Gazi Meclis'te terörist istemiyoruz!
Dünyada eli kanlı bir terör örgütünün siyaset içerisinde bu denli yuvalandığı başka bir ülke örneği var mıdır? Anayasamızın ilk dört maddesinde terör örgütüne parti kurdurtmak ibaresi var mıdır? Yazımız boyunca cevabı aslında başından belli olan bu soruları ele alarak ülkeler nezdinde bir inceleme yapacağız.
Aşağıda ele alınacak ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere örneklerinde terör örgütleriyle mücadelede “önleyici adalet” sisteminin geliştirildiği ve bu kapsamda bir teröristin daha eylemini gerçekleştiremeden etkisiz hale getirildiği, illa zararın ortaya çıkmasının gerekli olmadığı ortaya konulmaktadır. Bu devletlerin diğer ortak noktası ise herhangi bir örgütün rotayı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yöneltmesi halinde yukarıdaki araştırmaların nasıl hükümsüz kaldığıdır. Bu çifte standardı gerçekleştiren ülkeler günü geldiğinde kendilerinin terörün kurbanı olması muhtemeledir. “Terörün bilinmezliği ve müphemliği” gün gelecek ve kendilerini vuracaktır.
Ana konuya geçmeden önce şunu belirtmek isteriz: Emperyalist devletlere karşı çıkan gruplar ile tarihin hiçbir döneminde başka bir devletin insanını, toprağını, yer altı zenginliğini, kültürünü sömürmeyen, katliam yapmayan, meşru müdafaa hakkı kapsamı haricinde savaşa girmeyen, savaşta dahi kadınlara ve çocuklara dokunmayan Türk Milleti’ne karşı ortaya çıkan PKK terör örgütü bir değildir ve hiçbir zaman bir olmayacaktır. Dünya tarihinde bu denli cani, eli kanlı bir örgüt daha yoktur!
Bununla birlikte yeryüzünde AZİZ TÜRK MİLLETİ kadar çok sayıda devlet kuran; adalet, şefkat, merhamet götüren ondan daha medeni bir devlet yoktur! Tarihin her döneminde tuğları diken, sancağı taşıyan TÜRKLER İLELEBET VAR OLACAKTIR!
Doktrindeki çalışmalar incelendiğinde birçok örgütün Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecine rastlaması raslantısal değil, bilakis neden-sonuç içerisinde telakki eden durumlar silsilesini oluşturmaktadır. Nitekim Osmanlı Devleti’nin elini çektiği yerlerde düzenin ve asayişin bozulmasıyla emperyalist güçlerin devralmak istediği toprakların sahipleri bu sömürüye başkaldırı olarak ortaya çıkmıştır. Sadece bu tarihi olay dahi TÜRKLERİN TARİH BOYUNCA HİÇBİR ZAMAN ZALİM OLMADIĞININ GÖSTERGESİDİR!
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN belirttiği gibi; “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, milli ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”
ABD
ABD örneğine bakıldığında İkiz Kuleler ve Pentagon’un hedef alındığı 11 Eylül Saldırıları’nın ardından terörle mücadelede oldukça agresif ve sert önlemler alındığı saptanmıştır. George W. Bush: “Bugünden itibaren terörü destekleyen her ülkeyi, düşman rejim sayacağız.” “Ya bizimlesiniz ya teröristlerle birliktesiniz.” sözleri ve meşru müdafaa tezine dayanan “önleyici savaş” metodunu benimseyerek yöntem değiştirmiştir. “Teröre Karşı Küresel Savaş” adı altında yürütülen önleyici savaş doktrini herhangi bir terör saldırısı beklenmeden harekete geçilip saldırı düzenlenebileceği tezine dayanmaktadır. Adına “Bush Doktrini” de denilen bu öğreti Afganistan ve Irak müdahalelerinde somut bir şekilde kendini göstermiştir. Bunun yanında 1368 Sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’ndaki “uluslararası terörizme karşı her türlü önlemin alınması” ifadesini geniş bir yelpazede ele almışlardır. 1373 Sayılı Kararda ise “uluslararası terör eylemlerine karşı her türlü araçla karşı konulması gerektiği” belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere ABD gerek mevzuat gerekse örgüte karşı meşru müdafaa hakkı kapsamını geniş tutarak terör örgütlerinin siyasetin içine girmesini bırakın, sınırları içine bile almamıştır fakat kendi ülkeleri için araç olarak olarak kullanmak istedikleri terör örgütleri hariç. Gerek vekalet savaşlarında gerek PYD/YPG açısından birçok kez kendini tarih sahnesinde gösteren ABD terör örgütlerinin finansmanlığını yapan bir ülkeden ileriye gidememiştir.
