Dini motivasyon mu, bereketli hilal mi?
DİNÎ MOTİVASYON MU, BEREKETLİ HİLAL Mİ?
Orta Doğu, kan gövdeyi götüren bir ortamda… Herkesin bildiği üzre dünyanın en büyük açık hava cezaevinin dünyanın en büyük bombalı katliamına dönüştürüldüğü şu günlerde; bana göre gündem, “toprakları satılan Filistin’den ziyade, Filistin’i satma ihaneti gölgesinde; tarım toprakları”
Bu işin muhakkak bir ekonomik rasyolitesine bakmak lazım. Çünkü bu iş dönüyor dolaşıyor “gıdaya gediyor, tarıma gidiyor, gıda üzerinden dünyaya hükmetmeye kadar gidiyor…”
Dolaysıyla bu savaşı sadece dini referanslarla ele almak sadece siyasal İslamcıların düşüneceği bir iştir. Dolaysıyla Türkiye Cumhuriyeti olarak bu savaşı çok iyi okumalıyız. “Filistin ve komşularının tarım potansiyeli ve İsrail’in tarım potansiyeline baktıktan sonra savaşı bu pencereden de yorumlamamız gerekiyor” diye düşünüyorum.
“Filistin’in dış ticareti genel anlamda açık vermekte olup İsrail tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle dış dünya ile fiziki bağlantısı yoktur.” Dolayısıyla, “dış ticaretini İsrail üzerinden yapmaktadır ve net ithalat/ihracat sayıları tam olarak bilinmemektedir.”
Filistin’in dış ticaretinde İsrail’in büyük bir ağırlığı bulunmaktadır. İthalatın yüzde 58’i ile ihracatın yüzde 83’ü İsrail tarafından karşılanmaktadır.
Filistinli tüccarlar dış ticaret yaparken, mallarını İsrail ticari geçiş noktalarından geçirerek, İsrail ve Ürdün limanlarına veya bu limanlardan Filistin’e ulaştırmaktadır. Kimse bilmiyor ki; “Filistin’e giren her türlü yardım, malzeme ve ekipman, tarım ürünleri ihracatı, ithalatı, limanları kullanma vs. ekonomik ve sosyal faaliyetler tamamen İsrail devletinin kontrolünde gerçekleşmekte.”
“İsrail ekonomisi, yüksek teknolojik araç gereç üretimi, tarım, sanayi, elmas işlemeciliği ve turizme dayalıdır.” Kibbutz adı verilen komünal tarım çiftlikleri gıda üretiminin tamamına yakınını gerçekleştirerek ülkenin gıdada kendi kendine yetmesini sağlamaktadır. Ana tarım bölgesi Eşdraelon olan İsrail’de yetişen başlıca tarım ürünleri; turunçgiller, tahıllar, şekerpancarı ve üzümdür.
“İsrail doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke olmayıp; su ve enerji kaynakları kısıtlıdır.”
İhracatının önemli bir kısmını elmas sanayi sağlamaktadır. Kimyasallar, elektronik entegre devreler, tedavi-koruma ilaçları, telefon ve telgraf için elektrikli cihazlar ve hava taşıtlarının aksam ve parçaları İsrail’in diğer başlıca ihraç ürünleri arasında yer almaktadır.
İthalat özellikle mamul eşya ve sanayide kullanılan hammaddeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Toplam ithalatın yüzde 75’ini hammadde ithalatı oluşturmaktadır. Gelişen sanayi sektörlerinin başlıcaları; ilaç, optik, elektrik malzemesi, elmas işletmeciliği ve silah sanayisidir.
Dirense de eğilse de İsrail zaten her gün Filistin halkının acımasızca öldürmektedir. Bu savaş bir gün bitecek. Çocuk ve sivillerin katledişlerini her gün konuşuyoruz. Oysaki savaş sonrası durumları da konuşmak gerekiyor.
Söyler misiniz? Gazze’de, Batı Şeria’da ve Lübnan sınırındaki TARIM ALANLARI NE OLACAK? Bunları kimse konuşmuyor!
SU, TOPRAK VE ENERJİ!
“Toros dağları, Zağros ve Süveyş Kanalı arası” burası Dünyanın jeostratejik merkezi olup, Su, Toprak ve Enerji merkezidir. Dolaysıyla aslında her şey ortaya çıkıyor ve “Çanlar kimin için çalıyor?” cümlesi hemen hepimizin aklına “acaba sıra kimde?” sorusunu getirtiyor. Şu anda Filistin’in satılan toprakları üzerinden bir gündem oluşturmanın bir “cambaza bak” taktiği ile odak şaşırtma olduğunu düşünüyorum.
