Ryan Babel ile nereye kadar?

Trabzonspor deplasmanında belki de sezonun en hücum karakterli kadrosunu sahaya süren (bir parantez ikinci yarıdaki korkak geri adımı saymazsak) Fatih Terim, Avrupa Kupasına temkinli başladı. Taylan ve Berkan ceza alanı önünde, arkada cezası Avrupa’da geçmeyen Marcao ve Nelsson gibi ikiliydi. Belli ki hedef İtalyanların ortadan etkisini azaltmak, kanatlara inerlerse de, savunma kalabalığını arttırmaktı.

Bu anlayış, Trabzonspor maçının önde basan, rakibi zora sokan, hataya zorlayan (parantezi yineleyelim ilk yarıdaki) taktiğinden uzak, daha savunmacıydı. Taktik, bekleyip, savunup, önde iki Rumen, iki Türk hızlı ayaklarla işi bitirmekti. Bu anlayış konuk Lazio’ya hamle üstünlüğü verdi. Başlangıç baskısı sonuç vermeyen konuğun soluklandığı an Galatasaray topun sahibi oldu. Ancak, son maçın dikine pas yapan, çabuk oynayan takımı, tüm paslarını yana-geriye yapınca Laziolu futbolcular, topu değil, fırsatı kovaladı. Oyun orta saha ile Lazio ceza alanı arasına sıkıştı.

Oyuncu değiştirmeden, taktiği değiştiren Terim, pozisyona göre ön liberolardan birisinin öne çıkmasını istedi. Öne çıkan bir fazla üstünlük getirdi. Baskı ve kaçırılsa da pozisyon getirdi. Rakip kaleci Strakosha topu kendi kalesine tokatlamasa, iş uzardı. Belki uzasaydı daha iyi olurdu, Galatasaray önde basıp futbol oynamaya çabalardı. Ama, hediye topla öne geçince, yine geri çekildi. Terim her zamanki “Babel” hamlesini yapınca oyun Sarı Kırmızılıların sahasına yıkıldı. İş Muslera’nın ellerine kaldı.

Sonuçta, rakibin beceriksizliği Galatasaray’a gruptaki ilk galibiyetini getirdi. Ancak, hala Babel’e tutunan, hala skor korumaya çalışan Terim, umut vermedi.