Kabil’de ne işimiz var?
Türkiye’de muhalefetin ilginç bir siyasi anlayışı var.
Özellikle dış politikada Türkiye karşıtı çevreler ne zaman hareketlense onların tezlerini hiç çekinmeden dillendirip iç politika malzemesi hâline getiriyorlar.
Bunu yaparken de Türk düşmanlarıyla fikirlerinin örtüşmesinden hiç çekinmiyorlar.
Geçmişten günümüze örnek vermek gerekirse…
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoruna asla müsaade etmeyeceğini söyleyince ilk olarak uluslararası oyun kurucular Türkiye’nin bu hamlesinin kabul edilemez olduğunu söylediler.
Akabinde bizdeki muhalefetin “Ne işimiz var Suriye’de?” sorusuyla iç politika gündemini meşgul etme çabası başladı.
Türkiye, Doğu Akdeniz’deki haklarının gasbının önüne geçen kararlılığı gösterince ilk olarak uluslararası tezgâhçılar Türkiye’nin hamlelerini boşa çıkarmak için uğraştılar.
Akabinde bizdeki muhalefetin “Ne işimiz var Libya’da?” sorusuyla iç politika gündemini meşgul etme çabası başladı.
Bizdeki muhalefet bu işte o kadar ustalaştı ki, örneğin Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtuluşunda uluslararası komploculardan önce harekete geçip, Türkiye’yi “Azerbaycan’a silah yardımı yapmak ve cihatçı grupları göndermekle” bile suçladılar.
Şimdi de gündemlerinde ABD ve NATO’nun çekilme kararı aldığını açıkladığı Afganistan var.
Bu anlamda tüm enerjilerini “Kabil’de ne işimiz var?” polemiğini sürdürmek için harcıyorlar.
Dün bizi Suriye’den, Doğu Akdeniz’den, Libya’dan, Azerbaycan’dan uzak tutmak için üretilmiş ne kadar tez varsa benzerlerini bugün tek farkla, özne yerine Kabil yazarak yeniden kullanıyorlar.
Peki “Ne işimiz var?” sorusuyla gündemi işgal edenler, ABD’nin çekilmesi sonrası bölgedeki küresel mücadelenin yeni bir safhaya taşınacağını, Avrasya’nın hâkimiyetini tesis etme amacıyla kurulan oyunların yeni bir boyut kazanacağını, Türkiye’nin oluşacak bu yeni iklimde kendini tehdit edecek gelişmeleri yerinde yok etmek için bugün Afganistan’da olmak istediğini bilmiyorlar mı?
Bal gibi biliyorlar…
Peki neden karşı çıkıyorlar?
Çünkü onlar Türkiye’nin bölgesel ve küresel anlamda kazandığı her başarıya gelecekte gerçekleşecek seçimlerde hükümetin hanesine yazılacak oy olarak bakıyorlar.
Onlara göre iktidara gelmelerinin tek yolu özellikle dış politikada Türkiye’nin tökezlemesi, tezlerinin kaybetmesi…
Ne diyelim, Rabb’im iktidar hırsıyla Türkiye’nin ortak tarih ve kültür bağlarının olduğu coğrafyalarla kuracağı yakın ilişkilerin sağlayacağı siyasi ve ekonomik faydaları göremeyenleri ıslah etsin.