Bakış açımızın değişmesi gerekiyor!
Ülkemizde hayvancılığa bakış açımızın değişmesi gerekiyor farkında değil misiniz? Ya da farkındasınız ama görmezden mi geliyorsunuz? Hayvancılıkta söz sahibi karar vericiler belirli bir noktada fikir birliğine varmış olmalı, hatta varmalıdırlar.
Sektörde fiyatlara müdahale edildiği için küçükbaş hayvan et fiyatları şu anda düşük. Belki de tarihinde ilk defa koyun ve kuzu etinin fiyatı sığır etinden daha düşük. Oluşan maliyet sattığın fiyatın altında olduğu zaman üretim sürdürülemez. Şu andaki yaşanan sancı da bu aslında! Markette son tüketici eti aldığında aslında bir ucuzluk yok. Yine insanlar eti 130-140 TL ile 150-180 TL fiyat aralığında alıyor. Canlı hayvan ayakta kesim fiyatı 42-43 TL’lerde ve maliyet sürekli artıyor. Yem başta olmak üzere aşı, ilaç ve diğer girdi fiyatları sürekli artıyor. Fakat et ürün fiyatı artmıyor! Böyle bir çelişki var! Dolayısıyla böyle bir ekonomik model olmaz, olamaz! Ülkemizdeki gıda fiyat artışlarının asıl nedeni; maliyet enflasyonudur, talep enflasyonu değildir! Dolayısıyla bu şartlarda üreticinin kâr etmesi mümkün gözükmüyor!
Bu döngü daha önce de yaşandı yurt dışından ucuz et, kasaplık ve besilik materyal geldi. Yerli üretici ise malını üretim maliyetinin altına satmaya zorlandı. Sonrasında ise yetiştirici hem zarar edip hem zorlu şartlarda bir iş yapacağına malı mülkü sattı şehre gitti, bir fabrikada işe girdi. Sonra ne mi oldu? Afganlar olmasa çobanlık yapacak, hayvancılık yapacak adam bulamaz hale gelindi. Cazibesi olan bir işken bunu yapanlar zarar eder ve yapmadığı içinde eleştirilir oldu? Size soruyorum, kaçınız köyde o şartlarda zarar ettiğiniz bir işi yaparsınız? “2010 yılından başlayarak ayarıyla oynadığımız kantar bugün bizi de tartıyor.”
Bu şartlarda hayvan yetiştiricisine ne yapmayı önerirsiniz?
Yetiştiricinin ayakta kalabilmesi ve kâr edebilmesi için entansif veya endüstriyel olarak dışardan gelen bir insanın hayvan yetiştiriciliği yaparaktan işletmesini ayakta tutması veya kâr etmesi şu an için mümkün gözükmüyor!
Peki, yetiştirici işletmesini nasıl ayakta tutabilir?
Yetiştiricinin aynı zamanda bitkisel üretimi de vardır. Bütün iş gücünde kendi içinden kullanır. Aile içinden çalışanlarla karşılar. Arpasını, samanını kendi içerisinden hazırlarsa ve çobanlığı da kendisi yaparsa o zaman baş başa getirebilir. Ancak bitkisel üretimden hayvansal üretime kaynak aktardığı için (yem ve samanını karşılamak) varlığını sürdürür. Onun dışında dışarıdan çoban tutarak Afganları çalıştırarak, dışarıdan yem alarak endüstriyel bir üretim yapması ve buradan kâr etmesi şu an için pek mümkün görünmüyor! Dolaysıyla sektöre dışarıdan gelen insanlar (doktor, avukat, mühendis, mimar ve iş insanları) artık koyunculuk yapalım demiyorlar. Oysa son 2-3 yıl öncesinde koyunculuk çok popülerdi ve insanlar ithalat yapıyorlardı. Hatta yüksek fiyattan damızlık getiriyorlardı. İthalatı ne olursa olsun yapıyorlardı. Ülkemize uygundur değildir, sorulmadan yıllarca yapıldı. Ülkemizin et ihtiyacı mı var? Kültür ırkı veya kültür melezine mi ihtiyaç var? Kafalarına göre özellikle balkanlardan çer-çöp koyun ırklarının hepsi getirildi. Hayvan piyasası şişti. Sonra fiyatlar düştü ama maliyetler yüksekliğini korudu. Sonunda yetiştiriciler ellerindeki hayvanları çıkarmaya başladılar.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ŞARTTIR, KAÇINILMAZDIR!