Günümüzde ABD, Avrupa Devletleri’ nin süregelen Büyük OrtaDoğu Projesi(BOP)’nin yanında günümüzde Suriye, Kuzey Irak’ta ikinci bir İsrail Devleti kurmak yegane amaçlarındandır.
RUSYA
“Fransız şöyle der: Sabahları işe gitmek için metroya binerim. Hafta sonları tatile giderken arabamı alırım. Tatil için yurtdışına giderken de uçağa binerim. Rusun cevabı ise: “Benim yaşamım da aşağı yukarı aynı. Metroyla işe giderim. Pazarları daçama giderken trene binerim. Yurtdışına gelince! Genellikle tankla giderim”
Rusya’nın dış politikasını özetleyen bu sözü söyleyen Fransızlar da başka ülkelere füzeyle gider. Önemli olan kısım, terör konusunda nasıl benzerlikler gösterdikleridir. Nitekim, Rusya 6 Mart 2006 tarihinde Federal Yasa kapsamında teröre karşı mücadelenin temel ilkeleri benimsenmiştir ve yedinci ilkeye göre “TERÖRİSTLERE VERİLEN SİYASİ TAVİZLERİN KABUL EDİLEMEZ OLUŞU” benimsenmiştir. Bu noktada terörle mücadelede siyasi tavize karşı “SIFIR TOLERANS” ile ilerleyen Rusya da ABD ile benzer şekilde hareket etmiştir.
FRANSA
Bilindiği üzere Fransa 2015 yılında ülkesinde artan terör faaliyetlerine karşı geniş çapta önlemler almıştır. Bu kapsamda 87 internet sitesi bloke edilmiş, 700 kişi hakkında terörizmin övülmesi ve teşvik edilmesi suçundan soruşturma açılmış, bir yasayla başbakana terörle mücadele kapsamında ülke genelinde elektronik araçlarla izleme/teknik takip hususunda yargı kararı olmaksızın emir verme yetkisi tanınmıştır. Terör örgütü üyesi olmak şüphesiyle yapılan tutuklamalar sınıflandırmasında Fransa ilk sıraya yerleşmiştir.
AİHM’den defalarca ihlal yediğimiz OHAL sürecinde yaşanan durumların hepsini Fransa’nın da 2015 yılı Olağanüstü Hal Durumu’nda yaşanması ve BATI’NIN MAHKEMESİ OLAN AİHM’İN hiçbir ihlal vermemesi… Görüldüğü üzere emperyalizm üzerine kurulu sömürücü güçler için “terör” sadece “bu amaçlarını engelleyecek olan durumları” ifade edecektir. Normal bir dünya düzeninde ise terör bundan daha fazlası olmalıdır. Bunun için de bu yerleşik düzenin değişmesi gerekir.
Fransa kendi ülkesinde gerçekleşen terör eylemlerine bu denli kural tanımazken, PKK’ya karşı en fazla kucak açan ülkelerden biri olması iki yüzlülüğünün göstergesidir. Zira 1982 yılında Paris’te bir Kürt Enstitüsünün kurulması ile başlayan serüven, PKK terör örgütünün maddi manevi ihtiyaçlarını karşılanması, propaganda ve eylemleri için yer sağlanması, dernek kurulması, yürüyüşlere izin verilmesi gibi geniş imtiyazlarla devam etmiştir.
Hatta daha da ilerisi, PKK/PYD’ye mensup terörist grubun Elysee Sarayı’nda ağırlanması, dönemin Cumhurbaşkanı’nın İnterpol tarafından aranan Sakine Cansız’la yakın iletişimde olduğunu beyan etmesi, günümüzde ise EMMANUEL MACRON’UN “BİZ BUNLARI TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRMÜYORUZ” GÜZELLEMELERİ BATI’NIN ÇİFTE STANDARDINI YİNE ORTAYA KOYMUŞTUR!
