19 Eylül 2024
weather
23°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkçe Düşün
İstanbul
HAFİF YAĞMUR
23°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ülkemiz için 5 Aralık!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

5 Aralık her yıl iki önemli gelişmenin bir arada kutlandığı bir gün: Kadın Hakları Günü ve Mühendisler Günü.

Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde verildi. Ülkemizde “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” veren yasanın kabulü ile her yıl “Kadın Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır.

5 Aralık tarihinde kutlanan diğer özel gün ise Mühendisler Günü. Bu günün bazı ülkelerde kutlanma tarihleri; Arjantin 16 Haziran, Belçika 20 Mart, İtalya 15 Haziran, Rusya 22 Aralık.

Günlük hayatın kolaylaştırılmasında ve geliştirilmesinde birçok farklı projede imzası bulunan mühendislerin günü de 5 Aralık.

Mühendisler gününü buruk geçiren, ümitsizliğe düşmüş, okulunu bitirmiş, ancak işsiz, bu günün farkında olamayan Nitelikli Ziraat Mühendisleri, meslektaşlarım…

Yozgat’ta bir çiftçi çocuğu olarak dünyaya geldim ve bir çiftçi çocuğu olarak, tarımın zorluklarını ve problemlerini Ziraat Fakültesi öncesi ve sonrasında; teorik ve uygulamasını yaşadıkça; hakiki mühendisliğin tarımda olduğunu anladım. Tarımın toprak, su, gübre, tohum, hava, bitki cinsleri ve bunlarla ilgili pek çok bilinmeyenin çözümü, çok bilinmeyenli denklemlerden de zor bir mühendislik işi olduğunu öğrendim.

Bizler belki akademik bir kariyer sahibi olamadık, para kazanamadık hatta ve hatta mesleğimizi de yapamadık. Ama ne olursa olsun okullarımızı onurumuzla okuduk. Bir fikir ve bir ideal uğruna çalıştık, emek verdik, mücadele ettik ve ilim yaptık. Hiçbir zaman moralimizi bozmayalım. Şuna inanalım ki hiçbir emek karşılıksız kalmaz. Ülkemiz için, ülkemiz tarımı için azimle çalışmaya devam edelim. Şunu da unutmayalım ki; gecenin karanlığının en yoğun olduğu an sabahın aydınlığına en yakın zamandır.

Ülkemizde o kadar nitelikli genç ziraat mühendisleri var ki; yeter ki fırsat verilsin… Kanaatimce, bu ziraat mühendisleri ülkemiz tarımı için her türlü organizasyonlara ve projelere katkı yapmaya hazırdır. Yeter ki; destek olunsun, fırsat verilsin. Bu genç meslektaşlarım ülkemizin bütün kurumları, teşkilatları ile ortak projeler üretmekten onur duyacaktır…

İkna Kabiliyeti Sıfır, Ümitli Mühendis…

Geçmiş zamanın birinde hafta içi planlamasını yaptığımız işlerimizde genelde hafta sonu üniversitede ortak bir saat belirleyip Süleyman hocamla çalışır, ara verdiğimizde sohbet ederdik. Bir sohbet sırasında hocam; “toplantılar düzenliyoruz, çok yerinde kararlar alıyoruz fakat alınan bu kararları uygulamada sıkıntı yaşıyoruz. Planlarımızı, politikalarımızı uygulamaya koyamazsak; ülkemiz tarımsal açıdan darboğaza girebilir. Yetkililer zaman kaybetmeksizin ilgilense ve alınan kararları uygulamaya koysalar” demişti. Bunu duyunca içimi bir ateş bastı. Benzer konuşmaları birkaç kişiden daha duyunca bir ziraat mühendisi olarak bu konu ile vazifelendirildiğime hükmettim.

Bu süreçten sonra ülkemiz tarımı, uygulanan tarım politikalarını, tarıma bakış açımızı, desteklemeleri, vb. konularla ilgili düşüncelerimi yazmaya çalıştım. Arkadaşlarıma, hocalarıma, kendime yakın hissettiğim yöneticilere, bürokratlara ve ilgili gördüğüm kimselere durmadan anlatmaya, konuyu devamlı gündemde tutmaya çalıştım. Fakat kimsenin bilgi ve çözüm fikirlerime iltifat etmediğini gördükçe, bunların yanlışlığı ihtimalini sorgulamayı sürdürdüm. Olaylar ve neticeleri hep beni doğruluyordu. O halde ikna kabiliyetim sıfırdı. Çünkü ilgili sandığım hiç kimseyi bu güne kadar tenezzülen bile ilgilendirememiştim.

Kültürümüzde benliğe işaret sayıldığı için bilgiçlik taslamak çok ayıp sayılmıştır. Peki, ama kendi kendime vazifeli saydığım bu durumda nerede duracağımı nasıl bilecektim? Uzun zaman bu iki düşünce arasında git-gel yaşadım, bazen bunaldım. Ama hiçbir zaman ümidimi kesmedim. Biz köklü ve soylu bir milletiz. Kendi insanlarımızdan başka kimsenin bize faydalı olamayacağı gerçeğini biliyorum.

Türk halkı kimseye dayanmadan kendi gücü ile kendi hayat anlayışına uygun biçimlerle kalkınabileceği konusunda temel bilince sahiptir. Uyanan ve güçlenen millileşme akımlarımızla “Güçlü Türkiye” yolumuzda azimle ilerleyeceğiz.

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *