Dikene su veren “hissiyat”
“Türkiye’de herkes eşittir, fakat Kürtler daha az eşittir” diyerek Bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın “eşit yurttaşlık” söylemine sarılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şimdi de "Kürtler ve Aleviler kendini eşit yurttaş hissedene kadar mücadele edeceğiz" diyor.
Öncelikle hissetmek, kişiden kişiye değişen, son derece öznel bir süreçken devlet yönetmek somut gerçeklere dayanan bir olgudur. Tarihsel olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri de hislerle değil, akıl ve mantıkla atılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, rasyonel ve stratejik planlarla bu ülkeyi kurdular. Bir imparatorluk bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti'nin en temel maddi gerçekliği ulus devlet teşkiline uygun örgütlenerek muasır medeniyetler seviyesine bir an önce ulaşmak ülküsüdür. Türkiye'nin muasır medeniyetler arasında kendine bir yer edinme hedefi, ancak ve ancak ulus devlet yapısını koruyarak sağlanır.
Acaba hissiyattan “dem” vuran CHP Genel Başkanı Özgür Özel bu ülkenin birliği uğruna evlatlarını feda eden şehit annelerinin hislerini önemsiyor mudur?
Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne sıkı sıkıya bağlı Kürt kökenli kardeşlerimizin, terör örgütünün kirli ağına düşürülen çocuklarını kurtarmak için HDP’nin önünde eylemler düzenleyen Diyarbakır Annelerinin neler hissettikleri de onun nazarında önemli midir?
Alevilerin cemevlerinin ibadethane olarak tanınması talebiyle etnik bölücülerin Türkiye’nin temellerini dinamitleme emellerini de aynı torbanın içerisine tıkmamak lazımdır. Çünkü Alevi vatandaşlarımızın istekleri, son derece meşru ve zararsız bir hak arayışına dayalıdır. Alevi vatandaşlarımızın ibadethanelerine statü verilmesi Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Türkiye'nin bekasını her şeyin üzerinde tutan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de Alevi İslam inancına sahip vatandaşlarımızın haklı taleplerinin her zaman en büyük destekçilerinden olmuştur.
Oysa emperyalizmin Ortadoğu şubesinin hedefleri, kimlik taleplerinin gerisine gizlenerek Türkiye, Irak, İran ve Suriye'den kopartılacak topraklarla büyük birleşik bir Kürdistan'ı kurmaktır. Demek ki iki talebi birbirinden kesin çizgilerle ayırmak şarttır. Etnik bölücü talepler, ülkenin toprak bütünlüğüne ve ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluştururken devletin bu taleplere karşı kararlılıkla durması gereklidir. Mevlana Celaleddin Rumi’nin adalet mefhumu betimleyişinde olduğu gibi; ağaca su vermek adalet, dikene su vermek zulümdür.