Ülke tarımı nereye koşuyor?
Üç farklı cevabı var aslında. “İyi koşuyor diyecekler, kötü koşuyor diyecekler ve bilmiyorum diyecekler.” Benim cevabımı rahmetli Cem Karaca vermiş zaten; “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete amaneyyyy”
Ülkemiz tarımının nereye gittiğini anlayabilmek için hem dışardaki hem de içerdeki manzaraya ve tarım bakanlığının, kendisini nasıl takdim ettiğine ve nasıl algılandığına bakmak gerekiyor.
Gelecek yalnızca vizyon sahibi insanlarla şekillendirilir. Bir şeylerin olmasını bekler hayata geçirmez, yeniliklere kulaklarını tıkar, hala geçmişte kalmakta ısrarcı olursanız, hitap ettiğiniz kitleyi ileri adım atmaya zorlayamazsanız! Rekabetten çekilirsiniz!...
Gelişmiş ülkeler dünyayı tahakküm altına almış ürettirmiyor, engel oluyor! Yetmiyor sinir uçlarına müdahale ediyor. Bugün hepimiz kapatılan uçak ve araba fabrikasını konuşuyoruz. Ahhh Devrim arabası diyoruz! Şu an elektrikli traktörde aynı durumu yaşıyoruz!
Yeni bir şey yapılacağı zaman dönüp büyük şirketlere, firmalara, müteahhitlere diyoruz ki gelin taşın altına elinizi koyun! Teknoloji yok! Ar-Ge yok! Konu uzmanı personel yok! İşi bilenler kârlılık sebebi ile kaçıyorlar, bunlar bizim için acı gerçekler… Dünya ile rekabet yapamazsın ama ilk prototipi üretmek hatta belli bir seviyeye getirmek maalesef bizde devlet eliyle olmak zorunda yoksa kimse bu işlere girmez!
Dolayısıyla bakanlık makamını klasik bir bürokrat makamı olarak görmemeliyiz! Bu makam bir yandan kamu ve özel sektöre yön verirken, diğer yandan kaynakları kontrol eder. Sektör dışından olduğu için bakan yapılmasına karşı olduğum insanlardan Sayın Bekir Pakdemirli bu konularda önemli işler yaptı, sahip çıkılması gerekir! Elektrikli traktör!... Fikir üretildi, prototip ortaya kondu. Bu saatten sonra yapılacak şey; rafa kaldırmak değil! Aksine destek olmak, ileri götürmek, hatta nasıl daha verimli olur, onu çalışmaktır! Gerekirse cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi şirkette kurulabilir. Sayın Pakdemirli şovunu yapıp bıraktı diyelim. Burada mesele Sayın Bekir Pakdemirli meselesi değil! Mesele, elektrikli traktörün uçak fabrikası ve Devrim arabası durumuna benzemesin meselesi! Çıkacak ürün ülkemiz tarımı ve çiftçilerimiz için çok önemli!...
Ülke genel politikası ile tarım politikası paraleldir. Bir kere bu noktanın altını çizelim! Gerek Amerikalılar, gerekse Avrupalılar, ülkemizde demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerinin, hukukun üstünlüğünün yerleşmesini istiyor görünüyorlar ama ülkemizde demokrasinin de, insan hak ve özgürlüklerinin de, hukukun üstünlüğünün de tıpkı kendi ülkelerinde olduğu gibi tam olarak yerleşmesini kesinlikle istemiyorlar. Çünkü böylesi bir şey, ülkemizde halkın iradesinin her şeye hâkim olması ve dolayısıyla ülkemizin daha güçlü, daha etkin, daha büyük bir ülke haline gelmesinin yollarının açılması demektir. Böyle bir durumda ülkemizin Batılı yörüngeden çıkıp başka bir yörünge kurmaya kalkışmasına yol açabilir. Bu durum Amerika’nın da, Avrupa’nın da “korkulu rüya”sıdır!
Amerika’nın da Avrupa’nın da istediği şey: “Türkiye üretmemeli, sürekli bağımlı olmalı, siyasi, askeri, ekonomik, stratejik, kültürel açılardan Amerika’nın, Avrupa’nın yörüngesinde olmalı. Amerika’nın, Avrupa’nın projelerinin dışında kendine özgü büyük ölçekli projeler geliştirmeye kalkışmamalı! Batılıların benimsediği ve her şeyden önce Batılıların çıkarlarına hizmet edecek projeleri Türkiye de benimsemeli ve uygulamaya çalışmalıdır.”
Ülkemizin kalkınmasının yolu tarımdan geçer! Ülkemizin kalkınması, çağdaşlaşabilmesi, yeniden büyük bir aktör ve güç haline gelebilmesi için tarıma yönelmemiz gereklidir, şarttır! Tarım sektörü güvenlik, savunma ve diğer sektörlerden daha önemlidir, daha önceliklidir! Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ne baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. İlk öncelik fizyolojik: “Yiyecek, su, barınak, uyku” ya karşılık gelir. Sonra güvenlik, sosyal, aidiyet ve kendini gerçekleştirme gelir. Özellikle gıda güvenliği çok önemlidir! Yeterince beslenemeyen, gıdadan yoksun bir insan ne kendisini koruyabilir ne de ülkesini savunabilir! Hiçbir aç insan ülkesini savunamaz! Dolayısıyla tarım; savunma, güvenlik ve diğer sektörlerinden daha önemlidir!...
Ülkemizin kalkınması, çağdaşlaşabilmesi, yeniden büyük bir aktör ve güç hâline gelebilmesi için ille de Avrupa, Batı veya Amerika yörüngesinde olması mı gerekiyor? HAYIR! HAYIR! HAYIR! Bu, büyük bir yalan ve yutturmaca! Bizim ülke olarak kendi yörüngemizde ilerlememiz yeterli olacaktır…
Son söz: Ülkemiz tarımı, kendi geleceğini, kendi yönünü, kendine özgü projeler geliştirerek belirlemenin yollarını bulamazsa, nereye doğru koşacağını-bugün olduğu gibi yarın da- hiçbir zaman bilemeyecektir!