CHP tuhaf, kitlesi ise daha da tuhaf

YAYINLAMA:
CHP tuhaf, kitlesi ise daha da tuhaf

Biliyorsunuz, İBB’ye yönelik rüşvet, yolsuzluk ve terör odaklı bir operasyon gerçekleştirildi. Operasyon kapsamında Ekrem İmamoğlu ve ekibinden onlarca kişi tutuklandı. Bu gelişmelerin ardından adeta cinnet geçiren Özgür Özel’e ek olarak demokrasi, hukuk, Atatürkçülük makyajı tamamen dökülen bir CHP ile karşı karşıya kaldık.

Her şeyden önce CHP’nin ve Özgür Özel’in bu topraklara ait olmadığı artık net bir şekilde anlaşılmıştır. Dikkat çeken bir diğer husus ise ne Özgür Özel’in ne de CHP’li herhangi bir yöneticinin “Ekrem İmamoğlu rüşvet almaz, yolsuzluk yapmaz” diyememesidir.

Özgür Özel ve yönetim kadrosu daha çok milleti devlete karşı kışkırtma ve hükümete yönelik bir nefret kitlesi oluşturma niyetindedir. Bu amaçla her türlü sosyal ve toplumsal çatışmayı körüklemeye çalışmakta; milli ve yerli sermayeyi boykot ederek ekonomiyi hedef almakta; kendilerinden olmayanlara da kendi iktidarlarında hayat hakkı tanımayacaklarını açıkça ifade eden eylem ve söylemlerde bulunmaktadırlar.

ABD ve İngiliz mandacılığına olan sevdasını, Yunanlılara duyduğu sempatiyi ve halkı polisle karşı karşıya getirme pervasızlığını geçtiğimiz günlerde değerlendirdiğim Özgür Özel’in, bugün milli ve yerli sermayeye yönelik boykot çağrısı ve hedef gösterme çabasını ayrıca ele almak istiyorum.

İlkokul öğrencisi seviyesindeki “Oh, içime değsin; o boykotu duyurttum ya size!” tavırlarıyla, milli ve yerli sermayeye karşı başlattığı boykotu savunan Özgür Özel’in hem kendisi hem de kitlesi gerçekten tuhaf bir tutum sergilemektedir.

Ancak en büyük tuhaflıkları; hükümetin Türkiye düşmanlığı yapan ülkelere ait ürünlere ya da yurt içinde açgözlülükle hareket ederek fahiş fiyatlarla satış yapan, halka ekonomik zulüm uygulayan marketlere yönelik yaptığı boykot çağrısıyla; kendi "rüşvet-yolsuzluk-terör odaklı" bir soruşturmayı perdelemek için başlattıkları boykotu meşrulaştırma ve eşitleme çabasıdır.

Bu durumu Mevlana’nın şu veciziyle değerlendirmek yerinde olur: “Acı su da tatlı su da berraktır; sakın görünüşe aldanma. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan, hal ehli olandır.”

Bu bağlamda bir boykotun görünüşüne değil, amacına ve niyetine bakmak gerekir. Boykotun gerçekten halkı korumaya mı, yoksa kirli ilişkilerin üstünü örtmeye mi hizmet ettiğini idrak etmek, hakikate ulaşmak açısından önemlidir.

Türkiye’deki sol, Filistin’in ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bir ideolojik duraktır. Solun sembolleştirdiği pek çok isim, bir dönem Filistin’deki kamplarda eğitim almıştır.
Peki, Filistinliler üzerinde soykırım gerçekleştiren İsrail’in mallarına yönelik boykot konusunda CHP ne yaptı? CHP kitlesi, İsrail ürünlerini boykot edenleri alaya almış ve hatta İsrail’e sahip çıktığı iddia edilen sermayeye ait ürünlere destek vermiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise, 'Bu işletmede boykot ürünleri satılmamaktadır. Özgür Filistin' yazılı pankartı astığı için kafe işletmecilerine ceza kesmiştir.

İsrail’e destek verdiği iddia edilen bir kahveciye sahip çıkıp, milli ve yerli sermaye ile kurulmuş bir kahveciyi boykot etmek ve onu Vandalların hedefi haline getirmek ancak CHP’nin karakterine ve zekâsına yakışırdı. Ve nitekim, tam olarak bunu yaptılar.

“Hükümete yakın” damgası vurarak birçok yerli ve milli sermayeyi boykot yoluyla hedef alan ve bunu da eline yüzüne bulaştıran CHP, sonradan da 2 Nisan tarihini vererek tüm Türkiye’de alışverişi durdurmayı amaçlayan bir boykot çağrısında bulundu. Onda da başarılı olamadı. 9 Nisan için cılız boykot çağrısı yapan aklıevvellerde oldu. Ama onları da kimse takmadı.

Ancak burada asıl görülmesi gereken CHP’nin, ABD ve İngiliz mandacılığına olan sevdasını artık alenen ortaya koymuş olmasıdır. Türkiye’nin ekonomik toparlanma sürecine dair önlemler aldığı dönemde, doğrudan ekonomiyi hedef alması elbette bir tesadüf değildir. Çünkü CHP’yi yöneten küresel akıl çok iyi biliyor ki, Türkiye ekonomide düzlüğe çıkarsa bu ülkede sapkın, saplantılı ve takıntılı kitlesi dışında CHP’ye yüz çevirecek kimse yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucu önderi Atatürk, “Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.” derken; mevcut CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye ekonomisine zarar vermek pahasına milli ve yerli sermayeyi hedef alıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “rüşvet, yolsuzluk ve terör” soruşturması kapsamında gerçekleştirilen operasyona, İngilizlerin CHP lehine destek vermemesine karşılık, Özgür Özel'in İngilizlere hitaben “Terk edilmişlik hissediyoruz.” demesi CHP adına ne kadar trajik bir durum değil mi?

Mevcut CHP, ne yazık ki Atatürk’ün kurduğu partiden oldukça uzaklaşmış; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine adeta savaş açmış durumdadır.
Necip Fazıl Kısakürek’in yıllar önce dile getirdiği, “Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır” sözünün günümüzdeki muhatabı, hiç şüphesiz CHP’dir.
CHP, iktidarı devirmek uğruna her türlü çılgınlığı yapabilecek bir noktaya gelmiştir. Geçtiğimiz yıllarda da milli her davada düşman safından seslenen sicili unutulmamıştır.

Seçim öncesi “İnanamayacaksınız ama CHP’den her çiftçiye bedava traktör” diyerek bol keseden vaat dağıtan Özgür Özel’in, seçim sonrası “O cümleyi çarpıcı olsun diye yazdık” diyerek meseleyi bir espriyle geçiştirmesi ortadayken; sözünün hiçbir değeri olmayan böyle siyasi bir karakterin çağrısıyla sokağa çıkan ve polisle çatışanların akıl sağlığı da ciddi biçimde sorgulanmalıdır.
Bazı ailelerin “Oğlum-kızım şu bölümde okuyor, cezaevinde ne işi var?” şeklindeki savunmaları ise trajikomik bir tabloyu gözler önüne seriyor. O aileler çocuklarını korumak istiyorsa “Evladım okulunda olması gerekirken rüşvet, yolsuzluk ve terör odaklı bir suçu savunmak için Özgür Özel’in çağrısıyla sokakta ne işi var?” demeliydi. CHP tuhaf, kitlesi ise daha da tuhaf…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *