Kemal bey’in kıblesi
Cami cami geziyor, dilinden dua elinden tespih düşmüyor, geçen senenin aksine orucunu iftar saatinde açıyordu.
Partilileri tedavülden kalkan propagandaları tekrardan dolaşıma sokuyor, ne kadar imanlı biri olduğundan, peygamber soyundan geldiğinden ve Kuran-ı Kerimi ezbere bildiğinden falan bahsediyorlardı.
Hırka-i Şerifi, Habib-i Neccar Camiini ve son olarak da Mevlana hazretlerinin türbesini ziyaret etmişti. 2023 seçimlerine gidilen süreçte laikliği bir süreliğine askıya almış, Ramazana özel seçim kampanyasının startını vermişti.
Her şey istedikleri gibi gidiyordu…
6’lı masa birlikte yaptıkları iftarın ardından teravih namazını eda ediyor, “sahura doğru” programıyla dünyalık meselelerden uzaklaşıyor, mümin olmanın faziletleri üzerine fikir teatisinde bulunuyordu.
14 Mayıs seçimlerini kazanamasalar bile ahiretlerini kurtarmak için çaba gösteriyorlardı. Bir süreliğine de olsa yalandan uzaklaşmak, iftiraya bulaşmamak, kötülüğe çanak tutmamak hepsine iyi gelecekti.
Neredeyse şeytan bile pes edip, gerçekten hak yolu bulduklarına kanaat getirecekti.
***
6’lı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu hem kendisinin hem de CHP zihniyetinin bıraktığı kötü izleri silmek için bazı adımlar atıyor ama samimiyetsizliği nedeniyle hepsi ters tepiyordu. Mesele olarak dahi anılmayan, unutulmaya yüz tutmuş başörtüsü konusu gibi yapmacık girişimlerde bulunması daha derin izlerin oluşmasına sebep oluyordu.
İftar sonrası bir restoranın VİP odasında yerde bulunan seccadeye yanındakilerle birlikte ayakkabılarıyla basması da dini değerlerimize karşı özensiz davranışının bir sonucuydu. Kemal Kılıçdaroğlu, seccadeyi görmediğini ve üzüntü duyduğunu ifade etse de bu açıklama gerçekleri örtmeye yetmedi.
Gerçek; insanların Allah’ın huzurunda secdeye vardığı seccadenin ayaklar altına alınmasıydı.
Gerçek; Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İslamiyet’e yönelik hakaretleri ve terör sevici söylemleriyle bilinen Canan Kaftancıoğlu ile birlikte dini değerlerimizi çiğnemesiydi.
Gerçek; üzerine ayakkabılarıyla bastıkları seccadeyi fark edemeyecek kadar dini değerlerimize yabancı olmalarıydı.
Gerçek; fotoğraf çekindikleri yerde seccade olduğunu göremeyecek kadar kör olmalarıydı.
***
Kemal Kılıçdaroğlu, attığı adımdan habersizdi…
Sorumsuzdu…
Dikkatsizdi…
Fotoğraf çekinme telaşına kapılarak önüne bakamayacak bilinçsizdi.
Velev ki kendisinin boş bulunduğu bir ana denk geldi. Peki, yanındakiler de mi görmedi? Onlar da mı şuurunu yitirmişti?
Diyelim ki onlar da fark etmedi. Peki, fotoğrafı çeken de mi görmedi?
Diyelim ki o da görmedi. Peki yayınlayan?
Biri ya da birileri gördüğü halde önemsemedi. Çünkü onlar için seccadenin bir değeri yoktu!
Peki, bu kadar izandan yoksun biri için Cumhurbaşkanlığına talip olmak fazla değil mi? Ya da Cumhurbaşkanı adaylığı için 100 bin imzanın yanında bir de heyet raporu alınması artık elzem hale gelmedi mi?
***
Bundan önce olduğu gibi yine dini değerlerimizi ayaklar altına aldılar. Milli değerlerimize yaptıkları gibi seccadeyi de yok saydılar. Gelenek ve göreneklerimizi aldıkları gibi milletimizin de aklını hafife aldılar.
Seccadenin kutsal olmadığını söyleyerek değersizleştirmeye çalıştılar. Suçu seccadeyi yere serip işi bittikten sonra kaldırmayan da buldular. Üzerine ayakkabıyla çıkana değil, namazını kıldıktan sonra bir başkası da gelip kılacak diye seccadeyi toplamayana fatura çıkardılar. Milletimizin başını koyduğu yere ayakkabılarıyla basanlar ucuz bir kıvırmayla günah çıkarmaya çalıştılar.
***
Birden çok kıblesi olanlar seccadeyi ezip çan sesiyle doğruldular.