İşi ehline vermek!
Günümüz insanlarında; “ehliyet, liyakat, adalet ve ahlak” ilkeleri ne çağrışım yapıyor? “Allah mutlak surette emaneti/işi/yetkiyi ehline vermenizi emreder.” (Nisa, 4/58) Bu ayeti okurken ne gibi çıkarımlarda bulunabiliyoruz? Eski bir Türk atasözü: “Adalet göğün direğidir, yıkılırsa gökyüzü yerinde duramaz” Hem bu soruları sormak hem de bu ayeti ve Türk sözünü hatırlatmak istedim yetki ve mevki sahiplerine…
Atamalarda “ehliyet, liyakat, adalet ve ahlak” ilkelerini mutlaka göz önünde bulundurmak, namaz gibi, oruç gibi bir emirdir; “işi ehline vermek, yetkiyi hak edene devretmek!”
Ocak 2021 yılı “Türkiye Gündemi Araştırma Raporu’nda”, yüzde 42,6’sı ülkemizde yapılan üst düzey kamu atamalarında liyakata dikkat “edildiğini”, yüzde 47,9’u “edilmediğini” belirtmiştir. Dolayısıyla ülkemizde üst düzey kamu atamalarında liyakata dikkat “edildiğini” düşünenlerin oranı, “edilmediğini” düşünenlerin oranından yüzde 6,0 daha azdır. (Konsensus Araştırma ve Danışmanlık)
Dolayısıyla “ehliyet, liyakat, adalet ve ahlak” kavramları göz önüne alındığında sizce “ülkemizde yapılan üst düzey kamu atamalarında liyakata dikkat ediliyor mu, edilmiyor mu?”
“Ülkemiz tarımının idaresinde yapılan üst düzey atamalarda liyakata dikkat ediliyor mu, edilmiyor mu?”
Kamu yönetiminde liyakatin yerini âdeta “işportacı yönetici” tarzının aldığını her fırsatta belirtmeye gayret edenlerdenim. Bir yandan liyakatsiz atamalar günümüzün devlet yapısını kemiren hastalık hâline gelirken diğer yandan herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen bu ilkenin niçin bu kadar yerlerde süründüğünün de ayrıca analizinin yapılması gerekli ve şarttır.
Özellikle “işportacı yönetici” atamalarıyla yönetimde liyakat giderek büyük darbe almaya başlamıştır. Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici kurumu zirveye taşırken, liyakatsiz bir yönetici ise oluşan birikimi yerle bir edebilmektedir. Maalesef bu tür yöneticilerin gerek Tarım Bakanlığında gerekse diğer bakanlıklarda arttığını üzülerek gözlemliyoruz. İşte burada sorulması gereken en temel soru, “atama yapılan kurum benim işletmem olsaydı hatıra binaen bu atamayı yapar mıydım?” Ya da “böyle bir atama büyük şirketlerde, holdinglerde olsaydı sonucu nasıl olurdu?” Öncelikle sorumluluk sahibi her kişinin kendine bu soruyu sorması gerekiyor. Hatta bu soruyu “uçakların içine kuşlar yuva yapmış, uçamaz” diyen, eski Bakan Pakdemirli’nin de sorması gerekir ki, uçaklar 2022 yılında uçuyorlar!..
Eğer bu sorular acilen sorulmaz ve cevaplanmazsa ister inanın ister inanmayın kamu kurumlarının en temel sorunlardan birisi hâline gelen liyakatsiz atamalar, iktidarın biriktirmiş olduğu “oy havuzunu” hızla boşaltacaktır. Bazen boşaldığını hissedersiniz bazen de hissetme şansınız olmaz.
BÜROKRATLARIN HER YANLIŞI İKTİDARIN “OY HAVUZUNU” BOŞALTIR!
İşten güçten anlamayan bir yöneticinin önemli bir göreve atanması öncelikle adalet duygusunu zedeleyeceği için çalışanların iktidara karşı büyük bir öfke duymasına sebep olur. Ayrıca atanan kişinin her olumsuz hareketi doğrudan iktidar mizanına konulur ve bir müddet sonra mizandaki olumsuzluklar nihai gelir tablosu ve bilançoya yansır. Zaman zaman şahit olduğumuz olumsuz bürokratik davranışların kaynağı hep ilgili bakana ve nihayetinde de iktidara fatura edilir.
Düşünün ki ilgili ve bağlı kuruluşlarla 140 binin üzerinde personelin görev yaptığı Tarım Bakanlığında Bakan’a yakın bir bürokrat kabul edilmesi mümkün olmayan işler yapıyor veya yapılan liyakatsiz bir atamayla kişiler görevinde de sürekli yükseliyor. Öncelikle bu olumsuzluklardan 140 bin personel anında haberdar olur ve sabahtan akşama kadar Bakanlık bu bürokratın yaptığı yanlış işlerin haberleriyle çalkalanır. Üst yönetime yakın kişiler bu olumsuzlukları mümkün olduğunca aksettirmemeye çalışarak her şeyin güllük gülistanlık olduğu izlenimi vermeye çalışırlar. Öyle ya niçin eleştirileri aktarsın da kötü adam olunsunlar ki. Yüz kırk bin personel evine gidince bir anda eşleriyle birlikte 280 bin olur, eşleri arkadaşlarıyla ve diğer tanıdıklarıyla paylaşır. Kartopu gibi başlayan olay el birliğiyle katlanarak çığ gibi büyür. Aynı durumu diğer bakanlıklar veya kurumlar içinde uyarladığımızda konunun boyutu daha iyi anlaşılır.
Özetle 50 tane niteliksiz üst düzey atama ve bunların yaptıkları olumsuz davranışlar bir anda milyonlara ulaşabilmekte ve milyonları rahatsız edebilmektedir. Yani “iktidara yakın olduğu düşünülen bürokratların yaptığı olumsuzluklar, olumsuzluğun büyüklüğüne göre oy havuzunu bazen hızla bazen de yavaş yavaş boşaltır.” Sonuç havuz problemine dönüşecektir!...
Türk milliyetçileri-Ülkücüler olarak yaşanan sorunların farkındayız! Geçmişte olduğu gibi her zaman; siyaha “siyah”, beyaza “beyaz” demek/diyebilmek gayreti içinde her zaman olacağız. Yani doğruya “doğru” diyeceğiz, yanlışa “yanlış” diyeceğiz... Bu kadar basit!
Son söz: Ey yetki sahipleri! Kendi şirketinize, iş yerinize istediğinizi atayabilir, istediğiniz karakteri tercih edebilirsiniz zira bunun sonucu sizi bağlar… Ama kamusal mevki ve makamlara atama yaparken sonucu çiftçi-üretici, tüketici ve tüm halkı bağlayacağı için ehliyet ve liyakata öncelik vermeli ve yapılan atamalarda objektif davranmalısınız… Değilse atamanızdan etkilenen herkesin sizden alacağı hakkı olacaktır… Rahmetli ünlü meddah Ferhan Şensoy’un deyişi ile “makamı doldurmak için, incir çekirdeğine eziyet etmeye gerek yoktur”.
Bu millet, bu vatan, bu bayrak bizim diyorsanız; çağrım size…