23 Kasım 2024
weather
16°
Twitter
Facebook
Instagram

Bir seçim, iki muhalefet

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bir seçim, iki muhalefet

Seçim takviminin başladığı günden seçim sonuçlarının ilan edildiği akşama kadar aksiyon sahnelerini aratmayan bir Kemal Kılıçdaroğlu performansı izledik.

Milli Eğitim Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na, Türkiye İstatistik Kurumu’na, Et ve Süt Kurumu’na “Hesap soracağım” içerikli ani baskınlar düzenledi.

Baskın basanındı. ‘Geliyor gelmekte olan’dı.

Baskınlara karşı kapısını asma kilitle güçlendiren devlet kurumlarının önünde harala gürele bir mücadele dönüyordu.

Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından da asıp, kesip, biçiyordu, muhatap aldığı trollere bile hesaplaşma tehditleri savuruyordu.

Ama seçimlerin hezimetle noktalanmasından sonra baskınların yönünü bir anda kendi muhitine doğru kıvırdı.

Hesap sormaların hedefinde en yakınındakiler vardı artık.

Hemen kurultay hazırlıklarına başlayıp genel başkan yardımcılarını topluca istifa ettirdi. İl başkanlarını hizaya sokup bazılarını görevden uzaklaştırdı.

Kendisine isyan bayrağı açıp Bolu’dan Ankara’ya değişim yürüyüşü başlatan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı CHP’den ihraç etti.

Seçim mitinglerinde “Cumhurbaşkanı olduğumda beni özgürce eleştirebileceksiniz” demişti. Adı “Gençlerin demokrat dedesi”ne çıkmıştı.

Seçim biter bitmez kendisi hakkında eleştiri yapanları mahkemelerde süründürmeye başladı.

Liderliğini eleştirmeye başlayan Halk TV’ye partisinin kaynaklarından akıttığı para musluğunu kesti.

Bir seçim bu kadar değişimlere sebep olur mu? Oldu işte…

Seçim süreci boyunca “Serbest kalmasını istiyorsanız bize katılacaksınız” dediği Selahattin Demirtaş’ı Edirne Cezaevinde çürümeye terk etti. PKK’yı terör örgütü olarak ilan etti. HDP güzellemeleri, açılım zırvalıkları bıçak gibi kesildi.

“Millet İttifakı olarak söz verdik. Siyasi ahlak kanunu çıkaracağız” demişti. Millet İttifakının dört partisine kendisini Cumhurbaşkanı adayı yapmaları için 39 milletvekilini rüşvet olarak verdiği ortaya çıktı.

Seçimlerin ikinci tura sarkmasıyla ittifak görüşmesi yaptığı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile gizli protokole imza atarak Özdağ’a biri İçişleri Bakanlığı olmak üzere üç bakanlık ve MİT Başkanlığı'nı verdiği ortaya çıktı.

Kendilerinden gizli yürütülen siyasi rüşvetçiliğe alınganlık gösteren diğer rüşvetçiler onu siyasi ahlaktan vurdu:

Gelecek Partisi “Bilgimiz ve onayımız dışında kişiler arasında mahfuz tutulan herhangi bir protokolün bizim açımızdan siyasi ve ahlaki değeri yoktur" diye açıklama yaptı. Parti Sözcüsü Serkan Özcan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığını kaybetmesini “İyi ki olmamış" diye değerlendirdi.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu “Güveni zor inşa edersiniz ama çok kolay harcarsınız. Bu kadar kolay harcanmamalıydı" diye sitem etti.

Seçim öncesinde “Kapalı kapılar ardında bize söylediklerini kamuoyuna da açıkla” diyerek Kılıçdaroğlu’yla gizli pazarlık yürüttüklerini itiraf eden HDP’li Sırrı Sakık bile isyan ederek “Kılıçdaroğlu çok büyük yalanlarla, gizli pazarlık ve mutabakatlarla bu halka en büyük haksızlığı yaptın” dedi.

Meral Akşener’in altılı masadan kalkıp 96 saat sonra geri oturuşunu “Meral Akşener’in Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘kazanacak aday’ haline getirmesi” olarak gören İP’liler de seçimden sonra fikir değiştirdi. İP Genel Başkan Yardımcısı Bilge Yılmaz Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına engel olmak adına yeteri kadar mücadele edemediği için herkesten özür diledi. İP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez daha ağır konuştu: “Biz sahada kendisi için oy isterken, meğer o, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde pazarlıklar yapıyormuş” dedi.

Şöyle bir bakıyoruz da “Neredeeen nereye?” diye sormadan edemiyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi onun siyasi rüşvete dayalı ilişkileri, ahlak kaidelerine büyük darbeler vuran alengirli münasebetleri gündeme gelir miydi? Ona siyasi ahlak üzerinden gelişigüzel vuruşlar yapan menfaatperest ortakları bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nu zafer taşlarını döşeyen mühendislik harikası hamleler yapmakla kutluyor olmaz mıydı?

Mevlana Celaleddin Rumi “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” demiş. Kemal Kılıçdaroğlu ve siyasi yoldaşları iki seçeneği de ellerinin tersiyle ittiler. Toplu halde rezil olmayı başardılar. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *