21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Ailede çöküş, toplumda kaos

YAYINLAMA:
Ailede çöküş, toplumda kaos


Türkiye’de sadece son bir aya sığan yaralama, cinayet, taciz ve tecavüz olayları, birçok ülkenin belki de yıllık asayiş sorunlarına denk düşecek bir yoğunlukta.

Her gün toplumsal çürümenin resmini daha koyu tonlarda ortaya koyan olaylara bir yenisi ekleniyor.

Fakat asıl endişe verici olan noktalardan birisi, bu suçların faillerinin giderek daha genç yaşlarda karşımıza çıkıyor olması.

Katiller, hırsızlar, tecavüzcülerin mühim bir kısmı, artık 18-19 yaşlarındaki gençler.

Suç makinesi haline gelmiş bu gençlerin arasında Semih Çelik ve Yunus Emre Geçti gibi canileşmiş tipler, toplumu dehşete düşüren hadiselere imza atıyor.

Bugün bu tür suçların bu kadar sık ve yoğun bir şekilde karşımıza çıkmasının ardında, yalnızca kanunların eksikliği ya da güvenlik zafiyeti de yatmıyor.

Elbette ki cezai yaptırımların caydırıcılığını haklı biçimde tartışıyoruz ama dikkat çekilmesi gereken meselelerden birisi de, hayat yolculuğunun erken dönemlerinde bulunan bu gençlerin nasıl bir aile ortamında büyüyerek böylesine azılı suçlara bulaştığı.

Toplumun temeli olan aile, bir çocuğun karakterinin ve ahlaki değerlerinin üretildiği yerdir . Ancak görüyoruz ki, suçlu profillerinin giderek daha genç yaşlara inmesi, aile içindeki denetimsizliğin, ilgisizliğin ve ahlaki bunalımların sonuçlarını gözler önüne seriyor.

Bir evde, çocuğun silahlarla fotoğraf çektirmesine göz yumuluyor, satanist çizimlerle uğraşması fark edilmiyor ya da önemsenmiyorsa, o evde nasıl bir düzen vardır? Ve burada sadece suçlu, suçu işleyen bireyler midir? Onları yetiştiren ortam da, en az onlar kadar mesuliyet sahibi değil midir?

Tarihçi Bahattin Ögel, eski Türklerde aile yapısının korunmasına dair aktardığı tarihi vakalarda, aslında bugünün sorunlarına da ışık tutuyor.

Türkistan’daki ecdadımız, suç işleyen insanları sadece kendi hatasıyla değerlendirmez, onu yetiştiren aileyi de sorumlu tutarmış.

Aile bireylerinden biri suç işlediğinde, bu suçun gölgesi tüm ailenin üzerine düşermiş.

Örneğin, hırsızlık yapan bir çocuğun babası, oğlunun kesilen başını boynunda taşırmış ki; o utanç, sadece suç işleyenin değil, tüm ailenin boynuna asılan bir sembol olsun...

Bugün de bu anlayıştan çıkarılacak dersler olduğu çok açık.

Çünkü suç sadece bireysel bir sapma değil, sosyolojik olarak aile kurumunda başlayan
çözülmelerin de işareti.

Bu nedenle, toplumu suçtan korumanın en etkili yolu, Türk aile yapısını korumaktan geçiyor.

Bu sorunun çözümüne yönelik önemli adımlardan birisi, MHP Aile, Kadın ve Sosyal Hizmet Politikalarından Sorumlu 
Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul ve ekibi tarafından düzenlenen aile çalıştayıdır.

Bu çalıştay, aile yapısındaki sorunların üzerine eğilmek, ailelerin çocuklarıyla olan ilişkilerini güçlendirmek ve suç oranlarını düşürebilecek çözüm önerileri üretmek adına önemli çalışmalar yaptı.

Çalıştaydan çıkan sonuçların toplumu dönüştürecek çözümler getirmesini beklemek elbette hepimizin dileği.

Ancak, en önemlisi bu çalıştayın, aile yapısındaki derin yaralara ışık tutması ve toplumun geleceğini güvence altına almak için gereken farkındalığı yaratmasıdır.

Toplumun temeli olan aile, güçlendirilmeden ne gençlerin suçtan uzak tutulması ne de toplumsal huzurun sağlanması mümkündür.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *