21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Ey Türk milleti, titre ve kendine dön!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ey Türk milleti, titre ve kendine dön!

Tarihin her döneminde Türkler’i zalimlikle, barbarlıkla suçlayanların bu kavramların içini en çok boşaltanlar olduğunu gördük. Nasıl “medeni” olunamayacağını, zalimliği, çifte standardı, İnsan Hakları kavramına yüklenen değerin nasıl baltalandığını, maddeye bağlılığın insanı ne şekillerde sona götürdüğünü en çok Batı’dan öğrendik fakat bu son zamanlarda gördüklerimiz; aklı selim, vicdanlı her bir bireyin sınırlarını zorlama açısından açık ara en ileri boyutta olanıydı.

Bir yandan askeri kanatta istediği nedeni ileri sürerek bir ülkenin nasıl işgal edilebileceğini, demografik yapının nasıl bozulduğunu ve dünyanın buna nasıl sessiz kaldığını gördük. Nitekim Rusya’nın Ukrayna işgali ve ardından Siyonist İsrail’in Filistin’e girmesi ile her iki devlet de herkese göz dağı vermiştir. Bu saatten sonra istedikleri ülkeyi işgal edebileceklerini ve dirilmek için anını kollayan Haçlı İttifakı’nın tekrardan nasıl Müslüman ve Türkler’e karşı kendini yeniden görünür hale getirdiğini gördük.

Bir insan eylemi ne kadar kötü olursa olsun, nasıl ki ihtar gelene kadar aynı davranışı gerçekleştirmeye devam ederse; devlet boyutunda düşünecek olursak ülkeler de uluslararası boyutta caydırıcı bir yaptırımla karşılaşmadıkları takdirde planlarını uygulamaya devam edeceklerdir. Dünya üzerindeki devletlerden herhangi biri “Dur” demediği sürece; Rusya Ukrayna’yı, İsrail de Filistin’i tarih sahnesinden silene kadar durmayacaktır.

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN; "Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok" ifadelerini kullanarak, Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ; “İsrail Başbakanı ile hükümetinin hangi kanlı ve karanlık izleri takip ettiğini esasen tüm dünya açıklıkla görmektedir. Soykırımcı bir yönetimin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na panikle saldırması suçluluk psikolojisinin tezahürüdür. 40 bine yakın masumu katleden İsrail yönetiminin hesap vereceği günler uzak değildir. Bu durum sadece sabır ve zaman meselesidir.” Sözleriyle, Arap Devletleri Liderlerinden ses çıkmazken yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüklüğünü Batı’ya göstermişlerdir.

Diğer yandan, toplum yapısını yozlaştırma yoluyla da kimliksiz bir dünya yaratma uğraşışı içinde olan Batı İttifakı, sadece askeri boyutta değil; sosyo-kültürel açıdan da işgalini sürdürmektedir.

Nitekim, 2024 Paris Yaz Olimpiyatları’ndaki vaziyet; küreselleşen dünyada, küme küme gri toplumların yuvalandığı değerleri olmayan bir sistem öbeğini gözler önüne serdi. “Yeni Dünya” adı altında sergiledikleri şuursuzluk ve izansızlıklarına kılıf olarak ortaya çıkardıkları LGBT dayatmasını uluslararası arenada, televizyon kanallarında, sergilerde, tiyatrolarda; kısacası her alanda gösteren bu yapının sıradaki hedefinin herkesin dört gözle beklediği 2024 Paris Yaz Olimpiyatları olması şaşırtıcı değildi. 

Tam bu noktada; fikirleriyle ölümsüzleşen Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’İn sözleri akıllara gelmektedir;“Arsızlığa cesaret zinaya aşk dediler. Bir neslin ahlakını işte böyle yediler.”

Dünya genelinde yaşanan bu durumdan ülkemiz de nasibini almıştır. Çürümenin her çeşidini içinde barındıran ve köklerinden koparılmaya çalışılan bir toplumda bir avuç insan hala iyiye ve doğruya ulaşma gayesiyle ülkesine yararlı birer birey olmaya çalışmaktadır fakat gelinen noktada çürümenin boyutu öyle bir hal almıştır ki; devletin her kademesinde işini alın teriyle yapanlar dışında düzensizlik ve nizamsızlık baş göstermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde kendini entelektüel farz eden, devrim diye bağıran Gezi kalıntılarının “Masum bir cinsel tercih” adı altında, tüm bölücü terör örgütlerinin desteklediği LGBT sapkınlığını canı pahasına savunan yurdumun insanları(!), ülkeleri için hiçbir konuyu bu şekilde savunmamış ve daha da ilerisi ülkeleriyle ilgili her özelliği hor görmüşlerdir.

 Nitekim İhsan FAZLIOĞLU bir bireyin kendi milletini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini hor görme durumunun kişinin bizzat kendisini hakir görmekten ileri geldiği noktasına işaret etmiştir; “Hiçbir insan değerli bulduğu şeye hakaret etmez; tersine ulular. İşte bundan dolayıdır ki, mensubiyetini aşağılamak öncelikle kendini aşağıda görmekle başlar.” Sevgili okurlar, duruma bu haliyle tekrardan bakıldığında, her şey nasıl da yerli yerine oturuyor, öyle değil mi?

Toplum yapısını, dini ve ahlaki değerleri hiçe sayan, küresel oyunların bir parçası haline gelen ve gün geçtikçe daha da artarak devam eden bu duruma; Merhum İstiklal Şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un sözleriyle karşılık vermek isteriz; “Kim demiş Avrupa insanı medeni? Ne edep var ne haya, çırılçıplak bedeni! Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni; Desenize hayvanlar bizden daha medeni!” 

Bununla birlikte Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanımız Sn. Ahmet Yiğit YILDIRIM; “Ülkü Ocakları; Türk gençliğinin bilimle, teknikle, teknolojiyle, kültür ve sanatla kuşanmasını sağlayarak devletine, milletine ve ailesine faydalı, ahlaklı, imanlı gençler yetiştirmeye devam edecek. Sizin terör örgütlerinin kucağına ittiğiniz, lgbt gibi ahlaksızlıklara terk ettiğiniz gençlerimizi sizden koruyacağız!” sözleriyle, “ÜLKÜ OCAKLARI VARSA UMUT VARDIR.” Düsturunu bir kez daha bizlere hatırlatmıştır. Bu sebeple; her ne şekilde olursa olsun menfur bir cinayet üzerinden MHP, Devlet BAHÇELİ ve Ülkü Ocakları’nı hedef gösteren, menfaat masalarına yatıran ve kumpas kuran emperyalist uşaklarının asıl hedefinin BÜYÜK TÜRKİYE olduğunu tekrardan belirtmek isteriz. 

Son olarak; bir tarafta şehit ve gazilerimiz varken diğer tarafta yozlaşma, meşrepsizliğe karşı tek birleştirici GÜÇ ÜLKÜ OCAKLARIDIR. 5.OOO’DEN FAZLA ÜLKÜCÜ ŞEHİDİ OLAN MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Teşkilatı’na mensup dava erleri müsaade etmez!

Unutulmamalıdır ki; Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ; “Türk’ün en büyük özelliği teşkilatçılığıdır” düsturuyla MHP Genel Başkanımız Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN tek hareketiyle BİR OLUR DİRİ OLURUZ!

Friedrich Nietzsche’nin “İyinin ve Kötünün Ötesinde” dediği yerde “Doğru ve Yanlışın Ötesinde” adlı yeni bir dünya düzeni kuruldu. Bu dünyada değerlere ve değer yargılarına yer yok. Sadece hazza, bireysel mutluluğa ve kişisel çıkarlara dayalı bir düzen var. Zira her ilişki “menfaate göre”, “menfaat için” “menfaat tarafından” yönetilmektedir. Bu yapının içinde eşi, dostu, akrabası, komşusu için en ufak bir uğraş göstermeyen insanların vatanı için de elini taşın altına koyması beklenmemelidir fakat görünen o ki bu insanlar altı dolu kademelerin içini boşaltmaktadır. Eğer ki bir toplumda; bu menfaatler zincirine dayalı gelişmeler yaşanıyorsa bundan en çok zarar gören yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti olacaktır. 

Merhum Osman TURAN yıllar öncesinden yaşanan bu çözülmeyi fark edip şu düzelerle çıkış yolları aramaya başlamıştır; “Yeni Türkiye’de, tersine bir medeniyet anlayışı, milli kültür, ahlak ve mefkurenin tahribine sebep olmakla aydınlar arasında ağır bir manevi buhran ve aşağılık duygusu yaratmış; kaba materyalizme kurban ve ruhsuz nesillerin yetişmesi ilericilik sayılarak Türk tarihinde ilk defa olarak milli birliği tehdit eden tehlikeler baş göstermiştir.”

Anadolu’yu, Balkanları, Türkistan’ı içine alan; Üç kıtaya hüküm sürmüş bir milletin evlatları olarak tarihimizi, töremizi, kültürümüzü öğrenen nesiller yetiştirmek mecburiyetindeyiz. NİZAM-I ALEM DAVASI’NIN sancaktarlığını yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milliyetçi gençlerinin maddenin tahakkümünden kurtulup, Milli an’anelerine bağlı olarak içinde bulunduğumuz inhitattan kurtulması gerekmektedir.

Merhum Samiha AYVERDİ adeta bu durumu kanıtlar nitelikte şu sözleri kaleme almıştır; "Batı dünyâsına zebûn olup diz çöküşümüz, sâri hastalık gibi, ne de çabuk iliğimize kemiğimize işlemiş bulunuyor. Bâhusus, bu illet, millî kültür zırhı giymemiş zümreler arasında kendine zemin bulup nasıl da kolaylık ve şuursuzca bir sür'atle yayılabiliyor. BU ÇÖZÜLÜŞÜ ÖNLEMEK İÇİN ONLARA GÜÇ, ONLARA HIZ, ONLARA ŞEVK VE ONLARA TÜRK’ÜN KIZILELMASI’NI YENİDEN BULUP GÖSTERİRSEK, BU İMAN ORDULARI GENE UÇAR, GENE TAŞAR, GENE COŞAR…”

MAVİ VATAN’A masal diyen, PKK ile DEM’lenen bugünkü CHP zihniyeti cebinden 35 kuruş çıkan Ülkücü Şehidimiz Yusuf İMAMOĞLU’NUN DAVASINI anlayamaz! Bu sözleri kullananlara ATAM BİLGE KAĞAN’DAN “Bir bak tarihe, Türk’e baş kaldıranların sonu ne olmuş!” haykırışını hatırlatmak isteriz.

 “EY ÖLÜMSÜZ TÜRK MİLLETİ!

Kendine dön! Su gibi akıttığın kanını, dağlar gibi yığdığın kemiklerine layık ol!”

BİLGE KAĞAN

 

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 3 ay önce
Değerli, doğruları hatırlatıcı bir makale. Teşekkürler.
BEĞENME
0
CEVAPLA