22 Aralık 2024
weather
6°
Twitter
Facebook
Instagram

Tarımda ters gelişme!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir toplumun besin maddelerini, tarımsal ürünlerini karşılayarak o toplumu silah kullanmadan baskı altına alabilirsiniz. Tarımsal üretim ve sağlıklı gıda konusunda bilinçli davranarak midelerinden yakalayıp sömürebilirsiniz.

Et, süt, yumurta ve balık gibi hayvansal gıdaların beslenmedeki avantajı bariz açıktır. Bu avantaj çok iyi bilinir. Dolayısıyla üretilen tahılların büyük bir kısmı hayvanlara yem olarak yedirilmekte ve çıktı olarak et, süt ve yumurtaya dönüştürülmektedir. Yem olarak kullanılmayan üretim fazlaları, insan yiyeceği olarak değerlendirecek ülkelere pazarlanır. Ülkemizde tarımsal ürünlerin cins ve miktarları gerçeğe yakın olarak bilinse bile, tüketim olarak hangi cins yiyeceklerden ne kadar tüketiriz iyi bilinmemektedir. Nedeni ise bizim yerli ve mili bir beslenme politikamızın olmayışındandır. Sırf plansızlığımız yüzünden kendine yetecek kadar üretim yapamayan, üretemeyen üstelik başka ülkelerin üretim artıklarını milyonlarca dolar verip satın alan bir pazar durumunda bulunuyoruz maalesef.

Başkalarının üretim artıklarını almamıza hiçbir sebep yok! Toplumun ihtiyacına yönelik bir planlama yaparak, planlı bir üretimle kimseye muhtaç olmadan ayaklarımız üzerinde durabiliriz.

Planlı bir üretimle tahıllar ve baklagiller arasındaki dengesizliği yok ederek, endüstriyel bitkiler üretimini de ayarlayarak yapabiliriz.

Avrupalının pastasında kullanacağı fındık ile Amerikalının piposuna dolduracağı tütünün üretildiği bir ülke olmaktan çıkıp, başta buğday olmak üzere tahıllarımızı ülkemizde üretip, hayvancılığı geliştirip, yanında baklagillere de el atıp, tahıl ve et dengesini kurmalıyız.

Tahıl ithalatımız durağan bir yapıya sahip değil, aksine dinamik bir yapıdadır. Eğer üretim planlaması yapılmazsa; gelecek yıllarda tahıl ithalatımız daha da artacaktır. Ülkemiz tarımsal operasyonlara her zaman maruz kalmıştır. Bu operasyonlarla hem kültürel hem de yerel kaynaklarımız kurutulmaya çalışılıp hiç muhtaç olmayacağımız ürünleri satın almak zorunda bırakılmışızdır.

Gerçekte bir buğday ülkesi olan ülkemiz yakın bir geçmişte buğday ihraç ederken; bugün dünyanın en çok buğday ithal eden ülkeleri arasında, neden acaba?

Dünyanın en nefis zeytinyağlarını üreten ülkemiz, lezzetsiz ve margarin yapımından başka hiçbir işte kullanılmayan soya yağını ithal eder durumda, neden acaba? Ülkemizin en önemli üç tarımsal ürünü, buğday, şeker pancarı ve zeytindir. Buğday ithal, şeker pancarı kotada, zeytin üretiminde ve zeytinyağı olarak Yunanistan ve Suriye’nin arkasından ilk beşte yokuz, maalesef. Ülkemizin buğday ürünündeki ithalatı korkutmaya devam ediyor. Yükselen buğday ithalatı un ihracatı ile açıklanmak isteniyor ise de, içeride işleme rejimi ile buğday ithal edip un ihraç etme uygulamasının, bize bir katma değer üretmediğini, sözü edilen ticaret uygulamasının titizlikle ve etkili bir şekilde denetlenmesi gereğini düşünüyorum.

Bugün “nerede ucuz, maliyetleri bizden daha düşük gıda maddesi üretimi varsa, ben oradan alırım, ithalat yaparım “ düşüncesinden kurtulmamız gerekir. Aksi halde bir zamanlar ihraç ettiğimiz tarım ürünlerini ithal etmek zorunda kalırız.

Beklenmedik bir zamanda, beklenmedik bir koronavirüs salgınıyla, sadece biz değil, bütün dünya karşı karşıya ve siz de elinizde paranız olsa bile istediğiniz malı alamazsınız, ya da bu size çok pahalıya mal olabilir. Önlemler alınmazsa, ülke olarak kendi kendimizi besleyemez hale gelebiliriz. Dolayısıyla tarımsal üretim yapımız ve davranışlarımız tamamıyla ileri toplumların kontrolüne geçebilir!

EN GÜÇ ŞARTLAR ALTINDA BİLE…

Mili gelir olarak bizden ileri olsalar dahi, Türk kültüründen fedakârlık etmememiz ve başka toplumların etkisi altına girmememiz önemlidir. Kalkınacağız derken insancıl değerlerimizi kaybetmemeye, ekonomik avantajlar için kültürel yapımıza gedikler açılmasına müsaade etmeyelim.

En güç şartlar altında bile “Ne mutlu Türk’üm diyene!” deyip bunu inançla savunabilecek kadar güçlü olalım.

RAMAZAN BURUK BAŞLADI

11 ayın sultanı, yaşanan koronavirüs salgını nedeniyle buruk başladı. Camiler kapalı, cuma ve teravih namazlarının kılınamayacağı, toplu iftarların verilemeyeceği bir ramazan. Allah, devletimizi ve milletimizi her türlü felaketlerden korusun, ülkemizi ve dünyamızı bu salgından en kısa zamanda kurtarsın.

Ramazan ayının manevi nimet ve güzelliklere vesile olmasını dilerim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *