Çöp torbasındaki vicdan
Gazze’de hayatını kaybeden bebek ve çocukların acısını yüreğinde hissetmeyen hiçbir ferdin insanlıktan zerre nasiplendiğini söylemek mümkün mü?
Ne yazık ki başta ABD ve AB üyesi ülke yöneticilerinin takındığı tavrın aynısını ülkemizde de takınan siyasetçiler var. Tıpkı ABD Başkanı Joe Biden gibi onlar da “bu bir savaş, sivillerin de ölmesi kaçınılmaz” düşüncesiyle bakıyorlar yaşanan mezalime…
Tıpkı ABD ve AB’nin Filistin ve Gazze’nin işgalini meşrulaştırmak için onlar da Hamas’ı terör örgütü olarak görüyorlar.
İsrail’in sözde “kendini koruma” hakkını İsrail’den çok savunuyor, “Netanyahu’yu eleştirdiğiniz kadar Hamas’ı da eleştirin” diyerek örtülü destek çıkıyorlar. Evet, Meral Akşener’den bahsediyorum. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı İsrail Başbakanı Netanyahu’ya benzeten Akşener’den…
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmayı “burnumuzun dibindeki halkların kavgası” olarak görüyor, İsrail’in 28 gündür Gazze’de yaptığı katliamı ucuz bir mahalle kavgasıymış gibi basitleştirmeye çalışıyorlar. Evet, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum. “İktidarı bana devredin Ortadoğu’ya barış getireyim” diyen ama partisindeki kavgayı bile bitiremeyen Kılıçdaroğlu’ndan…
Kılıçdaroğlu ve Akşener seçim ittifakını bozmuş gibi görünseler de insanlığın büyük bir imtihandan geçtiği İsrail katliamı konusunda ittifak halindeler. ABD ve İsrail Gazze’ye nasıl bakıyorsa onlar da aynı gözle bakıyor, Filistin için aynı hisleri taşıyorlar. Tabii ki bu ittifakla aynı düşünceyi taşıyan bir de HEDEP var. Hamileri ABD ve İsrail katliam yapar da onlar destek vermeden durur mu! Çatışmanın daha ilk haftasında PKK terör örgütü elebaşlarından Cemil Bayık Hamas’ı hedef almış ve bağımsız Filistin Devletine karşı olduklarını söylemişti.
Kılıçdaroğlu ve Akşener’in Hamas’a yönelik sergiledikleri ateşli karşıtlığı nedense terör örgütü PKK’ya karşı sergilendiklerine şahit olamıyoruz. HEDEP’e karşı tavır aldıklarını göremiyoruz. Aksi halde Akşener, Siirt’te “burası kürdistan topraklarıdır” diyen bir zırtapoza haddini bildirir, Kılıçdaroğlu ise , “Kürdistan’da kazanacağız” diyen HDP Eş Başkanına sesini yükseltirdi.
Ne hazindir ki bu iki partinin genel başkanı ne dini ne etnik kökeni ne de ortak geçmişi olmamasına rağmen İspanya’nın gösterdiği tavrı gösterme cesaretine sahip olamadılar.
Her türlü siyasi, diplomatik hatta askeri seçeneğin gündeme alınmasına karşı çıktılar. “Biz asker gönderemeyiz, savaşa giremeyiz” dediler. Biz girmesek de savaşın bize doğru getirilmek istendiğini, yolun başındayken önlem alınması gerektiğini akıl edemediler. “Siz gidin, biz seyredelim” dediler.
Her zaman ki gibi vatan mücadelesi verilirken seyirci kaldılar.
Bugün Filistin’i işgal edenlerin yarın bizim kapımıza dayanacaklarını göz ardı ediyorlar. Türkiye’nin merhamet elinin tüm dünyayı saracak kadar büyük olmasından gurur duyamıyorlar. Ne tarih biliyorlar ne coğrafya tanıyorlar ne de ecdada saygı duyuyorlar.
Türkiye’nin 7 Ekim’den bu yana uyuyan dünyayı ayağa kaldırmak için bulunduğu girişimlerin sonuçlarından rahatsız oluyorlar. Bugüne kadar BM’nin 6 kez toplanmasına rağmen “ateşkes” kararı çıkmasa da İsrail’e “dur” diyen ülkelerin sayısı 120’yi aştı. 9 ülke ise ABD’nin tehdidine boyun eğdi. 21 Aralık 2017 yılında ABD’nin Kudüs’te diplomatik temsilcilik açma girişimleri yine Türkiye’nin öncülüğüyle BM’de yapılan oylamada reddedilmiş ancak 9 ülke yine ABD’nin kararına evet oyuyla destek vermişti.
Seçim öncesi ittifak yaptıkları Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu dahi Kılıçdaroğlu ve Akşener’i “Hamas terör örgütüdür diyenler Ortadoğu’yu bilmiyorlar demektir” sözleriyle eleştirdi. Demek ki hasbel kader iktidara gelmiş olsalardı “Ortadoğu’ya barış getireceğiz” diyenler hükümette bir iç savaş çıkaracaktı.
Büyük İsrail projesi ile Türkiye topraklarına da göz diken, yanı başımızda kadın, çocuk, yaşlı demeden katliam yapan, hastane, postane, fırın, cami, kilise ayrımı gözetmeden bombalayan soykırımcı bir yönetime tepki koyarken bile ülkesini eleştirmeden duramadılar.
Oysa Gazze’de yaşanan dramlara tepki göstermek için sadece insan olmak yeterliyken, onlar vicdanlarını çöp torbasına atıp kapının önüne bırakmayı tercih ettiler.