Tarım, medya için niye hep üvey evlat oldu?
Son yıllarda dijital platformda yayın yapan kanalların sayısında büyük bir artış gözlenmesine rağmen, geleneksel medya kanallarından birisi olan televizyon izleyici kitlesini korumayı başararak, hâlen varlığını devam ettirmektedir.
Dünyayı saran salgın, küresel iklim ve kuraklık koşullarında yeterli ve güvenilir gıdaya erişim adına, hem devletler hem de uluslararası örgütler tarafından birçok çalışma yapılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda özellikle medyaya büyük sorumluluklar düşmektedir.
Medyanın tarım konusunda doğru, güvenilir, ulaşılabilir ve kullanılabilir bilgiyi aktarması gerekmektedir. Günümüzde de toplumsal alanda en büyük enformasyon kaynağı olan medya, yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşması ile tarım sektöründe yeterli ve güvenilir gıdaya erişim ve beslenme konusunda daha fazla enformasyona başlamıştır. Sektörün ülke ekonomisindeki önemi nedeniyle, toplum üzerindeki etki alanını genişletmesi gerekmektedir. Ancak, tarımsal konularda dezenformasyon da maalesef varlığını sürdürmektedir.
Günümüz medya organları, ticari kaygılar sebebiyle tarım yayıncılığı hedefinden uzaklaştığı gibi, uzaklaşmakla yetinmeyip gündemine dahi almadığı açıkça görülmektedir. Yeni trend medya organlarının ana amaçları, “liberal piyasa koşullarında içeriklerini daha çok satmak ve daha fazla reyting almak olmuştur.”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) verilerine göre 22/10/2021 tarihi itibarıyla, “Aktif 1280 adet Özel Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluş bulunmaktadır.” Kabaca detaylandırma yaptığımda, “yayın hakkı olan ulusal televizyon 16, bölgesel 8 ve yerel 150 adettir.” “Yayın hakkı olan ulusal radyo 36, bölgesel 80 ve yerel 789 adettir.” İnternet televizyon lisans 12, izin ise 267’dir. İnternet radyo lisans 7, izin 635’tir. Uydu televizyon lisans 335, uydu radyo lisans 101’dir. Kablolu televizyon lisans 168, kablolu radyo lisans 9’dur. Genel olarak aktif yayın yapan kuruluş sayısı ise, “televizyon 471 adet ve radyo sayısı 943’dür.”
Bireyler medya tarafından yeterli ve güvenilir gıdaya erişim konularına, özellikle tarım mesajlarına maruz kalmamaktadır. Medyadan topluma doğru gerçekleşen mesaj ve bilgi bombardımanı altında kişiler, özellikle tarım konusunda verilen bilgilerin doğru olanlarını ayırt etmede zorlanmaktadır. Bu yüzden bir kaynak olarak medya içeriklerinin üretim ve tüketim süreçleri detaylı bir şekilde incelenmeli ve insanların bu içerikler karşısında doğru bilgiye ulaşması sağlanmalıdır.
Ulusal yayın yapan kanalların yayın içeriklerinin türsel bazda nasıl düzenlendiği ve hangi program türlerinin kanallarda yoğun olarak yer aldığı bir anlamda o ülkenin yayıncılık anlayışını ortaya koymaktadır. Bu yayıncılık anlayışında tarıma ve tarım yayınlarına ne kadar yer ve önem verildiği aşikârdır. 2020 yılında yapılan bir tez çalışmasında seyredilme oranları yüksek beş ulusal kanalın yayın akışlarındaki program türlerinin yoğunluğuna yüzde olarak bakıldığında; yüzde 11.8 haber, yüzde 3.9 güncel programlar, yüzde 2.7 kültürel programlar, yüzde 3.3 eğitim programları, yüzde 2.4 gerçek yaşam programları, yüzde 49.4 dramalar (dizi ve sinema filmleri), yüzde 22.6 eğlence programları, yüzde 0 çocuk programları, yüzde 3.5 ticari tanıtımlar yer almaktadır.
Bir televizyon yapımından beklenen temel işlevler; haber verme, eğitim ve kültür, eğlendirme, mal ve hizmetlerin tanıtılmasıdır. 471 adet televizyon kanalının yayın yaptığı ülkemizde tarım programları bir elin parmak sayısını geçmez durumda maalesef. Televizyon yayınlarının, kişilerde verilene inanma ve bu inanma sonucunda insanlarda bir eyleme geçme etkisi yaratıyor diyoruz. Hadi bakalım yüzde 0 oranla “tarımda Avrupa’nın lideriyiz” söylevine insanları inandıralım ve bu insanları bir eyleme geçirelim(?) Bu bağlamda tarım “büyük hikâye” temalarıyla geçiştirilmiştir. “Teması büyük ancak medya da, piyasa da kendisi yok maalesef.”
HERKESİ MUTLU EDEN SEKTÖRDE, TARIM ÇOK MUTSUZ!
Son birkaç yıldır ciddi ekonomik baskılara göğüs geren tarım medyasının fedakâr insanları (tarım yazarı, gazeteci, program yapımcısı, sunucusu vs.) tüm bileşenler olarak, son demlerini yaşamaya doğru gidiyor denilebilir. Ayakta durmakta zorlanan bu insanlar; sponsor, acente, etkinlik mekânları, hizmet sağlayan sektörler ve firmalar arasında kalarak âdeta can çekişir durumdadır. Bir kısmı sabah tarım programlarında sesini duyurmaya çalışıyor, bir kısmı da havalimanlarında uyuklayarak Ankara-İstanbul arasında git-gel yaparak program yapmaya çalışıyor. Kalan kısmı, ne yapacağını kara kara düşünüyor. Aldıkları maaşlar derken, birçoğu ücret almıyor. Kiraları bir yana, mutfak masraflarını dahi karşılayamayacak olması, sektörün ilerisi açısından ciddi endişelere yol açacak gibi görünüyor.
Tarım sektörüyle temaslı bölümleri okuyan öğrenciler mutsuz, onlara ders veren akademisyenler mutsuz, mezun olmuş gençler mutsuz, Tarım Bakanlığında çalışan mühendis, veteriner, gıda mühendisi mutsuz, çiftçi mutsuz, tarım yazarı mutsuz, gazeteci mutsuz, ülkenin tarım sektörü toptan mutsuz…
Son söz: Tarım sektöründe ter döken insanlara mutlaka kulak verelim. Bu fedakâr insanlarla bir masa etrafında toplanıp, taleplerine kulak açalım. Çünkü bu sektörde medya çalışanı insanlar olmazsa, mutlu insan kalmaz!