Deprem bölgesinden notlar
Geçtiğimiz hafta deprem bölgesindeki vatandaşlarımızı ziyaret etmek ve yapılan çalışmaları yerinde görmek için Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’daydık. Bu hafta sonu da Osmaniye, Gaziantep ve Hatay’ı ziyaret ettik. 50’ye yakın ulusal ve yerel gazeteci arkadaşımız İletişim Başkanlığı ve Anadolu Yayıncılar Derneğinin destekleriyle bölgedeydi.
Osmaniye Valisi Sayın Erdinç Yılmaz hayatın normalleştiğini ve dışarıda hiçbir vatandaşın kalmadığının bilgisini verdi. Oluşturulan geçici kentlere kurulan binlerce konteyner ile geçici yaşam alanları hızla oluşturulmuş. Vali Yılmaz, buralarda yaşayan afetzedelerin dertleriyle de bire bir ilgileniyor. Bizde ziyaretlerinde kendisine eşlik ettik. Afetzedelerin dirayetli duruşları ve devletimize duacı oluşları hepimizin umudunu artırdı. Osmaniye’de eğitimin başlaması ve esnafın kepenk açmasıyla normalleşme süreci de hızlanmış. Kayıtlara göre 16 bin kişi başka şehirlere göç etmiş. Ama daha fazlası da Osmaniye’ye gelmiş. Vali Erdinç Yılmaz enkaz kaldırma çalışmalarında yaşadığı duyguyu da şu sözlerle özetledi; “Enkazı bir anda kaldırmak istiyorsun ama kaldıramıyorsun. Bu çok zor geldi.”
Gaziantep Nurdağı’nda Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin ve Koordinatör Vali olarak görev yapan Şırnak Valisi yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Başkan Şahin depremden etkilenen Gaziantep’te 5 bin çocuğun travma yaşadığını, bunlarında bininin ise ya annesiz ya babasız yada hem anne hem de babasız kaldığını söyledi. Şahin, “En hassas konumuz bu. Ev yapmak kolay. Biz çocuklarımızın geleceklerini kurmak zorundayız” dedi. Nurdağı’nda da yine dışarıda kalan hiçbir vatandaşın olmadığını gördük. Hummalı bir enkaz kaldırma çalışması vardı. Şehrin yüzde 80’i yıkıma uğramış durumda. Dehşete düşüren enkazlar insanın içini burkuyor. Ama yaraların hızla sarılıyor olması bir nebzede olsa afetzedelere teselli oluyor. Ramazan bayramı öncesi de çadırların tamamen kaldırılıp tüm afetzedelerin konteyner kentlere yerleştirilmesi planlanıyor. Nurdağı’nda bir hayırsever tarafından yaptırılan ve 14 aileye yuva olacak ilk konut teslimi 40 gün sonra yapılacak.
Hatay’da ise durum TV ekranlarından görülenden daha vahim. Antakya’daki yıkım içler acısı. Ayakta duran yapılar da ağır hasarlı ve ufak bir sallantıda bile yıkılacak gibi duruyor. 1000 yıllık tarihi yapılar bile yaşadığımız depremde yıkılmış. Burada yaşananları “deprem” kelimesiyle anlatmak yetersiz kalıyor. Hatay adeta kıyameti yaşamış. Yaklaşık 100 bin bina yıkılmış vaziyette. Bağımsız bölümleri de eklediğinizde bu sayı 350 bini buluyor. Hatay’da yaşayanların 3 te 1’i şehri terk etmiş. 3’te 1’i ise köylere yerleşmiş. Ancak geri dönüşler de başlamış durumda. Kimse yurdunu geride bırakmıyor istemiyor. Hatay’da 3 bakan ve 14 vali koordinatör olarak görev yapıyor. Yaşanan felakete rağmen insanlar umutlarını koruduğunu ve yaraların sarılacağına inandıklarını ifade ediyor. Bu arada bahsedildiği gibi hiç kimse aç veya açıkta bırakılmamış. Dışarıda kalan hiç kimse yok. Çadır talebi olanlar ise ya bir çadırdaki kişi sayısından kaynaklı ya da akrabasının yanında kalmak zorunda olduğu için talepte bulunuyor. Eksiklikler elbette var. Ama en çok şefkate muhtaç olduklarını belirtiyorlar ve “bizi yalnız bırakmayın” diyorlar. Enkaz altında da kimsenin kalmadığı ifade ediliyor. En azından yetkililere bu konuda ulaşan hiçbir ihbar yok. Bu durumları sürekli ifade etmek gerekiyor. Çünkü deprem üzerinden siyaset yaparak spekülasyon oluşturanlar boş durmuyor. Samandağ’da yapılan yürüyüşün ise bir tepki yürüyüşü değil, 40 yası için yapıldığı belirtiliyor. Aynı şehrin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı çiçeklerle karşıladığı hatırlatılıyor. Burada insanlar siya set konuşmuyor. Konuşulmasını da ayıp olarak görüyorlar.
Gördüğüm; kayıplarımız ağır ve fazla ama umutlarımız ondan çok daha fazla...