Türkiye, Hocalı’yı Uluslararası Adalet Divanı’na taşımalıdır
HOCALI’YA adaletin tesis edilebilmesi için ilk olarak UAD tarafından 1992’de yaşanan vahşetin soykırım olarak kabul edilmesi ardından UCM’nin soykırım suçundan ötürü failleri yargılaması gerekmekte ve dava sonucunda yaptırımları uygulamaya başlaması gerekmektedir.
UAD, Lahey Adalet Divanı, bir diğer adıyla Dünya Mahkemesi BM’in beş temel organından biri olup BM üyesi tüm devletler ipso facto UAD’nin tarafıdır. Azerbaycan ve Ermenistan BM üyesi olduğu için kendiliğinden Divanın Statüsü’nün de tarafıdır. UAD’nin başlıca görevi devletlerarası hukuki ihtilafları hükme bağlamak ve BM organlarına tavsiye görüşü vermektir. UAD resen harekete geçen bir mekanizmaya sahip değildir. Devletlerarasında bir ihtilaf çıktığında bunun UAD’nin bizzat önüne getirilmesi gerekmekte, devletler üzerinde zorunlu bir yargı yetkisine haiz bir divan olmayıp, talebe bağlı olarak harekete geçmektedir. Bir devlet sırf Divan’ın Statüsü’ne taraf olduğu için kendisinin dahil olduğu bir konuda UAD’nin yargılama yetkisini kabul edeceği anlamına gelmez. Bunun için ihtilaf içindeki devletlerin anlaşma ile konuyu bu mahkemeye taşımaları veya diğer anlatılacak olan halde UAD yargılama yapabilecektir.
Bunun yanında bazı uluslararası antlaşmaların UAD’yi yetkili kılması halinde de UAD yetkili hale gelmektedir. Bu halde taraf devletler anlaşmasa da; isteyen taraf konuyu UAD’nin yetkili kılındığı o uluslararası antlaşmayı öne sürerek UAD’ye taşıyabilir. Bu hak sadece ihtilafla ilgisi bulunan ülkelere değil, antlaşmaya taraf tüm devletlere tanınmıştır. Azerbaycan dışında Türkiye de veya bir başka devlet de bu konuyu UAD’ye taşıyabilecektir.
1948 Tarihli Birleşmiş Milletlerin (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne Azerbaycan ve Ermenistan taraf olup, aynı sözleşmenin 9’uncu maddesi uyarınca; “Sözleşmeci Devletler arasında, bu Sözleşmenin yorumlanması, uygulanması veya yerine getirilmesi ve ayrıca soykırım fillerinden veya Üçüncü maddede belirtilen fiillerin her hangi birinden bir Devletin sorumluluğu ile ilgili olarak çıkan uyuşmazlıklar, uyuşmazlığın taraflarından birinin talebi üzerine Uluslararası Adalet Divanı önüne götürülür.” Dolayısıyla Sözleşme’ye taraf olan devletler bahsedilen konularda Divan’ın yargı yetkisini ve vereceği kararın bağlayıcı olacağını Sözleşme’ye taraf olarak kabul etmektedirler. BU SAYEDE AZERBAYCAN ERMENİSTAN’LA ANLAŞMADAN DA BU SÖZLEŞME’NİN 9.MADDESİ UYARINCA KONUYU UAD’YE GÖTÜREBİLME HAKKINA SAHİPTİR. ERMENİSTAN’IN BUNA RIZA GÖSTERİP GÖSTERMEMESİNİN DE YARGILAMA YETKİSİ BAKIMINDAN BİR ÖNEMİ OLMAMAKTADIR.
UAD’NİN 26 ŞUBAT 2007’DE ALDIĞI BOSNA KARARI, DİVAN’IN BİR DURUMU SOYKIRIM OLARAK KABUL EDEBİLMESİNİN ŞARTLARINI ORTAYA KOYAN EMSAL NİTELİKTE BİR KARARDIR. Nitekim kararda, soykırım suçunun insanlığa karşı suçlardan veya diğer suçlardan farklı olarak, bir grubun yok edilmesi ile ilgili “ÖZEL KASITLA” hareket edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Özel kastı ispat edecek olan da dava açan taraftır. İspat yükü Azerbaycan’da olacaktır. Bu durumu arşivinden, yazılı belgelerden çıkartacaktır. “ETNİK TEMİZLİK”, “Bölgedeki Türklerin yok edilmesi” gibi ibareler bulunması halinde durum ispat edilmiş olacaktır. Benzer şekilde UAD Bosna’daki olayları tanımlamak için “Etnik temizlik” teriminin sıklıkla kullanıldığını, bu terimin bir bölgeyi etnik bakından türdeş kılmak için diğerlerini göçe zorlama anlamına geldiğini kabul etmiştir. Esasen bu özel kastın önemini Ermeni Soykırımı yalanlarında görmekteyiz.