Bizim görmemiz gereken “İsrail’in, 7 Ekim Hamas saldırıları bahanesiyle Bereketli Hilal’i işgal etmeye hazırlandığının fotoğrafıdır.”
İsrail, Filistin topraklarından ziyade tarım topraklarına göz koyuyor. Gelecekte kurulacağı açıklanan İsrail Devleti sınırlarının Nil’den, Fırat’a kadar uzanacağı belirtilerek, bu devletin Büyük İsrail olacağı artık iddia olmaktan çıkmıştır. Bu sadece mego ideal olamaz. Sadece dini inançları gereği diye olamaz. Bu döngü böyle değil! Bunu herkes biliyor. Ama kimse bu bakış açısıyla dile getirmiyor, getiremiyor…
İsrail, sadece inançları için Filistin halkını oradan uzaklaştırmak istemiyor. Adamların derdi 3-4 mahalleyi almak değil! İsrail’in derdi mahalle olsaydı 50 katlı 100 tane akıllı bina yapardı. İsrail’in bunu yapacak gücümü yok? Yoksa parası mı?
Biz Filistin halkına iyilik yapmak istiyorsak, Bizim TİKA (Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) gibi bir kurumumuz var. Afrika’da ve birçok Türki Cumhuriyetlerinde aktif olarak tarım projeleri yürütüyor. Filistin’de kısmen yapıyor ama daha çok teknik anlamında destek vermemiz gerekiyor. Filistin halkını ekonomik olarak güçlendirmek, tarımsal üretimde güçlendirmek gerekiyor. Bunlara ARGE ve İNOVASYON noktasında hatta kendi teknolojilerimizi buralara aktarmamız gerekiyor. Onları hem teknik hem de ekonomik yönden güçlü kılmamız gerekiyor.
Güç artık savunma sanayiyle olmuyor. Gıdanın savaşlarda, uluslararası politikalarda ne kadar belirleyici olduğunu pandemi sürecinden bu yana hepimiz gördük. Bugün güvenlik politikaları kapsamında enerji bir başkası siber saldırılar, IT (veri depolama, sorgulama, kategorize etme ya da özetleme ile konuya özel sonuç üretme) çalışmaları kendi başına bir başlık. Güvenlik birimlerimiz MİT olsun askeri kurumlarımız olsun, enerji konusunda uzmanlar yetiştiriyor. Siber saldırılarla ilgili mühendisler, yazlım mühendisi uzmanlar yetiştiriyor, bünyelerinde istihdam ediyorlar.
Peki, söyler misiniz? TARIM KONUSU HİÇ GÜNDEME GELİYOR MU? Ya da ne kadar gündeme getiriliyor?
ARTIK TARIM BİR GÜVENLİK MESELESİ!
Enerji gibi, bilişim sektörü gibi Tarımda artık ülkelerin dış politikalarını belirleyen hatta savaşlarda önemli bir enstrüman, güç olan bir sektör!
Artık bu konunun çok farklı boyutlarıyla ülkelerin güvenlik birimlerini ilgilendirmesi gerekiyor. Dolaysıyla bununla ilgili ÜNİVERSİTELERDE KÜRSÜLERİN OLUŞTURULMASI gerekiyor. Çünkü artık iş uluslararası politikalar nezdinde önem arz ediyor. Hatta artık “tarım mühendislerinin uluslararası dersler alması” gerekiyor. Artık tarım her yerde! Tarımı artık geri plana atamayız, atamazsınız!
Tarım bakanlığı artık hükümetler tarafından çok ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor. Tarım Bakanlarının bir Enerji Bakanı gibi bir Maliye Bakanı gibi takip edilmesi, konuşulması gerekiyor. Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek günlerce konuşuldu. Halen konuşuluyor. Mehmet Şimşek geldi, Mehmet Şimşek gitti. Peki neden Mehmet Şimşek konuşuluyor? Maliye politikası, para politikasından dolayı; çok kıymetli çok önemli, direk piyasaları etkiliyor. Enerji Bakanın kim olduğu çok önemli, Sanayi ve Teknoloji Bakanın kim olduğu çok önemli… Bakın TÜBİTAK başkanını (Prof. Dr. Hasan Mandal) herkes biliyor. Ama gel gör ki TAGEM (Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü) Genel müdürünü (Dr. Metin Türker) kimse bilmiyor! Tarım Bakanını (İbrahim Yumaklı) kimse bilmiyor, tanımıyor! Yani sadece ülke içi politikalarda değil uluslararası politikalarda da tarım önemli. Dolaysıyla Tarım Bakanlığında LİYAKAT ESASLI çok iyi kadrolar oluşturulmalıdır.
