Şarkıcı Gülşen’in bir konserinde İmam Hatiplilere “Sapık” dediği görüntüler ortaya çıktı ve oluşan büyük tepkiler sonucu tutuklandı. Gülşen’in suç kapsamı “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu” şeklinde tarif edilen bir alana giriyor. Çünkü “Sapık” ifadesi gerçekten büyük öfke patlamasına neden oldu. Sosyal medyaya bu öfke hali yansıdı. Yargı da sanırım bunu göz önünde bulundurarak tutuklama kararı verdi.
Her konuda siyasi malzeme ara- yan ve onları istismar etmek için tabağın dibini sıyıran muhalefet, bu konuda da hukuk naraları atıyor.
Binlerce kişinin azmettirici katili olan PKK’lı Demirtaş için günlük “Serbest bırakın” naraları atan Kılıçdaroğlu, Gülşen için de “Derhal serbest bırakın” açıklamasını yaptı. Bu kafa yapısının olaylara ve hukuki gelişmelere sağlıklı bakabilmesi mümkün mü?
CHP ve türevleri, Gülşen’in İmam Hatiplilere “Sapık” demesinden kendi duygu ve düşüncelerinin tatmin edildiği gözüyle baktığı gibi, bu tutuklamadan hükümeti demokrasi ve özgürlük üzerinden vurma payı çıkarmaya çalışmaktadır. Bu ülkede yüzbinlerce İmam-Hatip mezunu olduğu gibi, hâlihazırda İmam-Hatip’lerde okuyan onbinlerce öğrenci vardır. Bu yüzden “Sapık” ifadesi aileleriyle birlikte milyonlarca aileye aşağılama ve hakaret olmuştur. Konserlerde orasını burasını açan, tanımadığı erkeklerin masasına gidip onların kucaklarına oturma gösterileri yapan, konserlerinde LGBT bayrakları açıp kavgalara neden olan Gülşen’in bu davranışlardan dolayı “Tüm sanatçılar sapık” dersek bu ahlaki olur mu? Elbette olmaz. Gülşen’in gözaltına alındığında verdiği ifadesinde “Bana ihtiyacı olan bir çocuğum var” sözündeki annelik vurgusunu keşke yaşantısında da gösterseydi.
CHP ve kuyrukları her olayda olduğu gibi bu konuda da ikiyüzlülük yapmaktadır. Kendi bünyelerinden birine yönelik bir sözlü saldırı olduğunda kişiyi cezalandırmak için ellerinden geleni yapanlar, “Asmalı-kesmeli” diye her türlü yaygarayı koparanlar bu konuda niçin “Hukuk” edebiyatı yapıyor? Terörist Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a sosyal medya üzerinden taciz olduğunda hepsi nasıl ortalığı ayağa kaldırmıştı hatırlıyorsunuz değil mi? Bizlerde böyle bir tacizi “Düşünce özgürlüğü çerçevesinde görün” demedik. Ama bunlar hadiseye bir taraftan Selo’ya yalakalık olarak bakmış, bir taraftan da siyasi istismar olarak kullanmıştır.
Ama aynı kişiler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın merhume annesine çok ağır küfür eden Canan Kaftancıoğlu ve CHP’li yöneticileri nasıl savunmuşlardı. Hatırladınız mı?
Çocuklara din dersini çağdışı gören, Kur’an-ı Kerim’i “Çağlar ötesinden gelen ses” diye küçümseyen, “LGBT aile yapısını bozmaz” diyen CHP ve türevlerinin İmam Hatiplilere “Sapık” diyenden rahatsız olması mümkün değildir. O yüzden yaygara yapmaktadırlar.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu şahsıma da açtığı gibi önüne gelene dava açan biridir. Meral Akşener 15 bin kişiye dava açtığında “Düşünce özgürlüğü” nereye kaybolmuştu? Hepsi de kendilerine eleştiri olduğu vakit ceza ve tazminat davaları açıyor ve davaları sonuna kadar takip ediyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, benimde Atatürk düşmanlığını ağır eleştirdiğim Fatih Tezcan’a, ‘kendine hakaret etti’ diye dava açmış. 6 çocuğu olan Fatih Tezcan’da bu yüzden cezaevine girdi. Şu ironiye bakar mısınız?
Atatürk düşmanı Fatih Tezcan, CHP’ye Atatürk düşmanlarını dolduran kendi de Atatürk düşmanı Kılıçdaroğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevine giriyor. Hani nerde “Düşünce özgürlüğü” o zaman Kılıçdaroğlu?
Gülşen’in tutukluluğu uzun sürmez. Bugün yarın cezaevinden çıkar. Ama bu muhalefetin ikiyüzlülüğü, istismarları her daim sürecektir.
Meseleleri asla hukuk, demokrasi, düşünce özgürlüğü değil. İstismar ve iki yüzlük tüm özet...