NİTEKİM ERMENİ LOBİLERİYLE OLUŞTURULAN BU MASALLARI DİLİNE PELESENK ETMİŞ OLANLAR BİR TÜRLÜ UAD’YE BAŞVURMAMAKTADIR. Bunun nedeni davayı açan tarafta “özel kastı” ispat etme yükümlülüğünün olduğu içindir. ERMENİLER BU DURUMU İSPAT EDEMEYECEĞİNDEN ÖTÜRÜ LOBİLERLE, KARALAMALARLA HAFIZLARI BULANDIRMAYA ÇALIŞMAKTADIR. Osmanlı Arşivlerinde bulunan çok sayıda belge, tehcir uygulaması sırasında, sorumluların göç ettirilenleri korumak için uymaları gereken talimatları içermektedir. Bu nedenle Bosna Kararı’nın bu ölçütünün Ermeni Soykırımı savlarını ileri sürenlerin tezlerini zayıflatıcı niteliktedir.
UAD’DEN SOYKIRIMA DAİR BİR KARAR ÇIKARSA; ERMENİSTAN VE BU EYLEMLERE KATILANLAR ULUSLARARASI ARENADA SOYKIRIMCI OLARAK ANILACAK, UCM’DE YARGILANABİLMELERİ İÇİN YETERLİ HUKUKİ GEREKÇE ELDE EDİLMİŞ OLACAK VE ERMENİSTAN DEVLETİ’NİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU GÜNDEME GELECEKTİR. Ermenistan’ın karara uymaması noktasında BM 94/2 maddesi gereği, diğer taraf Güvenlik Konseyi’ne başvurabilir. Güvenlik Konseyi de gerekli görürse, hükmün yerine getirilmesi için tavsiyelerde bulunabilir ya da alınacak önlemleri kararlaştırabilir. Konseyin beş daimi üyesinin ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Çin olduğu ve beşinin de oyunun gerektiği göz önüne alınırsa durumun zorluğu anlaşılacaktır. ANCAK TÜRK DEVLET TEŞKİLATLARI’NA ÜYE KARDEŞ ÜLKELERLE BİRLİKTE BU DURUMUN ÜSTESİNDEN GELECEĞİMİZE İNANCIMIZ TAMDIR!
Mahkemenin soykırım kabulünden sonra gidilecek ikin yer Uluslararası Ceza Mahkemesidir. Olayla ilgili ilk yargı yetkisi Azerbaycan ve Ermenistan ulusal makamlarına ait olmaktadır. Olayın yargılamasında Azerbaycan’ın statüye taraf olmaması, Ermenistan’ın ise isteksiz olması dolayısıyla Mahkemenin yargı yetkisini kullanabilmesi için ilgili olayın m.12 hükmü gereğince statüye taraf olmayan Azerbaycan Devleti, Mahkemenin ad hoc yargı yetkisini kabul edeceğiyle ilgili bir bildirimde bulunmalıdır. Bu seçeneğe başvurulmaması durumunda; GÜNEY AFRİKA’NIN FİLİSTİN’DE GERÇEKLEŞTİRİLENLER ÜZERİNE LAHEY’DE AÇTIĞI SOYKIRIM DAVASINA BENZER ŞEKİLDE TÜRKİYE DE HOCALI’DA YAPILAN ZULMÜ DİVANA TAŞIMALIDIR! ZİRA BU DAVA BİZİM TARHİ VE MANEVİ SORUMLULUĞUMUZDUR! AYNI ECDADIN TORUNLARI, AYNI KANIN TAŞIYICISI, TEK MİLLETİN ÇOCUKLARIYIZ! BU ZULMÜN HESABINI SORMALIYIZ!
HOCALI’YA ADALET, GÜNEY AZERBAYCAN’A HÜRRİYET!