Tarım önemli… Uluslararası politikalar da geçerlilik gösteriyor. Konuya çok ciddi güvenlik politikası üzerinden bakmak gerekiyor. Ancak bu yöntem bizi doğru yola yöneltir. Filistin savaşında sadece dini ritüelle bakmak doğru değildir, bizi yanıltır. Irak’ta petrol vardı. Amerika binlerce km’ den kalktı geldi Irağı işgal etti. Suriye’nin huzuru bozuldu. Peki neden? Çünkü enerji…
Geçmişte ENERJİ YÜZÜNDEN ÇIKAN SAVAŞLAR BUGÜN BURALAR DA TARIM (Gıda tedariki) YÜZÜNDEN SAVAŞIN ÇIKMAYACAĞINI kim söyleyebilir?
Tarihin tozlu sayfalarını hızlıca bir çevirelim ve 1800 yıllara kadar gidelim. 1800 yıllarda savaşların birinci sebebi tarım alanlarıydı. Osmanlı Mısır’ı neden topraklarına kattı? Çünkü Nil nehri var, bereketli topraklar var. Tarım var sadece tarım…
Son Söz: Günümüzde tarih tekerrür ediyor. Eski günlerdeki gibi tarım tekrar önemli hale geldi. Bunun en önemli sebebi nüfus artıyor kaynaklar artmıyor, kaynaklar azalıyor ve kirleniyor. Bu kaynakları etkin ve verimli bir şekilde yönetmeyi öğrenemezsek, öğretemezsek az gelişmiş ülkelerde gıda savaşları kaçınılmaz. Doğal olarak savaşlar bunun en önemli çıktısı olacaktır. Dünya nüfusu yaklaşık 15 milyar. Tarım alanları aynı, elde edeceğin verim sınırları belli. Bununla ilgili zaten bir genetik sınır var. İstediğin kadar teknoloji kullan, biyoteknoloji kullan. Genetiği değiştirilmiş organizmalar üretin ki oralarda da genetik sınırlar var.
Bilgi birikimi yüksek, teknoloji bilen ve uygulayan ülkelerin; teknoloji bilmeyen, uygulamayan, hayatına aktaramayan, finansal ve kültürel sorunlar yaşayan az gelişmiş ülkelere destek vermesi gerekiyor. Dünya da pek çok uluslararası kuruluşlar var. Bizim de TİKA gibi bir kuruluşumuz var. TİKA’yı acilen devreye sokmamız gerekiyor.
BENZERSİZ BİR CUMHURİYET KURDUK!
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıldönümünü karşılamanın ve kutlamanın eşsiz heyecan ve coşkusunu yaşadık ve halen yaşıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde ilan edilen Cumhuriyet’imiz, vatan ve millet sevdasının ölmez eseri olarak vücut bulmuş ve kutsal vatanımızın geleceğini şekillendirerek milletin gücünü tescillemiştir. Cumhuriyet; farklılıkları, ayrılıkları ve ihtilafları aşarak milli kimlik şuurunun ve birlikte var olma azminin etrafında birleşen Türk milletinin, asaletle perçinlediği ve temellendirdiği yönetim sisteminin adı ve şanı olarak 100 yılı geride bıraktık.
Büyük milletimizin, 19 Mayıs 1919’dan 29 Ekim 1923’e kadar geçen süre içinde verdiği bağımsızlık ve istikbal mücadelesi Cumhuriyet’in adım adım inşası adına saygı ve hayranlıkla andığımız bir zaman aralığı olmuş ve Cumhuriyet; fikren, zihnen ve vicdanen hür nesilleri hedefleyen, milli irade ve egemenliği şart koşan muhterem bir millet projesi olarak gönlümüzde ve vicdanımızda her daim yaşayacak ve yaşatılacaktır.
Cumhuriyet üzerinden geçinen istismarcılar ile Cumhuriyet karşısında mevzilenen inkârcılar Türk milletinin yüksek erdemi sayesinde emellerine inşallah muvaffak olamayacaklardır.
Cumhuriyetin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm kahramanlarımıza, tüm aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, manevi hatıralarını hürmetle yâd ediyorum.
Saygılarımla.