Depremin geçmeyen sızısı

Kahramanmaraş merkezli Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ'ı etkileyen 6 Şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçti. 53 bin 537 insanımızı kaybettiğimiz felaket bizden birçok şeyi götürdü. Enkaz altından yakınlarının cansız bedenlerinin dahi çıkarılmasına sevinen insanların nasıl bir acı yaşadığını düşünmek bile hala içimizi yakıyor.
Yüreğimizi burkan, bizlere ağır bir travma yaşatan deprem felaketi geride kalan afetzedeler için hala büyük bir korku ve paniğe neden oluyor. Her sallantıda aynı günü tekrar tekrar yaşıyorlar. Her ne kadar hayatın olağan akışına ayak uydurmak istesek de ülkemiz beşik gibi sallanmaya devam ettikçe o günlere tekrar dönüyoruz.
6 Şubat acı hatırasıyla içimizde yaşamaya devam ediyor. Hayatta kaldığımız sürece de bizlerle birlikte yaşamaya devam edecek… Enkazın altında yaşam mücadelesi veren sesler, enkazın üzerindeki çaresiz çırpınışlar, rakamsal bir ifadeye dönüşen cansız bedenler, ortaklaşan acılar her anımıza eşlik etmeye devam edecek…
Gidenler elbette geri gelmeyecek… Çaresizliğimiz de bundan öteye geçmeyecek… Geride kalanların yaralarını saran büyük bir devletimiz, acıları paylaşan gönlü geniş bir milletimiz var.
Depremin ilk saatlerinden itibaren dayanışma gösteren milletimiz aynı hassasiyeti bugüne kadar aralıksız sürdürdü. Başka şehirlere göç etmek zorunda kalan depremzedelere evlerini, iş yerlerini açtı. Hayatın her anlamda normalleşmesi için devlet-millet el ele verdi.
Depremin yaşandığı 6 Şubat’tan üç ay sonra konut inşaatlarına başlandı. Bu süre içinde geçici çadır kentler kuruldu ve ilk yılın sonunda da bütün depremzedeler konteyner kentlere yerleştirildi.
11 ili kapsayan deprem bölgesinde bugüne kadar toplam 169 bin 171 konut, 32 bin 260 köy evi ve 149 işyeri teslim edildi. İki yılda toplam 201 bin 431 hane teslim edildi.
2025 yılı sonunda ise 358 bin 859’si konut olmak üzere, 31 bin 307 iş yeri ve 62 bin 817 köy evi olmak üzere toplam 452 bin 983 konut hak sahiplerine teslim edilmesi hedeflendi.
Depremin etkilerini, izlerini tamamen ortadan kaldırmak elbette mümkün değil. Fiziki izler zamanla ortadan kalkabilir ancak insanların içindeki sızının geçmesi belki de uzun zaman alacak. Asıl tahribat da zaten budur. Altından kalkması en ağır yük depremin bıraktığı psikolojik hasardır. Bunun için deprem kuşağında bulunan ülkemizi depreme hazırlıklı hale getirmek gerekir. Bir daha aynı acıların yaşanmayacağı bir gerçeği somut olarak göstermek için acil eylem planı başlatılmalıdır. Özellikle İstanbul’da acil dönüştürülmesi gereken 600 bin konut için yarından tezi yok harekete geçilmelidir. Ortalama üç kişinin ikamet ettiğini düşünürsek olası bir deprem felaketinde 1 milyon 800 bin kişi yüksek risk altında demektir. Bu felaketle bir daha karşılaşmamak için yerel yöneticiler başta olmak üzere sorumluluk sahibi herkes elini taşın altına koymak zorundadır. İş işten geçtikten sonra sızlanmanın kimseye bir faydası yoktur. İnsanları kaderiyle baş başa bırakmak göz göre göre cinayettir.
6 Şubat’tan her yönetici ders çıkarmalıdır. Üstelik bu ders sadece inşaat alanında değil aynı zamanda insanlık alanında da olmalıdır. 6 Şubat’ın altında devletin kaldığını söyleyen, insanların acılarını istismar eden, enkaz üzerinden siyaset devşirmeye yeltenen, seçim tarihini tartışmaya açanları gördük. Bunlar da acımızı katmerli hale getirdi… Unuttuk mu?