Şov ve algı belediyeciliği
Bir belediye başkanın başarılı olup olmadığını ortaya koymak için en önemli verilerden bir tanesi seçim öncesi vaatlerinin ne kadarını gerçekleştirdiğidir. Herhangi bir belediye başkanını asli görevlerini yerine getirdiği için tebrik etmek kadar saçma bir durum olamaz. Nezaketten bahsetmiyorum… Orası ayrı bir konu… Bir alışveriş sürecinde ücretini ödediğiniz bir ürünün size verilmesi ne kadar olağansa, belediyenin asli görevlerini yerine getirmesi de o kadar beklenendir. Üstelik vatandaşa karşı görevlerini yerine getirmesi için bütün belediyelerin devletten ödeneklerini fazlasıyla aldığı halde…
Ancak geldiğimiz aşamada o kadar çok suiistimalle karşılaşır olduk ki belediye başkanını asli görevlerini yaptığı için başarılı bulmak durumunda kalıyoruz. “Hiç olmazsa üzerine düşen vazifeyi yaptı” diye şükrediyoruz. “Bugün de çöplerimiz toplandı, sokağımız süpürüldü, evlerimizin suyu kesilmedi” diyerek huzur buluyoruz.
Bu şükür haline gerekçe olan birçok konu var. Bunların başında devletten aldığı paralarla vatandaşa hizmet götürmek yerine PKK terör örgütüne finans kaynağını oluşturanlar, aynı kaynağı cebine indirenler, yolsuzluk, usulsüzlük yapanlar ya da aldığı ödeneği kamuyu zarara uğratacak şekilde fahiş fiyatlarla iş bitirmeye çalışanlar geliyor. Yani devletten aldığı parayı bile idareli kullanmayan iş bilmezler şükrümüze gerekçe oluyor.
Belediye personeline maaşlarını ödediği için tebrik bekleyen, yurtdışından kredi borçlanması aldığı için takdir isteyen, temel atmama törenleriyle alkış dilenenler de cabası…
Başarılı belediyeciliğin tanımı çok açık oysa…
Asli görevlerinin yanı sıra çağın şartlarına uyum sağlayabilen, teknolojik gelişmelerle vatandaşların günlük işlerini kolaylaştırabilen, sosyal belediyeciliğin tüm imkânlarıyla insanlara dokunabilen, ihtiyaç sahiplerini gözeten, çocukların yüzünü güldürebilen ve katma değer sağlayan üretimleri gerçekleştirerek belediye kasasına ek gelir oluşturabilen belediyelerdir. Yani başarılı bir belediye devletin gönderdiği ödeneklerle asli görevlerini yerine getirip, üretim yaptığı işlerden gelen katkıyı da vatandaşla paylaşabilendir. Başarılı yerel yönetimler, merkezi hükümetin yükünü hafifletecek girişimlerde bulunur, ağırlaştırmazlar.
İşte buradan itibaren de şov ve algı belediyeciliği devreye giriyor.
Devletten alması gereken ödeneği fazlasıyla aldığı, şehrin talepleri olan asli görevlerini getirmediği ve en ihtiyaç duyulan zamanlarda il sınırları dışında şahsi ikbal ve siyasi serüven peşinde koşan belediye başkanları var. Genel siyasete dair siyasi polemiklere gelince mangalda kül bırakmayan ama mesele şehrin sıkıntıları olunca “engelleniyoruz” sözleriyle gerekçe oluşturan İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi belediyeler şov belediyeciliğine örnektir.
Devletten alması gereken ödeneği fazlasıyla aldığı, asli görevlerini yerine getirmeyen, şehrin sıkıntılarından bihaber olan, bir çivi çakmaya bile tenezzül etmeyen ve üzerine bir de kredi borçlanmalarıyla “poşet belediyeciliği” peşinde koşanlar var. Yaptığı bir yardımı bin gösteren, sosyal yardımları reklam vasıtası olarak gören, sosyal belediyeciliği sosyal medya belediyeciliğine dönüştüren Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi belediyeler de algı belediyeciliğine örnektir.
31 Mart 2024 seçimleri bu anlayışa son vermek için bir çıkış kapısıdır. Bu yarış, kendine yatırım yapanlarla, kentine yatırım yapmak isteyenler arasındadır. Yan gelip yatanlarla, gecesini gündüzüne katanlar arasındaki ahlaki bir yarıştır.
Belediye başkanı seçerken sorulması gereken iki soru vardır: Mevcut başkan tekrar aday ise “şehre ne kattığı”, yeni bir aday ise “şehre ne katacağı.”
Unutmayın, bir taşı on bin defa da havaya atsanız da uçmayı öğretemezsiniz. Taştan kuş, kuştan da taş olmaz.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin teşhis ettiği gibi;
“Belediyenin görev ve sorumlulukları yalnızca; imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel altyapı sorunlarını çözmek değildir. Gözyaşlarını silmeyen, solmuş ümitleri diriltmeyen, ihtiyaç sahiplerini gözetmeyen belediye gerçek manada görev ve sorumluluklarını yerine getirmiş sayılamaz.”
Yerel yönetimin temel ilke ve gayesi bu kadar net olmalıdır. Bu görevi de ehil eller omuzlamalıdır.