21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

MHP Ülkü Ocakları davasının baş tacı Ülkücü Şehitler

YAYINLAMA:
MHP Ülkü Ocakları davasının baş tacı Ülkücü Şehitler

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Düsturuyla şehadete yürüyen Ülkücü Şehitlerimizin anısını her zaman kalbimizin en derininde hissediyor, geride bıraktıkları dava ve emaneti omuzlarımızda Mahşer-i Kübra’ya dek taşıyoruz.

 

Bu kutlu davanın neferleri olarak bizler; merhaleden merhaleye geçerek sınav veren başı dik ÜLKÜCÜ ŞEHİT AĞABEYLERİMİZİN taşıdığı sancağı yere düşürmemeyi, Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’İN söylediği üzere bayrağı lekelememeyi, Bilge Liderimiz MHP Genel Başkanımız Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN belirttiği gibi bu ülke için verdiğimiz yemini bozmamayı aklımıza, kalbimize kazıdık.

 

“Feda etmek” kimilerine göre anlamı olmayan kimileri için ise birçok acıyı, hüznü, yitip giden hayatları içinde barındıran bir kelime. Hiç düşündünüz mü en fazla neyinizi feda edebilirsiniz ve ne için? Bu soruyu kendinize sorduğunuzda vatanı uğruna şehit olan Ülkücü Şehit Ağabeylerimizin bu dünyada nelerden vazgeçtiğini daha iyi anlayacaksınız. Onlar serden geçtiler, canlarından geçtiler vatanlarından geçmediler.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin direncini kırmak demek MHP ve Ülkü Ocakları’nın direncini kırmak demektir. MHP ve Ülkü Ocakları bu milletin 57. Alayıdır, son kalesidir. Bunu bilen Marksist-Leninist yapılanma içinde yuvalanan kesimler o zamanda Ülkü Ocakları’na nefes aldırmamak için elinden geleni yapmıştır. Bugün de dışarıdaki emperyalistlerin içerideki işbirlikçisi olan Gazi Meclis’teki kravatlı teröristler aynı işlevi yapmaktadır.

 

"Önce seni assınlar Selçuk, sen bana dayanamazsın!" diyen Ülkücü Şehidimiz Halil ESENDAĞ ve Selçuk DURACIK, 

 

13 Nisan 1979 son sınıf öğrencisiyken Beykoz Cuma namazı çıkışında komünistler tarafından hunharca bıçaklandığı sırada; "Bir Müslüman’a saldırılıyor. Hiçbiriniz müdahale etmiyorsunuz, böyle giderse korkarım sizler de aynı akıbete uğrarsınız!" diyerek şehadete yürüyen Ülkücü Şehidimiz Alper Tunga UYTUN, 

 

12 Eylül Darbe Mahkemesi'nde idam kararı verilen, 27 Mart 1982 Mamak Cezaevi'nde şehadete giderken son sözleri "VATAN SAĞOLSUN!" diyen babasına "ALLAH İÇİN ÖLMEK GÜZEL BABA, METİN OL!" sözlerini söyleyen Ülkücü Şehit Fikri ARIKAN, 

 

23 Mart 1970’de yetmiş iki saat mahzur kalan Ülkücü arkadaşlarına ekmek almak için giderken kurşunlanarak şehit edilen Süleyman ÖZMEN, 

 

Türk İslam davasının Yolbaşçısı, 1946 Adana-Osmaniye İlçesi doğumlu 4 Ocak 1968 yılında 22 yaşında Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisiyken Site Yurdu'nda iftarını açtıktan sonra katil teröristler tarafından sırtından vurularak şehit edilen ilk Ülkücü Şehit Ağabeyimiz Ruhi KILIÇKIRAN, 

 

1980 yılında Adana’da 19 yaşındayken komünistlerin baskısıyla Ticaret Lisesi’ni yarıda bırakıp Çukobirlik Genel Müdürlüğü’nde memur iken akşam saatlerinde evine giren iki komünist tarafından kurşunlanarak şehit edilen Ülkücü Şehit Figen ÇÖKTÜ Ablamız, 

 

İstanbul Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü son sınıf öğrencisi iken 8 Haziran 1970'te komünistlerce şehit edildiğinde cebinde otuz beş kuruş bulunan, şehadetinden önce; 

 

"Unutturacaklarmış benliğimizi

Kundaklayacaklarmış kimliğimizi

Yeniden göstermek için varlığımızı

Haydi yiğit! Haydi yeni akına

Ülkümüzün cihan varsın farkına! 

 

İmamoğlu getir bu aşkı dile,

Atıver kendini şu coşkun sele, 

Kimbilir kaç yürek çarpar seninle,

Haydi yiğit! Haydi yeni akına!

Ülkümüzün cihan varsın farkına!" dizelerini yazan, canını feda eden Ülkücü Şehit Ağabeyimiz Yusuf İMAMOĞLU'NU rahmet ve minnetle anıyoruz.

 

Bu zillet ittifakı halen devam etmektedir. İçimizdeki hainler bitmemiştir. Bilinmelidir ki, günümüzde her bulduğu delikten girme cihetiyle; Ülkücüleri hedef alan eller halen içimizdedir. 15 Temmuz’un çıktıları halen devam etmektedir. Ortamlarını buldukları anda tekrardan başlarını çıkartacaklar ve aynı emellerini gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Bu sebeple her an teyakkuzda olunmalıdır. Dağda gösterilen mücadele cephede de devam etmelidir. Bunu her bir Türk evladı Mehmetçiğe borçludur. 