Görüldüğü üzere herhangi bir terör örgütünün hedefi TÜRKLER ise o örgüt himaye edilebilmektedir. Fransa’nın öngöremediği kısım ise; bu zamana kadar terör örgütlerini maşa olarak kullanan devletlerin bir gün aynı terörün kendilerini vuracağıdır. Gazze için İsrail’e silah gönderenlerin hedefi TÜRKİYE’DİR!
İNGİLTERE
Dünyanın en uzun terör tanımını Terör Kanunu 2000 (Terrorism Act 2000) ‘de yapan İngiltere, ABD ve Fransa örneklerinde olduğu gibi terörle mücadelede onarıcı adalet yerine önleyici adaleti tercih etmiştir. Teröristlerin daha eylemlere hazırlık aşamasında durdurulmaya çalışıldığı bu senaryoda büyük zayiatlar verilmeden mücadelede öne geçilir fakat bunun için çok büyük bir istihbarat ağının varlığı gerekli.
İngiltere’de sanık masumiyetini ispatlamak zorundadır ve teröre teşvik ve terör eylemlerini övme, terör örgütüne destek mesajları suç kapsamında olup teröre hazırlık suçuna ömür boyu hapis cezası verilmektedir.
Üzerinde güneş batmayan İngiltere’yi; İrlanda’dan başlayıp Ortadoğu, Hindistan, Afrika’ya kadar uzanan coğrafyada sömürgeciliğe maruz kalan mazlumlara sormak lazım.
DEĞERLENDİRME
Görüldüğü üzere BATI BLOĞU, terörün hedefi kendileri olduğunda gerekli bütün önlemleri alan, temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan ve hiçbir norm tanımayan bir sisteme dönüşmektedir. DÜNYA ÜZERİNDE HİÇBİR TERÖR ÖRGÜTÜ BİZİM ÜLKEMİZDEKİ GİBİ GAZİ MECLİS’TE BU KADAR UZUN SÜRE TEMSİL YETKİSİNE SAHİP OLMAMIŞTIR. SİYASİ HAKLARI BU DENLİ GENİŞLETİLMEMİŞ VE SÖZ SAHİBİ OLMAMIŞTIR.
Bunun kanıtı yukarıda yazılanlar, yapılan çalışmalar ve araştırmalardır. Nasıl bu noktaya gelindiği üzerinde durmak yerine bu portreden nasıl çıkabileceğinin izahı ve çalışmaları yapılmalıdır. Nasıl mı?
DEM’İ KAPATARAK!
ANAYASA MAHKEMESİ’Nİ KAPATARAK!
DEM’E GİDEN HAZİNE YARDIMINI KESEREK VE MALİ KAYNAKLARINI KURUTARAK!
DEVLETÇİLİK OKUNU DEĞİŞTİRMEYİ DÜŞÜNEN CHP’NİN KURULUŞ FELSEFESİ’NDEN NE DENLİ UZAKLAŞTIĞI ARAŞTIRILMADIRI!
Görüldüğü üzere verdiğimiz reçete daha çok siyasi ve hukuki kanat odaklıdır. Bunun nedeni askeri kanatta terörün çoktan bittiği, KAHRAMAN MEHMETÇİĞİN canını vererek bu toprakları kanının son damlasına kadar koruduğu gerçeğidir.
Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ durumu şu şekilde vurgulamıştır; “Bölücü terör örgütü PKK’nın arka bahçesini Kandil’e bağlamış bir sözde partinin aldığı oy oranının demokrasiyle bağdaşması; kahraman ile hainin bir tutulması kadar korkunçtur. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, hangi ülkenin hukuk sistemini incelerseniz inceleyiniz böylesi bir tablonun suç olduğunu, hatta devlete ve millete ihanetle eşanlamlı olduğunu görürsünüz.”
Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Pençe Kilit Harekatı Operasyonları’nda kahramanca mücadele veren Komutanlarımıza, Mehmetçiklerimize selam olsun!
Bir Mehmetçik tüm emperyalist güçlere yeter!
Tanrı Türk’ü korusun!
İMRALI CANİSİ, BEBEK KATİLİ’NİN MİRASI OLAN PKK VE DEM BU HARİTADAN SİYASİ-HUKUKİ-ASKERİ OLARAK SİLİNMEDİKÇE BİZ DE DURMAYACAĞIZ, YORULMAYACAĞIZ, TÜKENMEYECEĞİZ, BİTMEYECEĞİZ!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!