Tarım, futbol kadar saygıyı hakediyor!
Hangi işi yaparsanız yapın o iş için doğru insanları seçmezseniz başarısızlık kaçınılmazdır. Bütün iş ve işlemler insanlarla yapılır. İnsan faktörü o işin başarılmasında en önemli etkendir. Dolayısıyla “dünyanın iyi kanunlarını hazırlatın, en iyi projelerini yapın, en kaliteli malzemeyi ve en yüksek tutarlı bütçeyi kullanın eğer işi ehline vermediyseniz tüm bu değerlerinizin ne yazık ki çöpe gitmemesi içten bile değil.”
Bir yandan “tarım çok faktörlü, sayısız bilinmeyenli, geniş fonksiyonlu, sürekli öğrenme gerektiren ve tecrübenin en fazla ihtiyaç duyulduğu bir sektördür.” Ben de köye gitmiştim, dedemden kalma tarlalarımız var. Hanımla bahçede çilek, maydanoz ve nane yetiştiririz, hatta 10 tane tavuğumuz bile var gibi söylemlerle tarımı hiç bilmeyenlerin ve bilmediklerini de kabul etmeyenlerin işgal ettikleri makamları ne kadar hak ettiklerini anlatmak için bu tip tabirler onları uzman yapmamaktadır.
Futbol sadece bir oyun olduğu hâlde futboldan hiç anlamayan birisi Milli Takım’a veya 4 büyüklere teknik direktör veya antrenör olarak göreve getirilirse kıyamet kopar. Hatta amatör kümede futbolcu olsa dahi 4 büyüklerin antrenörlüğü için yeterli görülmezken, maalesef tarım sektöründe nerede yükselmemiş kişiler varsa yükselme yeri olarak bu sektör gösterilmektedir.
Tarım Bakanlığı, ülkemiz kabine aritmetiği içerisinde genellikle 2. Lig’de top koşturan bir bakanlık olarak yer almaktadır. Süper Lig’de; Dışişleri, İçİşleri, Milli Savunma, Ulaştırma ve Altyapı ve Milli Eğitim Bakanlıkları insanlara nüfus etme sayısı bakımından vizyon bakanlılar olarak görülürken 1. Lig’de; Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji ve Sağlık vb. bakanlıklar paraya hükmetme yönünden ikincil sırada değerlendirilir. 2. Lig’de ise Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor Bakanlıkları yer almaktadırlar.
Eğlence amaçlı bir oyun olan futbol için bile titizlikle seçilen kadrolardaki dikkat tüm toplumun geleceğini gıda güvenliğini temin edecek olan tarım sektöründen de esirgenmemeli ve ivedi bir şekilde süper ligde yerini almalıdır.
KÖYLÜ ve ÇİFTÇİ HANGİ POZİSYONDA!
Ülkemizde köylü ve çiftçi kavramları geçmişten günümüze hâlen karıştırılan, birbirinin yerine yanlış kullanılan kavramlar hâline gelmiştir. Ayrıca bu kullanım alışkanlık hâline gelmiştir.
Sizce, çiftçi ve köylü kavramlarının yanlış kullanılmasının sebebi nedir?
Bunun temel nedeni bizim toplum olarak çiftçilik kavramını ve meslek kavramını çözememiş olmamızdır. Örneğin, kaymakamlığın bir meslek olmadığını yalnızca pozisyon olduğunu toplumumuzda kimler bilebiliyor? Bu benzerliği aynı şekilde siyaset için de söyleyebiliriz. Uzun süre siyasetin içinde olduklarından dolayı siyaset meslek olarak zannedilebiliyor. Oysaki bunlar “devlet veya toplum tarafından verilmiş, sınırlı zamanlı yetki ve sorumluluğu olan birer pozisyondur.”
Meslek ise bambaşka bir olgudur. “Devlet bütçesine bağlı olmaksızın bilgi, yetenek ve emekle insanların faydasına mal ve hizmet üretme faaliyetlerinin toplamıdır.”
Çiftçi, “gıda tedariki sağlamak, insanları doyurmak ve hayat standartlarını yükseltmek amacıyla üretime yönelik her türlü tarımsal faaliyeti kapsayan soylu bir meslektir.” Çiftçiler yenilikçi, girişimci, işveren ve çevre koruyucusu olarak pek çok farklı görevi üstlenirken; köylü; insanların yaşadıkları coğrafi bölge ve demografik yapıya göre sosyal sınıfı ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkar.
Bilgi seviyesi, üretim potansiyeli, teknolojik gelişmişlik düzeyi ile bir çiftçi sosyolojik olarak köylü sınıfından sayılamayacağı gibi her köylünün de çiftçi olduğunu düşünmek bizler için büyük yanılgı olabilir. Ayrıca tarımsal üretimde bulunan ancak üretimi yalnızca geçimlik olup pazarlayabilecek kadar yüksek miktarda herhangi bir tarımsal ürünü bulunmayan kişi veya ailelerin de çiftçi zannedilmesi bizler için yanılgıdan ibarettir.
Dolayısıyla çiftçilerin meslek örgütü olan ziraat odalarına kayıt olabilmenin belirli kriterleri olmalıdır. Aksi durumda her toprağı olan veya olmayan odaya kayıt olabiliyor ve olduktan sonra da anında çiftçi olabiliyor. Her bahçesinde çilek, maydanoz ve nane yetiştirip 10 tane tavuğu, 1 tane ineği olan kişi çiftçi mesleğinden sayılmamalıdır. Bu nedenle çiftçiliğin meslekleştirilmesi için bazı tedbirlerin alınması, mesleğin sınırlarının belirlenerek çiftçi tanımının tekrar doğru olarak yapılması ülkemiz tarımı için zaruret arz etmektedir.
Ülkemizin çiftçilik mesleğine gereken saygıyı göstermesi için ciddi ve kararlı adımların atılması şarttır. Siyasilerin ve bürokratların kürsü başlarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözünü tekrar etmeleri söylemden öteye gitmemektir. Üreten köylü için artık somut adımların atılması gereklidir. “Gençlerin çiftçiliğe özendirilmesi, çiftçiliğin sürdürebilmesi için mutlaka saygınlığının ön plana çıkarılması şarttır.”
Ülkemizde birçok üretici ürettiği ürünü tam olarak ne kadara mal ettiğini, kaç liraya satması gerektiğini tam olarak hesap edememektir. Bu da bizim bir gerçeğimizdir. Dolayısıyla üretici gerçek kâr ve zarar bilgisinden habersizdir. Oysaki gelişmiş ülke çiftçileri tek tek kayıt tutarak ürettikleri üründen kaç cent kazanacağına kadar hesap edip üretim planlamasını ona göre yapmaktadır.
Son söz: Hiçbir kamu kuruluşunda görülemeyecek kadar özverili çalışma kabiliyetine sahip ekibin en önemli eksikliği hedefe yöneltebilecek lider eksikliğidir. İyi bir hedef, doğru politika ve güçlü liderlik ile Türk tarımının yapısal sorunlarının çözülmemesi mümkün değildir. Bu kadroyu yakından tanımayan yöneticiler; kulaktan dolma ve daha çok ön yargılarla yaklaştıklarından dolayı muhteşem bir tarım ordusundan verim alınamamaktadır.