 

Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’İN 12 Eylül Zulüm Mahkemesi’ne yapmış olduğu savunmadan; (Dosya No: 1981/176) 

 

“Taşıdığım bayrak, temsil ettiğim mukaddes Türk milliyetçiliği davası uğrunda, komünist ve bölücü hainlerin kurşunlarıyla toprağa şehitler ordusuna katılmış olan Ruhi KILIÇKIRAN’DAN Gün SAZAK’A kadar şehit evlat ve kardeşlerimin ruhaniyetlerinin de şu anda bizimle beraber olduklarını biliyorum. Onlar da beni dinliyorlar. Onların tekzip etmeyecekleri şekilde konuşmaya, yalnız hak bildiğimi söylemeye mecburum. Çünkü onlar, o üç bin altı yüz can, bu hak bildiğimiz yolda “vatan, millet, din ve devlet” uğrunda şehit oldular. Onlar hem şehitlerimiz, hem de şahitlerimizdir. Yarın huzur-u ilahide de bana şahitlik edecek olanlar, onlardır…”

 

Ömrünü Davasına Adayan Yolbaşçımız Sn. Devlet BAHÇELİ;

 

“Çünkü onlar sevdalarını pazarlık konusu yapmayı akıllarının ucuna dahi getirmeyen serdengeçti yüreklerdi. İkbal hırsıyla değil istiklal heyecanıyla yanıp tutuşmuşlardı. Onlar için dava sığınılacak değil inanılacak ve iradeyle savunulacak bir tarih, kültür, ecdat ve var oluş mirasıydı. Fidanken toprağa düşenler cennette çınar olup kök saldılar. Vatan ve millet sevgisinin bedelini canlarıyla ödediler.

 

Sözde dün dava adamı olup da bugün eyyamcı ve entrikacı kesilenlerin ahlak ve aidiyet kanalları kuşkusuz tıkanmış, insaf, izan ve vicdan ölçüleri de bütünüyle tarumar olmuştur.

 

Gölgeli geçmişlerini servet, şöhret ve mevki emellerine devşirmek için sıraya girenler ne şehitlerimizi bilenler ne de davamızın şerefinden nasiplenen muhterislerdir.”

 

ÜLKÜCÜ KİMDİR?

 

Türk İslam Ülkücüsü, Allah ve Resulü’nün ortaya koyduğu yüce davayı, asırlardır kendisine görev addedilen bu kutlu vazifeyi yerine getirebilmek için canla başla uğraşan kişidir. Bu uğurda makam, mevki, şan ve şöhretten mutluluk duymaz. Onun mutluluğu ancak şehadette gizlidir. Samimiyet, tevazu ve bağlılık onun anahtarıdır. Vahdet-i vücut sebebini anlayabilen, İlay-i Kelimetullah'ı sadece fonetik bir birleşmenin dışında ifade ettiği anlamı kavrayabilen ve bunu yaşama geçirebilendir.

 

Türkler İslamiyet'i kabul etmemiştir. İslamiyet Türklere verilmiştir. Bu bir nasip, metafizik işidir.  Allah İslamiyet’le yoğrulmayı Türklere bahşetmiştir. Bu sebeple Allah'ın nasip ettiği bu görevi Ülkücüler, vatan millet sevdalıları yerine getirmeye çalışır. Bunun sonucu olarak her dönem uğraşılan, taş atılan, üstüne gidilen tek kale MHP ve Ülkü Ocakları’dır. Batılı Devletlerin çoğunda olduğu gibi Türkiye'nin de emperyalizme hizmet eden bir ülke haline gelmesini isteyen CHP ve DEM’İN suni gündemler yaratarak, her türlü olayda halkı kışkırtmak suretiyle değerlerimizi, tarihimizi ve kültürümüzü Avrupa’nın maşası haline getirme çabası akıllardan bir an olsun çıkmamalıdır. 

 

Hiçbir ülkede PKK savunucularının kardeşlik, beraberlik, hoşgörü adı altında değerlerimize bu denli saldırdığı görülmemiştir!

 

Hak, hukuk, adalet kavramları bu kesimlerin elinde oyuncak edebileceği değerler sistemini ifade etmez. Tam tersi, o değerleri korumak için savaşmayı ifade eder.

 

Bazıları bu dünyaya değer katmaya gelmemiş olabilir fakat halen bir kesim dini, ülkesi, milleti için; bu değerlerin muhafazası uğruna çaba göstermektedir. Bu dünya düzeni içinde aradığımız ve ihtiyaç duyduğumuz irade ÜLKÜCÜ ŞEHİT AĞABEYLERİMİZİN İRADESİDİR. 

 

“Yürümezsek Hak yolda, 

Erimezsek Hak yolda,

Çürümezsek Hak yolda, 

Gök girsin, kızıl çıksın.”

 

Osmaniye’den Merhum Salih Sefa YAZAR hocamızın seslenişi;

 

“Asım'ın neslisin unutma sakın!

Kırılsın göğsünde her alçak akın

Şüphesiz ki güzel günler çok yakın

Billâhi Hakikî Ülkücüsün sen.

 

Dün Malazgirt'te sen ve Mohaç'ta sen

Kefenin olmuştu yine elbisen

Bir rüzgârsın Kıble yönünden esen

Unutma! Beklenen Ülkücüsün sen.”



 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *