21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Milli Kültür Meseleleri ve Maarif Davamız

YAYINLAMA:
Milli Kültür Meseleleri ve Maarif Davamız

Kendi cihadını yazmakla ve okumakla gerçekleştiren Samiha AYVERDİ, vatan aşkını kaleminin sırrına gizlemiş, mutluluğunu kelimelerin arasında bulmuştur. Bu münevver şahsiyetin hayatı birçok ilmi ve fikri müesselerin aydınlığında, bilimin ışığında ve en önemlisi millet sevgisinin katre katre hissedildiği kitaplarında geçmiştir.

 

Samiha AYVERDİ Müslüman Türk'ü yenmenin tek yolunun insanlığının elinden alınmasıyla gerçekleşeceğini belirtmiştir. Bu sebeple son yüz yılda cereyan eden tüm olaylar bu manevi katliam üzerine inşa edilmiştir. Cephede yenilmeyen Şanlı Ordu ve Milleti; manevi değerleriyle ve insanlığıyla tehdit edilmiştir. 

 

Bu sebeple insanı, değerlerini, eğitim ve öğrenimini unutan Müslüman Türk birçok konuda kendi milletinin cevherinden mahrum kalarak yetişmiştir. Bunun önüne geçebilmek için "insana" tekrardan değer biçmeli ve yetişmesinin önündeki gafil eller çekilmelidir. Kendi kökleri ve an'anelerine bağlı bir felsefe geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Müslüman Türk'e karşı bu manevi katliamı hazırlayanlar Haçlı Zihniyeti'nden başkası değildir.

 

Önemli olan neden ve niçin insan yetiştirdiğimizdir. İnsanı kendi varlığına, şahsiyetine, içinde yaşadığı çevreye; topluma, millete, yaşanılan devrin şartlarına göre yetiştirmektir önemli olan...

 

Hayatını ilim ve irfan uğrunda harcayan; bilim seferberliğine soyunan büyük Türk Atatürk: “En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir. Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır. Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur.” Sözleriyle yukarıda ifade edilen eğitime verilmesi gereken değerin altını çizmiştir.

 

Bu kapsamda Milli Kültür Mes’eleleri ve Maarif Davamız adlı kitabın başında eğitimde olan çöküşü hızlandıran, buna zemin hazırlayan, genel olarak Müslüman Türk'ün coğrafyadan silinme çabalarına değinilmiştir. Nitekim beşeri kuvvetlerle yenilemeyen Türk Devletleri her zaman başka planlara ve deneylere tabi tutulmuştur. Bunlardan biri de "insan" olmanın getirdiği faziletleri, erdemleri ve fıtratları unutturma çabasıdır. Bir kere bu çukura düşen ceddimiz, hızla köklerini ve tarihini unutmaya başlamıştır. Yeni gelenler de aynı geleneği devam ettirerek Atalarının verdiği eserlerdense Batı'nın heykeline dalar hale gelmiştir. Doğu'nun kültüründen kopup Batı'nın materyalistliğine dalan insan kendini, dolayısıyla "insanı" unutmuştur.

 

Samiha AYVERDİ’nin deyimiyle: "Topraklarını kaybeden, türlü hezimet ve mağlubiyetler ile yüreği dağlanan Türk Milleti, insana değer verdiği müddetçe büyük millet şuurunu kaybetmedi. Bunun için de Müslüman-Türk'ü bir türlü dünya haritası üzerinden kaldıramayan çeşitli düşman saldırışları, onu insanlığından etmekle, insanlığını elinden alacak yeni bir hücum planı hazırlamakla gayelerine varacaklarını anlamışlardı."

 

İşte bu nedenlerden ötürüdür ki insan yetiştirmeyi, eğitim ve özellikle öğretimi geri plana atmıştır fakat özellikle eğitim alanında hiçbir şeyin şansa bırakılmaması gerektiğini Stalin'in "Bana mektepleri verin, size komünizmi ebediyyen garanti edeyim." Sözlerinden anlıyoruz. Maalesef günümüzde de solcu ideolojinin beyin yıkama yerleri olarak gördükleri okullarda, Fatih'i, Kanuni'yi, Akşemsedin'i, Dedem Korkut'u ve daha nicelerini değil; Moskof anlatılmaktadır. Türk Çocuğu Gençliğe Hitabe'de yazan birinci vazifesini hatırlamalı ve özüne dönmelidir. Ayrıca ifade etmek gerekir ki: Batı’nın dayattığı Orta Asya yerine Türkistan’ın Milli Eğitimimizde kullanılması önemli gelişmelerden biridir.

 

Bunun için ilk olarak "Dil Akademileri" kurulmalı, eğitim adı altında kurulup Batı'nın tarihini anlatan enstitülere milli kimlik kazandırılmalıdır. Bunun hayata geçirilebilmesi için de hayatımızda en önemli yeri kaplayan eğitimcilerin milli kimliği temsil eden yurttaşlar olmasına dikkat edilmelidir.

