Tarımda yeni bir hikaye yazmalıyız!
Tarımla ilgili konuşmalarımız; enflasyon fiyatları açıklandığında, her hangi bir ürün bulunmadığında, ithalat yapıldığında, üretilen ürün değerini bulamadığında, üreticilerin soğanları, patatesleri ırmağa attığında, sütleri yollara döktüğünde gündeme geliyor ve tarım konuşulmaya başlanıyor. Oysaki bizim coğrafi yapımız ve insan kalitemiz dikkate alındığında her gün tarımı konuşuyor ve tartışıyor olmamız gerekiyor.
Tarımın bütün kurgusunu yeniden yapılandırmak ve tarımda seferberlik ilan etmek zorundayız. Tarımın gıda, su ve enerji bakımından stratejik bir sektör olduğunu, tohuma, toprağa, suya ve dolayısıyla insana sahip olmak karşı konulamaz bir güçtür. Bu gücün farkında olmalıyız.
Çiftçi toprakları çok parçalandı. Küçük ölçekte üreticilerimizin bireysel olarak hareket etmeleri pek mümkün görünmüyor. Topraklarımızı birleştiremeyeceğimize göre kafa kafaya verip ortak akılla bir araya gelmeliyiz. Ortak alımlar yaparak maliyetleri düşürmemiz, kaliteli malı düşük maliyetlerde üretmemiz gerekiyor.
Alan ve ürün bazlı desteklemelerle yetinmeyip dünya tarım politikalarını inceleyip, bizim genetik yapımıza uygun, kırsalda yaşamaya teşvik edecek desteklemeler yapmalıyız. Kırsalda insanları tutmamız onları örgütlememiz, ürünlerine değer katmamız, şehirlerde tarım akademileri, köylerde ise tarımhaneleri uygulamaya koymalı ve yaygınlaştırmalıyız. Kooperatifleşme olgusunu üreticilerimizin benimsemesini sağlamalıyız. Verilen teşvik ve desteklemelerin etkisini net olarak görmeliyiz.
Ülkemiz tarımına itibar kazandıran işler yapmalıyız. Bu şartlarda şehirlere hızlı bir göç varken gıda güvencemiz olmadığı gibi, şehirlerde artık rahatça yaşayamayacağız. Kırsalda insanları tutar ve ekonomik olarak kazançlı hale getirirsek tarımsal üretimde, gıdada hiç bir sorun olmadığı gibi tarımsal geleceğimizi güvence altına almış olacağız. Bu güvence için şehirlerden kırsala para aktarmalı ve ivedilikle yeni bir Kırsal Kalkınma Politikasını uygulamaya koymalıyız. Alışkanlıklarımızdan daha çok analizlerle bilgi ve bilimle yol almalıyız. Verilerimiz ne kadar doğru olursa, başarı oranımız o kadar yüksek olacaktır.
Toprak bakımından Avrupa’dan avantajlı durumdayız. Bizim topraklarımız Avrupa’nın toprakları kadar kirli değil. Biz mevsimine göre tarım yapıyoruz. İklimlendirme koşullarını sağlayamıyoruz. Mevsimi tersine çeviremiyoruz. Jeotermalin olduğu bölgelerde organize tarım bölgeleri oluşturamıyoruz. Üretimde hep alışkanlıklarımızdan gidiyoruz. Geleneksel tarımdan kopamıyoruz. Oysaki çeşitlenmeye yönelmeli ve kendimizi bu konularda geliştirmeliyiz. Çeşitlenmeyi ciddi anlamda ihracatta da yapmalıyız. Orta ve uzun vadede tüm insanlığın beslenmesinde yani kimin ne yiyeceği ve kimin neleri yiyemeyeceğini biz belirlemeliyiz. Aksi durumda ürün çeşitliliği küresel güçlere bırakılırsa neleri yiyip neleri yiyemeyeceğimiz bizlere dikte edilecektir.
Tarımın içinde olmalı ve dijital olarak tarıma yukarıdan bakmalıyız. Tarımsal verileri elde etme ve doğru yorumlayabilme kabiliyetini kazanmalıyız. Bizim artık yükte hafif, pahada ağır, kaliteli ürünler üretmemiz gerekiyor.
Bizim tarımda yeni bir hikâye yazmamız ve ezberleri bozmamız gerekiyor…