Arpa küçükbaş için en büyük girdidir. TMO’dan bu sene için herhangi bir açıklama gelmedi. En büyük handikaplardan bir tanesi de bu kışa girerken insanlar kendi üretimleri olmazsa arpasını, samanını koyamayacak! Yetiştiricilerin eylül, ekim ve kasım ayları gibi satışları daha da artacak bu defada satamayacak hayvanlarını.
Bu sene Kurban Bayramı’ndan sonra yetiştiriciler ellerindeki kurbanlık seviyesindeki hayvanları değil nitelikli damızlıklarını satmaya başladı. Çünkü gitmiyor! Ya işletmeyi küçültecek ya da işletmesini kapatacak. Sayıyı da çok azalttığı zaman (küçükbaş için 300-400 baş altına düştüğü zaman) bir işletme geçimini sağlayacak efektif büyüklükten uzaklaşmış olacaktır.
Hayvancılıkta Bakanlığın zaman kaybetmeksizin 3 soruna çözüm getirmesi gerekmektedir,
- Maliyetler
- Çoban sorunu
- Bakanlık desteklemelerinin zamanında ve yeterli olacak şekilde açıklamaların yapılması
Hayvancılıkta Bakanlığın zaman kaybetmeksizin kısa bir dönemde uygulamaya koyması gereken hayvancılık politikalarından 3 tanesine öncelik vermeli,
- Yerli hayvanlardan elde edilen verimi yükseltmek.
- Yerli hayvanlarla yabancı hayvanları melezlenerek üretimi artırmak.
- Hayvan yetiştiricilerine özellikle kredi politikası ve yem destekleri, girdi maliyetleri konusunda yardımcı olacak politikalar üretmek
KİTABİ AKADEMİSYENLER VE YÖNETİCİLER!
Önceden akademisyenlere görüş sorulurdu, bilgi alınırdı. Şimdilerde Allah’a emanet Evrenkentlerimiz! Fakültelerde hocalara bakıyorsun, dünya tarımından, ülke tarımından bihaber! Tarlaya gitmiyor, bahçeye uğramıyor, ahırda büyükbaş, ağılda küçükbaş görmüyor! Bir konuda fikir soruyorsun ya da bir fikir üretmesini istiyorsun. Bize kitabi bilgilerle geliyor. Oysaki bize kitabı bilgiler lazım değil! Bizim sahada mevcut sıkıntılarımız var! Bu sıkıntılara efektif çözümler üretmek ve öneri sunacak akademik bilim insanlarına ihtiyacımız var! Sahayı bilmiyorsan sahadaki mevcut durumu bilmiyorsan masa başında çözüm üretemezsin!
Tarım Bakanlığında karar vericiler eskiden büyük çiftçileri ve büyük hayvan yetiştiricilerini tanırdı. Şimdi örgütler dahi tanınmıyor. İyi bir yönetici, örgütleri büyük çiftçileri ve hayvancıları tanımak ve onların işlerine hâkim olmak zorundadır. Peki, bu yeterli mi? Hayır! Dünyada tarım namına ne yapılıyor, büyük firmaların amacı ne? Bu firmalar ne yapıyorlar ne yapmak istiyorlar? Bunlarda bilinmek zorundadır.
Bakanlıkta işe giriyor, saha yüzü görmemiş üstün vasıflı insanlar(!) Bakanlığın koridorlarında yıllarını geçiriyor, yıkama-yağlama ile yönetici konumuna geliyor. Sahadaki işleyişi bilmiyor, mevcut durumu bilmiyor, anlamıyor! Sadece teorik, kitabi bilgilere sahip! Masa başında aldığı çözüm önerileri sahanın sorununu çözmüyor. Ancak sahaya yük getiriyor. Böyle bir düzenden üretim olmaz! Verim alınamaz!
Son söz: Tarım sektöründe kartal olmasına rağmen tavuk muamelesi gören, her türlü zorluğa karşı mesleğini yapmaya çalışan, iç çekmeyen, hayıflanmayan, imkân sağlandığında mesleği ve ülke tarımını kartal misali yükseklerde temsil edebilecek kapasitede kutsal insanlar da var!
Ama biz ısrarla ne yapıyoruz? “Eşeği koşuya gönderip yarış atını çifte sürüyoruz!”