 

Bunun yanında kitap, gazete, dergi alanında Türk'ün içindeki milli cevheri ortaya çıkaracak adımlar atılmalı, kendi maarif davamızı kalemimizle yazmalı ve duyurmalıyız. Unutmayalım ki yazmak ve bununla ülkümüzü duyurmak da bir cihattır. Nitekim, Ülkü Ocakları'nın çıkarmış olduğu “16 Türk Devleti’ne Zamanda Yolculuk”, “Türk Büyükleri Okuma Serisi”, “Ülkü Ocakları Dergisi”, Raporlar gibi birçok alanda kültür taşıyıcılığı yaparak Türk’ün Tarihini, öğretisini cihana yaymakta ve duyurmaktadır. 

 

Türk Genci'ne Türk'ün baş davasını koruma görevi verilmelidir. Bu ideali bir kez edinen insan hem nefsani arzularını ve isteklerini köreltecek ve dava adamı yolunda adım atacaktır hem de vatanına ve milletine faydalı bir genç olacaktır. Ecdadımızın başarılarını, mücadelelerini, imkansızlık nedir bilmediği durumları, hangi sırlara mazhar olduklarını bir Türk münevveri gibi okuyup tahlil ettikçe kendimizde ileriye dönük bir daha hiç sönmeyen azim ve istek bulacağız. İşte eğitimin parolası, var oluş nedeni budur. Kendine yabancı olan Türk Aydını değil; kendi benliğine, ecdadına bağlı cenk erlerinin oluşturduğu yeni nesil yetiştirmek mecburiyetindeyiz.

 

Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ: “Türk milletine Bizans'tan geçen bir hastalık vardır. Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek. Bu hastalık sizde var. Bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz. Milliyetçi harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz her şeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans'ı batıran, Osmanlı imparatorluğunu batıran hastalık budur.”

 

Unutmayalım ki çözüm ancak kendi milletimizdedir. Bizden seneler sonra, bizim kültürümüzü, an'anelerimizi, örnek alanlar hiçbir zaman bizim için kurtuluş olmayacaktır. Soruların cevapları ne yıllarca kolonileri sayesinde bina üstüne bina koyan Fransa'da ne de sömürgeciliğiyle nam salan "Üstünde Güneş Batmayan Ülke" İngilterededir. Cevaplar Şanlı Türk Tarihi’nde, Osmanlı Devleti'nde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde gizlidir.

 

Yıllar boyu insana çeşitli zulümleri reva gören, toplumu tabakalara ayıran devletlerin verdiği eğitimden nasıl bir şey beklenemezse; Yunus Emre'lerin, Akşemseddinlerin ve Mevlanaların "insana insan olduğu için değer veren" öğretileriyle yoğrulan bu iman ordularının tedrisatlarından geçen öğrencilerden de o denli görkemli sonuçlar beklenmelidir. Bir Devleti ve milleti ayakta tutan heykelleri ve binaları değil; onların aydınları, kültürleri ve milletinin içindeki cevherdedir.

 

MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ: “Ülkücülük bir insan hayatının bütününü kesintisiz şekilde kapsaması gereken, ömür çizgisinin farklı dönemlerinde herhangi bir kopuş ve sapmaya bütünüyle kapalı olan bir inanç ve irfan halidir. Bu hal ki, Türk ve İslam emanetlerinin bir fikir kalıbına emek emek dökülüp zaman içinde serpilip büyümesiyle kökleşir, dahası kuvveden fiile geçer.” Sözleriyle dava adamı olmanın en temel şartının da eğitimden ve irfandan geçtiğini vurgulamaktadır.

 

Fetihlerimiz sadece sınırlarda gerçekleşmemiş gönüllerde de sürmüştür. Bu sebeple "Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi" ortaya çıkmış, böylesi bir ülkünün 3 kıt'aya hüküm sürmüş bir devletin sadece savaşla değil; insana yüklediği değerle, adaletiyle, merhametiyle olabileceğini anlatmak istemiştir.

 

Kadınları cadı olarak görüp ateşlerde yakan, insanlar üzerinde en vahşi deneyleri gerçekleştiren, toplumu tabakalara ayırıp konsüller kuran emperyalist emellerin sahipleri, siyonistlerin önündeki tek engel Türk İslam Ordularıdır. Küçük bir kıvılcımla ceddinin davasının izini gören bu nesil yine Malazgirt’teki, Mohaç’ta ve Büyük Taarruzdaki gibi şahlanacaktır.

 

Bizlerin Bilge Kağan’la öğrendiğimiz milliyetçiliği yüzyıllar sonra Fransız Devrimi’yle tanıyanların eğitimine Türk Gençleri emanet edilmemelidir. Bu iman ordularının tekrar kendilerine gelip içlerine dönerek köklerini öğrenmesi, milli bir kimlikle devletini temsil edebilmesi için tüm imkanlar sunulmalıdır. Ancak bu şekilde Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi bir ülküden de öteye geçecektir…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *