İnce çizgi…
Tek ayakta kırk yalan söylüyor, hiç durmadan provokasyondan provokasyona koşuyorlar.
Devamlı karamsarlık aşılıyor, devlete ve millete ne kadar şaşı baktıklarını ortaya koyuyorlar.
Varlıklarını Türk düşmanlarının varlığına adadıklarını göstermek adına önlerine çıkan hiçbir fırsatı kaçırmıyor, böylece kimin hizmetinde olduklarını gözler önüne seriyorlar.
***
Nerede, ne zaman, ne yapacaklarını tahmin etmek zor değil.
Türk milletinin menfaatine bir adım mı atılacak?
Gram şüphe duymadan koyun karşısına CHP’yi…
Onlar bu hallerini “Dünyanın en doğru işini yapsa da, bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok” ifadesiyle çoktan duyurdu ve duyurmakla da kalmadılar.
***
PKK övücüsü siyasetçilerin adalet önünde hesap vermesine tepki gösterdiler.
Kaynaklarını PKK’ya aktaran belediyelere kayyum atanmasına öfke kustular.
PKK terörünü kaynağında kurutmak için yapılan sınır ötesi operasyonlara karşı çıktılar.
***
Çünkü terörle mücadelenin karşısında olmak birinci vazifeleriydi.
Bu vazifeyi eksiksiz yerine getirdiler ve getirmeye devam ediyorlar.
ABD’li bir emekli Albay’ın “Türkiye’ye saldırmaları için Suriye’de güçlerimizi hazırlıyoruz. Kimleri mi kastediyorum? PKK ve diğer bazı örgütleri Türkiye’ye saldırmaları için teşvik ediyor ve silahlandırıyoruz” açıklamasının üzerinden çok zaman geçmedi, değil mi?
Peki, bu alçak itirafa CHP’den bir itiraz yükseldi mi?
Maalesef hayır…
***
Bir tek PKK’nın da değil, FETÖ’yle mücadelenin de karşısında olduklarını ifade ederken çekinmediler.
Say say bitmeyen meziyetlerini birbiri ardına sergilediler.
Gezicileri savundular, mavi vatanı bir masaldan ibaret gördüklerini açıkladılar.
Yerli ve milli sanayiden rahatsızlık duydular.
Soykırımcı İsrail’in Gazze’den başlatıp Ortadoğu’ya yaymak için uğraştığı ateş çemberini söndürmeye çalışan Türkiye’nin yanında olmadılar.
Aralarında terörle mücadele, Atatürk'e hakaret, çocuk istismarı, kumara yönlendirme gibi katalog suçları barındıran içerikleri kaldırmaya direnen dijital mecra instagram’a erişim kısıtlaması getirilmesinde bile Türkiye’nin değil instagram’ın yanında yer aldılar.
***
Anca “özgürlük” ve “demokrasi” naraları attılar.
Muhalefet olmanın adını her şeye karşı olmak koydular.
Muhalif olmayı devleti ayağa düşürmek, değerlerimizin yıpranmasına göz yummak olarak gördüler.
Haliyle muhalif olmak ile ülkesi ve milletine karşı olmak arasındaki ince çizgide gidip gelmediler, o çizgiyi fersah fersah aştılar.
Bir yandan bölücü eli öpüp diğer yandan Atatürk’e sığınanlardan ne beklenirdi ki zaten...