarının kurtuluşu için girişilen Milli Mücadele’nin önemini ve kutsallığını, milletin her bir ferdinin, kendi vekillerinden meydana gelmiş olan bu Büyük Millet Meclisi’nin vereceği vatani görevleri yapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlar verilecektir. Daha sonra, Halife ve Padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selameti ve istiklali için dua edilecektir. Bu dini ve vatani merasim yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı vilayetlerinin her tarafında, hükümet konağına gelinerek Meclis’in açılmasından dolayı resmi tebrikler yapılacaktır. Her tarafta Cuma namazından önce uygun şekilde Mevlid-i Şerif okunacaktır.

Bu tebliğin hemen yayınlanarak her tarafa ulaştırılabilmesi için her vasıtaya başvurulacak, süratle en ücra köylere, en küçük askeri birliklere, memleketin bütün teşkilat ve kuruluşlarına ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca, büyük levhalar halinde her tarafa asılacak ve mümkün olan yerlerde bastırılıp çoğaltılarak parasız dağıtılacaktır.

Yüce Tanrı’dan tam bir başarıya ulaştırması niyaz olunur.”

Mustafa Kemal Paşa’nın yayınladığı bu genelge, Meclis’in açılışının milli ve manevi değerlere dayandırılışını göstermektedir. Burada Padişah ve Halife ile ilgili olarak belirtilen temenni ve görüşler ise, “inkılâbın stratejisi” ile ilgilidir. Mustafa Kemal Paşa bunu 1927’de Nutku irad ederken bu genelgeyi okumadan önce şu şekilde açıklamaktadır: “...Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920 tarihinde bütün memlekete yaptığım tebligat metnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne kadar uymak zorunda kalındığını gösteren bir belge olmak bakımından aynen bilgilerinize sunmayı yerinde buluyorum...”

 

Şavirhüm fi’l-emri (İş konusunda onlarla istişare et, onlara danış.) Kur’an-ı Kerim, Ali İmran Suresi: 159. Ayet. 

Ve emruhum şûrâ beynehum (Onların (Müminlerin) işleri aralarında danışma iledir) Kur’an-ı Kerim, Şûra Suresi: 38. Ayet.

YARIN: İLK MECLIS’IN BINASI

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *