Libya ile anlaşma Yunanistan’ı panikletti
Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım’da iki anlaşma imzalaması, Akdeniz’deki hareketliliği arttırdı. Türkiye’yi Akdeniz’de küçük bir alana hapsetmek ve Kıbrıs’ın doğal kaynaklarını Rum-Yunan ve avanesinin zimmetine geçirmek suretiyle Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenliğini örselemek isteyen ülkeler, Libya ile varılan anlaşma ile beklemedikleri bir durumla yüzleşmek zorunda kaldı. Türkiye’nin köşeye sıkışacağını düşünüp, bunun için sinsice Türkiye karşıtı bir blok oluşturmaya çalışanlar, bu işin hiç de öyle kolay olmayacağını anlamış oldu.
Türkiye, bölünmüş ve kriz içinde çalkalanan Libya’nın tek meşru gücü olan Ulusal Mutabakat Hükûmeti ile meşru bir anlaşma yaptı. Bunun diğer ülkelerin aleyhine olduğu, uluslararası hukuka uymadığı ve üçüncü ülkeleri bağlamayacağı yönündeki Rum/Yunan iddialarının hepsi laf-ı güzaf. 27 Kasım’da imzalanan anlaşmalar iki ülke açısından gerekli ve faydalı olduğu gibi, hukuk ve meşruiyet açısından hiçbir mahsur içermiyor.
Libya’da meşru hükûmeti yıkmak için gayrimeşru bir mücadele yürüten General Hafter, Türkiye karşıtlığında uzlaşan bir grup ülkenin desteğini alıyor. Tahmin edileceği üzere, bu ülkeler arasında Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arastan ve Yunanistan bulunuyor. Hafter, Libya’nın güney komşusu Çad ile yaşanan sınır savaşında esir düştüğünde CIA tarafından kurtarılıp ABD’ye götürülmüş, burada 25 yıl yaşadıktan sonra Kaddafi’nin devrilmesini müteakip, ABD’den ülkesine gönderilmişti. Libya’nın doğu ve güney bölgelerini silah zoruyla ele geçiren Hafter, Nisan 2019’dan bu yana Trablus’u ele geçirip meşru hükümete son vermek için çabalıyor.
Hafter’in başkente yaklaştığı ve Ulusal Mutabakat Hükûmetinin varlığını tehdit eder hâle geldiği bir sırada, Türkiye’nin “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile birlikte “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” başlıklı iki anlaşmayı imzalayıp ivedilikle yürürlüğe sokması, sadece Doğu Akdeniz’de değil Libya’da da dengeleri değiştirdi. Türkiye, bu anlaşmalarla Akdeniz’de üstünlüğünü pekiştirir ve egemenliğini teminat altına alırken; Ulusal Mutabakat Hükûmeti, Hafter ve onu dışarıdan destekleyen ülkelere karşı önemli bir kazanım elde etti. Bunun üzerine, güvenlik ve askerî iş birliği çerçevesinde Türkiye’nin Libya’ya asker gönderebileceği de gündeme gelince, Ulusal Mutabakat Hükûmetinin eli daha da güçlenmiş oldu.
Hafter, meşru hükûmeti yıkması için dışarıdan sağladığı destekle boyunu aşan işlere girişmiş durumda. Son olarak Hafter’in liderliğindeki “Libya Ulusal Ordusu”, Akdeniz’de Türk mürettebatın bulunduğu bir gemiye el koydu. Daha önce de sergilenen bu düşmanca eylem neticesinde Hafter sert bir şekilde uyarılınca esir aldığı vatandaşlarımızı serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Hafter’in bu gibi Türkiye’ye karşı hasmâne tutumu, onun aslında içine düştüğü acziyetin bir göstergesi.
Türkiye’nin hamleleri karşısında Hafter’in elini güçlendirmek isteyen ülkeler yok değil. Özellikle Yunanistan’ın Trablus’taki meşru hükûmetin aleyhine bir tavır almaya ve Hafter’i desteklemeye başladığı görülüyor. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias’ın Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’yi ziyaret ettikten sonra Bingazi’de Hafter ile görüşmesi, kimin hangi safta olduğunu ifşa etti. Böylelikle, Türkiye’nin attığı taşın birçok kuşu korkuttuğu ortaya çıkmış da oldu. Yunanistan’ın paniklemiş hâli, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmaların bir yansıması olarak görülmeli.