Un da vardır, yağ da vardır, şeker de!
Kadir kıymet bilmek… İyilik bilmektir...
Ülkemiz diğer geri kalmış ülkelerle kıyaslama yapılmayacak kadar köklü bir kültüre, tarihe ve devlet anlayışına sahiptir. Ayrıca jeostratejik önemi, bölgesel liderliği ve tarımsal açıdan potansiyel gücüyle farklı bir konumdadır. En önemlisi de “kalkınacak insan kaynakları şeklinde gençlik hammaddesine yani insan doğal kaynağına sahip olmasıdır!”
Ülkemiz tarımının kalkınması ve dünya tarımında söz sahibi olabilmemiz için, insan kaynakları açısından bu memleket çok adam yetiştirdi. Ama “hepsinin ortak kaderi hakka yürüyüp, sonsuzluğa yolcu olduktan sonra değerlerinin anlaşılması oldu.” Yaradan tekrar müsaade eder mi etmez mi, bilemem. Ama hak etmeyenlerin, kadir kıymet bilmeyenlerin elinden alır ve başka toplumlara verir, diye de düşünmüyor değilim…
UYGULANAN TARİF HATALI!
Ülkemizin asıl meselesi kalkınmayı sağlayacak birikimlerin yokluğu değil, yanlış yönde ve biçimde, kalkınmaya önder olmayacak/olamayacak eş, dost ve akraba önderliğinde kullanılmış olmasıdır. Yapılan eş, dost ve akraba atama gerekçesi olarak, “güveneceği başka birisinin olmadığı”nı söyleyerek kapatmaya çalışanlar bu toplumda kabul gördükçe; kusura bakmayın!.. “ Eş, dost ve birinci derece akrabaların atanmasını eleştiremezsiniz, eleştiri yapma hakkınızı kaybedersiniz…” İşin özeti ve özü de aslında budur…
Ülkemizde “liyakat temelli bir anlayışla siyasî etik ve şeffaflık” mutlaka sağlanmalıdır. Hatayı karşı taraf yaparsa adeta gök kubbe başlarına yıkıp, ama aynı hatayı veya daha fazlasını kendimiz veya bizden biri yaparsa görmezden gelip ve hatayı zaman zaman da bir “hak” olarak görürsek; işler içinden çıkılmaz hale gelir. Bugünde “reel siyasetin içine düştüğü en büyük yanlışlardan bir tanesi de budur!”
Ülkemiz binlerce yıllık bir kültürün süzgecinden geçmiş insan birikimi ve sermayesine sahiptir. Asıl mesele bunların yanlış kullanılmasından ya da hiç kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Yani un da vardır, yağ da vardır, şeker de… Ancak “helvanın yapılması için uygulanan tarif hatalı.”
Gelir dağılımında inanılmaz bir adaletsizlik hâkim. Toplumun bir kesiminin inanılmaz bir alım gücü var. Hayat pahalılığından etkilenmiyor. Toplumun bir kesimi de bu hayat pahalılığının altında ezildikçe eziliyor. Bunu hükümet-idare görmüyor mu? Tabi ki görüyor ve hükümette bütün imkânlarını seferber ediyor, etmeye çalışıyor. Bunu inkâr edemeyiz! Ancak üstadım, “helvanın yapılması için uygulanan tarif hatalı.”
KALİTELİ MUHALEFET…
Muhalefetin kaliteli olması ve denetlenme duygusu, iktidarı hatadan alıkoyar hale getirir. Hata yapmayalım korkusu denetimle beraber, hesap verebilirlikte taşır siyasete. Ülkemizde “kaliteli”, “öngörü sahibi” ve “yetenekli” ana ve yavru muhalefetler yerine: “Dünya siyaseti ve ekonomisini iyi okuyamayan”, “öngörüsüz”, makro düşünemeyen, “sahadan bihaber”, “çözüm ve öneri mantığından uzak” ana ve yavru muhalefetler hâkim!
Politika belirlerken bir yandan artan hayat pahalılığını ve giderek yaygınlaşan derin yoksulluğu dillerden düşürülmüyor, diğer yandan herhangi bir çözüm önerisi getirilmiyor! Oysaki “sorunların herkes farkında önemli olan çözüm önerileri…”
İnsanlara nasıl bir Türkiye vaat ediyorsunuz? Nasıl bir tarım, nasıl bir üretim, nasıl bir ekonomi, nasıl bir ticaret, nasıl… Ülkemizde “devamlı yokluktan ve yoksulluktan dahası sistemden beslenen ana ve yavru muhalefetler var!”
İnsanlar bekliyor!... Gençlik gelecek, çiftçi üretimde devamlılık, anne babalar çocuklarına daha fazla mahcup olmamayı, nişanlılar evlenmeyi, emekliler eş, çocuk, torun ve çevrelerine daha fazla mahcup olmamayı, memur ay sonunu rahat getirmeyi, işçi, asgari ücretli ve günlük çalışanlar yapılacak iyileştirmeleri bekliyor! İnsanlar bekliyor… İnsanlar bir ümit bekliyor!
Bizde bir ana muhalefet var ki evlere şenlik! Bir taraftan “ülkede derin bir yoksulluk var, insanlar ekmek alamıyor” derken, diğer taraftan arabalarda ÖTV indirimi yapmayı ve araba almayı ertelemeyi birinci öncelik olarak sunuyor. Bu nasıl bir yaman çelişkidir? Kusura bakmayın; “para ile imanın kimde olduğu belli olmazmış derler, ama artık paranın kimlerde olduğunu herkes biliyor.”
ESAS KONUŞMASI GEREKENLER…
Fındık, ülkemizin milli bir ürünü olup bütün değerleri açısından değerlendirilmelidir. Karadeniz’de fındık önemlidir. Son zamanlarda birçok kesim için fındık günü kurtarma malzemesi haline dönüşmüş durumda. Yazacak bir şey bulamaz ve konuşacak bir konu bulamadıysanız ilk ele alacağınız konu fındık olmalıdır(!)
Her sezon öncesi ve taban fiyat açıklanması sonrası herkes fındık konuşur. Lakin esas konuşması gereken fındık üreticisi, fındık bahçesine gider ve işini takip eder. 2022-2023 fındık alım fiyatları yüzde 50 sağlam iç fındık esasına göre; 51 TL/kg ile 54 TL/kg arasında fiyatları belli oldu. Sonuçtan memnun olanlar olduğu gibi yetersiz olduğunu düşünenler de olacaktır, bu durum son derece normaldir. Yapılması gereken: “Objektif, bilimsel ve güncel verilerle fındık maliyet hesabı hazırlanarak, yetkili STK’lar ve temsilciler; işin hikâye kısmından ve popülist siyasetten uzaklaşarak bilimsel veriler eşliğinde neden 65-70 TL/kg olması gerekliliği, neden Dolar ile sabitlenmeli ve neden 54 TL/kg’ın yetersiz olduğu yetkili mercilere izah etmelidir.” Özetle: 54 TL/kg fındık fiyatı gerçek maliyeti karşılar mı? Sorgulayın lütfen!..
Bilen bilmeyen fındık konuşmamalıdır. Fındık gibi milli bir ürün siyaset malzemesi haline getirilirse, her zamanki gibi kaybeden fındık üreticisi olacaktır. Unutmayalım ki; “sosyolojik akıl; üreten toplumları, halk için çalışanları, her zaman, ayakta tutmayı başarır.”
Son söz: Dört bir tarafımızdaki tehditler çok büyük! Ülkemiz adeta fırtınalı bir denizde yüzüyor. Gemi mürettebatı yorgun ve endişeli. Gemideki yolcular ikiye bölünmüş durumda, adeta birbirleriyle konuşmak bile istemiyor. Bu yolculukta en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri siyaset üstü meseleler ve sevgi-saygı, dayanışma, adalet, doğru sözlü olmak, harama el uzatmama, liyakat vb. ahlaki faziletler de buluşmak… Bu ihtiyaç duyulan faziletler “insanlığın birey nezdindeki başucu kaynaklarıdır!” İnsanlığın birey nezdindeki başucu kaynakları bizimde, Türkçülük anlayışımızdır…
Yunus Emre’nin deyişi ile “ Sen doğru ol, eğri belasını bulur’’...