Dijital sanal kişilik
Yazan: Prof. Dr. Cengiz Şahin
Dijital Sanal Kişilik
İnsan var olduğu günden beri kendini ve dünyayı anlama ihtiyacı içinde olmuş ve bu çaba sonucu bilgi ve bilim doğmuştur.
Teknoloji ve internet de bu merak ve çabaların bir ürünü olarak ortaya çıkmış ve baş döndürücü bir şekilde gelişimini sürdürmektedir. Günümüzün en önemli teknolojilerinden biri tartışmasız internettir. İnternet iletişimi, ticareti, sohbeti, reklamı, bilgiyi, bilim ve teknolojiyi, eğitim ve öğretimi kolay, hızlı ve en az maliyetle sanal ortamda sağlaması bakımından önemi gün geçtikçe artmaktadır.
İnternetin temelleri 1950'li yıllarda Amerika'da bilgisayarın gelişmesiyle atılmaya başlanmış, daha sonra 60'lı ve 70'li yıllarda hızlı bir şekilde gelişmeye devam etmiştir. Günümüzdeki halini alması ise 1980’li yılların sonunu bulmuştur.
Türkiye’de ilk denemeler 1990 yılında ODTÜ ve TÜBİTAK’ın girişimleriyle başlamış ve ilk internet bağlantısı 1992 yılında gerçekleştirilmiştir.
Önemli bir dijital veri araştırma sitesi olan wearesocial.com’un araştırmasına göre bugün dünya nüfusu 8.01 milyar ve dünyada 5.16 milyar internet kullanıcısı var. Bu da dünya toplam nüfusunun yüzde 64.4'ünün artık çevrimiçi olduğu anlamına geliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) hane halkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre ise, Türkiye’de 2023 yılında evden internete erişim imkânı olan hanelerin oranı yüzde 95.5 oldu. İnternet kullanım oranı 16-74 yaş grubundaki bireylerde yüzde 87.1’e yükseldi. Cinsiyete göre internet kullanım oranı erkeklerde yüzde 90.9, kadınlarda yüzde 83.3 olarak belirlendi. Ayrıca insanların internet dışında televizyon ve diğer geleneksel haber alma kanallarını da kontrolsüz bir şekilde kullandığını biliyoruz.
İnternetin insan ve toplum üzerinde bir ihtiyacın karşılanmasına yönelik ticaret, bankacılık, haberleşme, alışveriş yapma ya da eğitim amaçlı olarak olumlu etkileri olduğu bir gerçektir. Ancak olumsuz pek çok etkisinden de söz edilebilir. Bu olumsuz etkilerden birisinin de dijital sanal kişilik olduğu söylenebilir.
Kişilik, bir kişinin süreklilik sergileyen düşünme, hissetme, davranma ve insanlarla iletişim ve ilişki kurma özelliklerinin genel bir örüntüsüdür. Doğuştan getirilen bazı özelliklerle beraber genel olarak bebeklikten itibaren kişinin çevresindeki insanlarla kurduğu etkileşimler ve bu etkileşimler sonucu yaşadıkları ile şekillenir.
Çevresel faktör dediğimizde geleneksel olarak aklımıza ilk gelenler aile, okul ve sosyal çevre olmakta. Bu faktörler genel olarak olumlu olarak görülür ve kişilik gelişimini olumlu etkileyeceği düşünülür. Varsa olumsuzluklar, kontrol altına alınacağı değerlendirilir.
İçinde bulunduğumuz bilişim çağında, internetin yaşamın neredeyse her alanına etki etmesi ile birlikte duygu, düşünce ve davranışlarda da gerçek yaşamdan sanal yaşama doğru bir yönelim söz konusudur. Günümüzde internet ve dijital alandaki gelişmeler kişiliğin oluşmasında en önemli faktörler haline geldi. Çünkü insanlar dijital hayata alışmaya başladı ve dijital olmayan dünyada yaşamak güçleşti.
Gerçek dünya ile sanal dünyanın bu yeni geçirgen hali, bu ayrımı yapamayan insanlar üzerinde şüphesiz daha da etkili olabilmektedir. Sanal dünyanın insanlar üzerindeki etkisini keşfeden toplum mühendisleri insanları etkilemek, kontrol etmek ve belli bir fikri benimsetmek için dijital teknolojiyi kasıtlı olarak kullanmaktadırlar. Bu noktada iletişimin farklı bir boyut kazandığı sanal ortamlar psikolojik, sosyolojik, kültürel, eğitim ve dini bazı değer aktarımlarının yapıldığı alanlar haline geldi. Bu strateji, toplumu ve insanı yeniden inşa etmek isteyenler için klasik taktiklerden biri haline dönüştü.
Teknoloji odaklı bu yeni hayat tarzı şimdi insanın kendine her zamandakinden daha fazla “Ben kimim ve kim olmak istiyorum?” diye sormasını gerektiriyor. Çünkü dijital dünya, bir kimseyi kendine has bir insan yapan özellikler bütünü olan kişiliğin oluşmasını her şeyden daha fazla olumsuz etkileyebiliyor.