Tarımda romantizmi bırakalım!
Aradan onca zaman geçti, tarımda hâlâ çok şey konuşuyoruz. Küresel salgın sürecinde tarım ve gıdanın yine küresel ölçekte stratejik önemi belki anlaşılır diye düşünüyordum ki baktım hâlâ aynı şeyleri konuşuyoruz. Sizce bu çok tuhaf değil mi?
Tarımsal konularla ilgili toplantılar ve etkinlikler yapılıyor. Ben de birçoğunu yakından takip ediyor ve notlar alıyorum. Kaç zamandır bekliyorum; söylenenler yapılacak mı? Sahada uygulanacak mı? Çiftçilerin gündemi ile tarım politikaları yürütücülerinin ve karar verici organların gündemi aynı olacak mı? Artık yazmanın zamanı geldi. Bunu açıkça ifade ediyorum. Birbirimizi kandırmayalım ve tarımda romantizmi lütfen bırakalım. Çünkü “havanda su dövüyoruz”, maalesef! Sürekli bir övgü ve güzelleme ile ülkemiz tarımının romantizmi içindeyiz. Kabul etmeyenler olabilir ama bana göre bu bir romantizm! Hâlâ tarımın %5’lik önemini tartışıyor ve kalan %95’lik önemli dilimi konuşamıyoruz, tartışamıyoruz. Söyler misiniz %5’lik dilimi tartışıyor olmanın üreticiye, tüketiciye, Bakanlığa, STK’lara, üniversitelere kısaca ülkemiz tarımına ne yararı var?
Bırakalım buna benzer konuşmaları ve asıl konuya gelelim. Sistem, ağır sorunlarla karşı karşıya. Mevcut tarım politikaları, maliyet arttırıcı unsurların çözümlenememesi, ihracat eksikleri, mazot fiyatları, tarım arazilerinin parçalı ve dağınık olması, tarımsal üretimde verim ve kalitenin düşük olması, desteklemeler, sulanabilen arazi miktarının azlığı ve mevcut su kaynaklarının etkin kullanılamaması, maliyetlerin artış hızına satış fiyatlarının yetişememesi vb. gibi sorunlar sayılabilir. Bunların yanı sıra içimize bir virüs gibi giren liyakatsizlik ve ihmal ettiğimiz, değersizleştirdiğimiz tarım eğitimi…
Bugün için temel tartışma konuları, başka bir deyişle esas sorunlarımız bunlar...
Gelin bir tarım ailesi olarak öncelikle şu hususta anlaşalım. Tarımda ciddiyet eksikliği tehlikelidir. Anlık kararlar, anlık cümleler ve anlık işlerle yürüyen günü kurtarma anlayışını bir kenara bırakalım. Gelin biraz geçmişe gidelim ve Türkiye Cumhuriyeti kurulurkenki ekonomi politikasını hatırlayalım. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ekonomik politika bağımsızlık temelleri üzerine oturtulmuş ulusal ve milli politika olması yönü, Atatürk’ün en fazla üzerinde durduğu konu olmuştur.
Politik bağımsızlığın ana koşulunun ekonomik bağımsızlık olduğunu çok iyi kavrayan Atatürk, üstelik o yıllarda bu politikanın oluşturulmasında yol gösterecek öğretilerden yoksun bir şekilde, nüfusun ezici çoğunluğu köyde tarım ve hayvancılık yaparken dâhi bu amacını çok büyük olanaksızlıklar içinde gerçekleştirmiştir.
Burada almamız gereken mesaj; milli egemenlik, ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir.
Eğer kendi kararlarını kendin verebiliyorsan, bu kararları verirken de kimsenin etkisi altına girmiyorsan, sana da bir şeyler dayatmasına izin vermiyorsan ve görüşmelerini talimat alarak değil de fikir alma, danışma şeklinde yapabiliyorsan işte o zaman bağımsızlıktan söz edebiliriz.
Çünkü burası çok önemli. Söyler misiniz asıl derdiniz ne? Gerçek niyetiniz nedir? Gelin hep beraber işin doğrusunu konuşalım.
Tarımda romantizmi bırakalım! Denetim ve hesap sorulabilirlik ön planda olsun. Denetimini yapamadığınız, hâkim olamadığınız bir işte başarılı olmak zordur. Yanlışa yanlış deme kabiliyetimizi geliştirelim ve gösterelim. Ülkemiz tarımının her tarafı taşlarla dolu. Bir şeyler yapabilmek adına başarılı olmak isteyen kişiler çalışacak ve taşın altına elini sokacak, başka türlü olmaz. Bilgili kişiler yetkisiz ve sorumlu; bilgisiz kişiler yetkili ve sorumsuz söyler misiniz nasıl bir çözüm bekliyorsunuz?
Zaman takım elbise giyip, klimalı odalarda nutuk atma zamanı değil! Süslü kelimelerle gösterişli toplantılar yapıp, reklam kokan pozlar verme zamanı değil! Bürokratlara şirinlikler yaparak kadro nasıl alırım hesaplarının yapılma zamanı değil!
Tulumları, çizmeleri giyme, sahaya inme zamanı! Çiftçiye ulaşma zamanı! Üretimin içinde olma zamanı! Tarımsal işletmelerin yönetiminde, karar süreçlerinde artık kadın çiftçilere de yer verme zamanı! Teknolojiyi kullanma, verimlilik, üretme ve üretimi arttırma zamanı! Yenilikçi (inovatif) yollar arama zamanı!
Az laf, çok iş yapma zamanı…