Suriye’ye Türkiye modeli

YAYINLAMA:
Suriye’ye Türkiye modeli

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın 13 Mart’ta Şam’a gerçekleştirdiği ziyaretin öncesi ve sonrası bölgemizde son dönemlerde yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin rolünü tam olarak ifade etmesi bakımından önemliydi. 

10 Mart’ta YPG/SDG ile Şam yönetimi arasında imzalanan 8 maddelik anlaşmanın hemen sonrasında ve Suriye Devleti geçici anayasa metninin imzalanmasının hemen öncesinde gerçekleşen bu ziyaret son dönemde yaşanan gelişmelerin Türkiye’den bağımsız gerçekleşmediğini ispatladı.

CHP’nin kurulan masalarda Türkiye’nin olmadığı, terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge hedefinin ABD’ye rağmen başarılı olamayacağı, YPG/SDG’nin Şam yönetimiyle imzaladığı anlaşmanın arkasında ABD ve İsrail’in olduğu yönündeki iddiaları da yatsıyı göremeden söndü.

Dışişleri Bakanı Fidan ve Milli Savunma Bakanı Güler ziyaret dönüşü yaptığı ilk açıklamalarda İmralı’dan yapılan çağrının gereklerinin YPG tarafından bir an önce uygulanması, silahların koşulsuz ve şartsız bir şekilde bırakılması ve örgütün kendini feshetmesi gerektiği bir kez daha ifade edildi. 8 Maddelik anlaşma için ise sahadaki uygulamaların yakından takip edildiği belirtildi. Türkiye’nin her türlü senaryoya hazır olduğunun altı çizildi.

YPG/SDG’nin Şam yönetimiyle masaya oturması 27 Şubat’ta İmralı’dan gelen çağrının karşılık bulduğunu gösterdi. Birçokları Öcalan’ın çağrısının YPG’yi kapsamadığını iddia etse de bu durumun gerçek dışı olduğu ıslak imzalarla tasdik edildi. Hatta YPG’nin Şam yönetimiyle imzaladığı anlaşmanın çok öncesinde Öcalan telkin ve talimatlarını bizzat yazılı olarak YPG’ye gönderip “Suriye’nin asli parçası olduklarını deklare etmeleri” talimatını verdi. 

Türkiye ise bu anlaşmanın sahada nasıl uygulanacağını, bundan sonraki adımların nasıl şekilleneceğini istişare etmek üzere 13 Mart’ta Şam’a üst düzey bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin hemen ertesinde de Şam yönetimi geçici anayasa maddelerini onayladı. Bu gelişmelerin tamamı Türkiye’nin hem masada hem de sahada üstlendiği inisiyatifin yansımalarıydı. 

Sahada silahların bırakılması ve örgütün kendini feshetme sürecinde Şam yönetimiyle alınacak pozisyon koordine edildi. Masada ise bölgenin huzur ve refahını sağlayacak adımların anayasal çerçevede zemin bulması için Türkiye modeli benimsendi. Etnik köken ve mezhep ayrımlarının son bulduğu demokratik bir anayasanın hazırlanması için iyi niyet göstergesi olarak vakit kaybetmeksizin geçici anayasa maddeleri yürürlüğe konuldu. Suriye Devlet Başkanı Şara’nın imzaladığı metinde “Herkes eşittir Suriye” prensibi benimsendi.

Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapılan metinde, “Suriye Arap Cumhuriyeti tam bağımsız ve egemen bir devlettir. Coğrafi ve siyasi birliği bölünemez ve herhangi bir parçasından vazgeçilemez” denildi.

“Devlet, tüm semavi dinlere saygı gösterir ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alır. Ancak bu özgürlük, kamu düzenini ihlal etmemelidir” görüşü yer aldı.

“Bütün vatandaşlar, kanun önünde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Irk, din, cinsiyet veya soy farkı gözetilerek ayrımcılık yapılamaz” ifadeleri öne çıktı.

Temel hak ve özgürlüklerin uluslararası sözleşmelere uygun şekilde korunması, ailenin desteklenmesi, kadının toplumsal konumu ile şiddet ve ayrımcılığa karşı korunması taahhüt edildi.

Yargı bağımsızlığı, hâkimlerin sadece kanuna ve vicdanlarına bağlı olduğu, suçlu olduğu kanıtlanana kadar herkesin masum kabul edileceği belirtildi.

Cumhurbaşkanının devletin başı, silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve ülkenin yönetiminden sorumlu en yüksek yetkili olduğu teyit edildi.

Geçici anayasa metninde kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsendi. Özel mahkemeler ve olağanüstü yargı organları kaldırıldı. Cumhurbaşkanının istisnai yetkileri tırpanlandı. Geçici anayasanın 5 yıl yürürlükte kalması kararlaştırıldı.

Suriye’de tesis edilmeye çalışılan huzur ve istikrar ortamının provoke edilmeye çalışıldığı bir dönemde Türkiye önemli sürecin daha altına imza attı. Bölgemizde etnik ve mezhepsel fay hatları açmak isteyenlere karşı kucaklayıcı ve kapsayıcı bir anayasa metni hayata geçirildi. 

Türkiye’nin bölgesel istikrar ve huzuru hedefleyen girişimleri Suriye’de de kendini gösterdi. Birbirinden ayrılıp, arasında sınırlar çekilen coğrafyanın hak ettiği kucaklaşmaya az kaldı. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *