Peki, takas usulüyle çoğaltılan ve üretimine oldukça önem verilen ata tohumu diğer tohumlardan hangi özellikleriyle ayrılıyor? Beyazıt Ekiz, ata tohumunun çıplak gözle veya bilimsel incelemelerle anlaşılamayacağını, sadece tohumu ektikten 3-5 yıl sonra ata tohumu olup olmadığının ortaya çıktığımı belirtti. Ata tohumunun ekildiğinde 3 ila 50 yıla kadar kalitesinden ve miktarından ödün vermeyeceğinin altını çizen Ekiz, genellikle tarlalarda tarımsal üretimde kullanılan hibrit tohum ve ata tohum arasındaki farkı şöyle anlattı:
"Hibrit tohum için genellikle domatesten örnek verilir. Kabuğu kalın ve rengi güzel bir domatesin yanına biraz daha rengi soluk ve kabuğu ince bir domates ekilir. Bunların polenleri yani erkek üreme organları kesilir ve başka tohumlarla çiftleştirilir. Buna da 'hibrit tohum' adı veriliyor. Hibritten elde edilen ilk üründen yüksek bir verimle kaliteli bir domates elde edebiliriz. Ancak biz 'hibrit tohum'la üretilmiş domastesten tekrar bir tohum aldığımızda domateste açılmalar meydana gelir. Açılma sonucunda önceki yıl gibi kabuğu kalın ve iri meyve değil, kabuğu ince ve küçük meyve elde edilir. 3 yıl üst üste ekildiğinde tohumdan aynı verimi alınmıyorsa o tohum hibrittir diyebiliriz."
Kanuna göre ata tohumlarınının satışının yasak olduğunu, yasa gereğince pakete girmemiş ve tescili alınmamış tohumların hiçbirinin satılamacağını söyleyen Beyazıt Ekiz, bu sebeple ata tohumunun sadece takasının yapılabileceğini, satış için ziraat mühendisi çalıştırmak ve tohumun çeşitli ilaçlarla da yetiştirilmesi gerektiğini ekledi.
Ekiz, "Paketin üstüne satış ruhsatı gibi bilgileri yazıp öyle piyasaya sürmeniz gerek. Ata tohumunda biz bunu böyle yapamıyoruz çünkü binlerce yıldır köylüler, çiftçiler kendi bölgesinde en yüksek verimi ve o bölge için en iyi olan çeşit neyse onları yetiştirmişler. Tohumları da o bölgenin adıyla anılmış ve hiçbir zaman da pakete sokulma gereği hissedilmemiş" diyerek ata tohumunu neden takas usulüyle dağıttıklarını anlattı.
Şu an ellerinde sayısını veremeyecekleri kadar tohum olduğunu ve Türkiye'de yetişen her meyve ve sebzenin ata tohumunun bulunduğunu öne süren Beyazıt Ekiz, "Tek rakibimiz dünyanın dört bir yanından tohumların bulunduğu özel bir depo olan Norveç'teki Kıyamet Ambarı" ifadelerini kullandı. Bugüne kadar 150 ülkeden alınan rapor ve yapılan araştırmalara göre 1970'li yıllardan itibaren hibrit tohum kullanımının artmasıyla birlikte tohum çeşitliğinin yüzde 70'inin yok olduğunun altını çizen Beyazıt Ekiz, 1960'dan bu yana ise küçük üreticilerin ata tohumu ekip biçerek 1.9 milyonluk ürün çeşidi geliştirdiklerine dikkat çekti.
"Biyolojik çeşitlilik ve zenginlik, küresel iklim krizinde adeta bizim silahımız olacak. Bu sebeple ata tohumu çok önemli" diyen Ekiz, büyükşehirlerde de ata tohumu yetiştiriciliğinin yapılabileceğine dikkat çekti. En kalabalık üyelerinin büyükşehirlerde olduğunu söyleyen Ekiz, "Balkonunda bahçesinde yapan kişiler var. Hobi bahçelerinde tankerli suyla üretim yapan üyelerimiz var. Onlara da gerekli bilgi aktarımını yapıyoruz. Ağırlıklı olarak grubumuzdaki üyelerimiz çiftçlerden çok küçük üretim yapan bu işi hobi olarak gören insanlar" diyerek herkesin ata tohumu ekebileceğine vurgu yaptı.
Ankara'da yaşayan Nermin Ersöz de tarlası olmayıp küçük bir bahçede ata tohumu ekenlerden biri. Binalarının arka bahçesinde ata tohumlarından kereviz, fesleğen, domates, biber ve salatalık yetiştiren Ersöz, saksılarda da birçok sebzeyi yetiştirdiğini söyledi.