Ülkemiz tarımında darboğazlar ve arayışlar
Ülkemizde uygulanan tarım politikalarının şekillenme, uygulanma ve amaçlara ulaşılması açısından eleştirilerle karşı karşıya kalması, konunun sürekli olarak güncelliğini ve önemini korumasından kaynaklanmaktadır.
Uygulanan tarım politikalarımızın yeniden şekillendirilmesine ilişkin arayışların temelinde çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Bu faktörler arasında özellikle gelişmiş ülkelerin ürün fazlalıkları nedeniyle karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünü, gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında aramalarından kaynaklanmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde yardım politikaları, üretimi arttırmanın yanında çiftçi gelirlerini de yükseltmek için uygulanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Tarım Bakanlığının tarımsal destekleme amacıyla çiftçilerimize ödediği para azımsanmayacak kadar ciddi boyuttadır. Çiftçilerimizin gerek eğitim gerekse modern tarıma yönelme boyutu çok düşük olduğu için; tarımsal yapıya verilen teşvik ve desteklerin, çiftçi gelirlerini arttırmak mı, küçük çiftçiyi gözetmek mi, bir ürünün üretimini teşvik veya kısıtlamak mı, amaç ne olacak gibi belirsizliklerle karşılaşılmaktadır.
Eğitim, eğitim ve yine eğitim…
Üreticiler; toprak, sermaye ve iş gücünü bir araya getirerek işletmelerinin yöneticiliğini bizzat kendileri yaparak üretimi gerçekleştirirler. Bu kombinasyonları bir araya getirmede üreticilerin eğitim düzeyleri önemli bir unsurdur. Toprak, sermaye, iş gücü ve işletmenin yönetimi eğitim düzeyi ile doğru orantılıdır. Aynı doğru orantı, eğitim düzeyi ile uygun teknolojilerin doğru kullanımı arasında da vardır. Bu orantı bizi: “Bilgili, Bilinçli ve Teknolojiyi Kullanan Üretici Kazanır” algısına götürür. Bu algının kaynağı, tarımsal faaliyetin yoğun olduğu bütün illerimizde Tarım Akademileri; ilçe ve köylerde ise Tarımhanelerdir.
Ülkemiz tarımının şahlanışı, Tarım Akademileri ve Tarımhaneler sayesinde olacaktır. Bu iki olgu, tarımda bizim reçetemiz olmalıdır.
NEDEN TARIM AKADEMİSİ?
Şehirlerde yaşayan ekonomik imkânlara sahip, tarımsal faaliyetle uğraşmamış ama tarıma meraklı, tarıma yatırım yapacak, ikinci bir yatırım olarak tarım ve hayvancılığı tercih edebilecek, emekli olmuş veya olmaya yakın, yeni okulu bitirmiş ve tarımsal faaliyette bulunmak isteyen erkek-kadın çeşitli meslek gruplarından (avukat, doktor, öğretmen, mühendis, hemşire vb.) kişilere tarımsal faaliyetler hakkında bilgi verme, ekonomik analiz yapabilme yetisini kazandırma, tarımsal üretime değer katan insanları bilgi sahibi yapma; çağdaş, çevreci ve teknik bir üretici modeli oluşturmak için “Tarım Akademilerini” öncelikle tarımsal faaliyetin yoğun olduğu bütün illerimizde aktif hale getirmeliyiz.
NİÇİN TARIMHANE?
Tüm ülkeye yayılacak olan teknoloji transfer metotlarının daha fazla denenmesine ve geliştirilmesine imkân sağlayacaktır. Tarımhaneler çiftçilerin eğitim yuvalarıdır. Kadın erkek ayrımı yapılmadan herkese açık olacaktır. Tarımsal üretime değer katan kadınlarımız eğitim sonrasında tarımda aktif bir rol alacaklardır. Tarımı başarıya taşıyacak olan eğitimli, bilgili ve yeniliğe açık kadınlarımızdır.
Bu gibi sebeplerden dolayı, ülkemiz tarımının; eğitim, uygulama ve bakanlığımız bünyesinde bulunan kurum, kuruluşlar, üniversiteler, STK’lar, oda temsilcilerini bir arada tutacak, Tarım Bakanlığının liderliğinde yeni bir modele ihtiyacımız var. Bu yeni modelde her şey kayıt altına alınmalı; çiftçinin ekim alanı, üretim miktar, desen ve verimi, hayvan sayısı, hayvanların pedigre kayıtları, verimleri, hatta çiftlik hayvanlarının çıkardıkları gübre miktarı bile kayıtlara geçirilmelidir. Ayrıca, bu kayıtların doğruluğu geniş bir denetleyici kadro tarafından denetlenmeli ve bundan sonra insansız hava araçlarıyla eldeki bilgilerin doğruluğu bu kez havadan kontrol edilmelidir. Gerçek verilerle raporlar hazırlanmalı, üretim planları çıkarılmalı, bundan sonra belli bir amaç çizgisinde üreticilere doğrudan yardım yapılmalıdır.
Bunlara ek dünya tarım politikalarını inceleyip, bizim genetik yapımıza uygun, kırsalda yaşamaya teşvik edecek desteklemeler de yapmalıyız. Kırsalda insanları tutmamız, onları örgütlememiz, ürünlerine değer katmamız, şehirlerde Tarım Akademileri, köylerde ise Tarımhaneleri uygulamaya koymalı ve yaygınlaştırmalıyız. Kooperatifleşme olgusunu üreticilerimizin benimsemesini sağlamalıyız.
YAPTIĞIMIZ İŞ, SADECE MAZERET ÜRETMEK
İşi gücü bırakalım! Suçu birilerine atalım, mesela bakanlığa. Uygulanan politikalara veryansın edelim. Üreticileri tembellikle suçlayalım, tüketicileri vurdumduymazlıkla kınayalım, üretici firmalara veryansın edelim. Çıkalım televizyonlara ülke tarımı hakkında ileri-geri konuşalım.
Devlette çalışansan işlerin yoğunluğunu bahane et, senden yetenekli çalışanlara çamur at. Bütün yöneticileri suçla. Yöneticiysen koltuğu korumak için üstlerine şirinlikler yapmaya devam et. Üretici isen hiçbir yeniliği takip etme, hiçbir analiz yaptırma; mazot, gübre ve ilaçların pahalılığından yakınmakla günlerini geçir.
Mazeret üretmek, birilerini suçlamak, birilerine şirin gözükmek bize göre değil. Bırakalım bunları işimize bakalım… Unutmayalım ki bizim bizden başka dostumuz yok… Yılların getirdiği birikim içinde düne göre bugün daha fazla meseleleri biliyor ve kendimizi önemli ölçüde yeniliyoruz. Ama bu yenilenme yetmiyor, daha çok çalışmalıyız. Hata yapmamak için mutlaka yapacağımız her şeyi bizim planlayıp uygulamamız gerekiyor. Birbirimizi iyi tanımalı, teşkilatlı olmaya azami heyecan duymalıyız. Bu heyecanı taşıyan insanları birebir markaj yaparak niteliği yüksek insanlarla bir araya getirmeliyiz.
Tarımın geleceğini çalışkan, fedakâr, liyakatli ve erdemli gençler şekillendirecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın…