Ülkemiz tarımında Truva atı
Tarımsal alandaki güçlü söylevlerimize karşı, üstelikte daha iyi şartlarda olmamıza rağmen uygulamayı, doğru bir şekilde hâlâ kendi öz varlıklarımızla gerçekleştirmede zorluklar yaşıyoruz. Acaba neden? Truva atı devrede mi?
Hedef ülke ile önce “karşılıklı kültürel girişim”, “ekonomik ve tarımsal iş birliği(?)” adı altında anlaşmalar imzalanır. Muhtemelen mehteran, askeri bandolar sokaklarında dolaşırken, onlar yüzlerce “uzman”dan oluşan bir kadro ile adeta çıkarma yaparlar. Bazen de artistler ve şarkıcılarla bu “karanlık girişime” renk katmaya çalışırlar.
Vakıflar, sözde yardım kurumları ve danışmanlık şirketleri bu uzman kadroları kendi kanatları altına alır. Ülkeye sokulan uzmanlar; önemli medya kuruluşları, üniversiteler, resmi kurum ve kuruluşlar, sanat çevreleri, sendika, belediye, dini kuruluşlar ve bakanlıklara yayılır ve yerleşirler.
Uzmanlar tarafından toplumun her kesimi ile oluşturulan “zararsız”, “masumane” görünüşlü ilişkilerin meyveleri, ilgili merkezlerde toplanır ve o ülkenin ayrıntılı “sosyo-ekonomik profili” çıkartılır. Daha sonraki atılacak adımlar için büyük bir öneme sahip olacaktır.
Hedef ülke yönetiminde etkili ve yetkili kurumlardan iş birliğine elverişli kişilerle, sakınılması gereken kişilerin listeleri çıkartılır. Kişiler mesleki ve politik durumlarına göre değerlendirilir. Davetler başlar, lüks ortamlarda ağırlanmalar sonrası “onore” edilerek ülkelerine davet edilir. Doğal olarak sakınılması gereken kişiler etkili konumlarından uzaklaştırmaları da diğer önemli süreçler arasındadır.
Sonuç olarak, oluşturulan “dost ve yandaşlık” ağı üzerinden hedef ülkenin devlet kurumlarında yapısal, personel ve düşünsel dönüşümler sağlayarak ülkenin direnme potansiyelini tamamen kırar ve müdahaleye karşı savunmasız hale getirirler.
Tarımda kökten değişim, hedef ülke ve halklarını birer birer her alanda yapılandırarak eldeki temel plan doğrultusunda âdeta insanları kendi yetiştirdikleri besin maddelerini zorunlu olarak tüketme alışkanlığı kazandırarak, esir tüketici insan toplulukları haline dönüştürülmeye başlanır.
Yeni bir yaşam modelinin (kendi istedikleri yaşam tipi) bu toplumlara benimsetilmesi ile başlanarak pazarları kontrol ederek kendilerinin yetiştirmiş oldukları tahıllar ve diğer türevlerinin insanların beslenmesinde değiştirilemez bir öğe haline getirilir.
Her türlü ekonomik yönlendirme ve politik baskı yöntemleri ile hedef ülkelerin halklarına yeni yaşam modeli olarak sundukları hazır tüketim gıdalarını yaşam biçimi haline getirmeye çalışılır. Hedef ülkenin kayda değer çaptaki stratejik tarım ürünlerini üretme çabalarını çeşitli politik ve ekonomik baskılarla önlenir.
Hedef olan ülkenin ellerinde var olan binlerce yılda doğal seleksiyon yolu ile bölgesel iklim ve toprak özelliklerine uyumu ile gerçekleşmiş tohumları toplanarak, genetik kodları değiştirilmiş (GDO) tohumları ile takas edilir. GDO’lu tohumlarla yapılacak tarımın, vazgeçilmez gereksinimi olan kimyasal destek alanının kontrolü ve mevcut temiz toprakların kirletilmesi için üzerine bir de para alınır…
Bu işleyiş genel olarak böyle… Şimdi biz düşünelim bu oyunun neresindeyiz? Bize hangi aşamayı uygulamaya çalışıyorlar? Uykudan uyanma zamanı geldi de geçiyor bile… İlk ziraat okulumuz 1847 yılında kurulmuş, biz köklü ve soylu bir milletiz. Üzerimizdeki ölü toprağını atmalıyız. Tembelliğimize ve kolaycılığımıza çeşitli kılıflar aramayalım. Tarımda acilen tedbirler almamız lazım. Tarımda en üst kademeden başlayarak alt kademelere doğru birçok birimin başına konu dışı görevlendirmelerin yapılması giderek normal bir hal aldı. Bunların getirisi götürüsü iyi hesap edilmeli. Tarım stratejik bir faaliyettir, dolayısıyla siyaset üstü olmalıdır. İşin ehli liyakatli insanlara fırsat verilmelidir.
Tarımda her şey değişiyor. Değişen de değiştiren de biz olmalıyız. Tarımsal eğitimi ihmal edişimizin, tarımda sistemsizliğin, teknik ve idari yöntemlerde isabetsiz tercihlerin, teknik ve idari personel olarak ekip mantığından çok, bencil ve kolaycılık anlayışıyla hareket edilmesinin nedenlerini; ülke olarak, yaşayan halk olarak üreten çiftçi olarak biz çekiyoruz. Tarım Bakanlığının liderliğinde, araştırma enstitüleri, üniversiteler, STK’ lar ve özel sektörler birlik olma zamanı. Gelin, ülkemiz tarımını beraber yönetelim. Bir katma değer de biz katalım.
Güçlü Türkiye, uyanık ve çalışkan gençlerimiz, üreten çiftçilerimiz sayesinde yeni bir boyut kazanacaktır…
Mail: [email protected]