Sevgili darbe…
Her şeyin Özelini sever…
Onu Özgür kılan, sınırsız yaşama arzusu yükleyen, ciğerlerine kadar inen nefesi titreten darbelerden duyduğu hazzı anlatmaya kelimeler yetmez.
İliklerine kadar darbe aşkıyla doludur.
Atadan, babadan özenle sarıp sarmalayarak sakladığı tek mirasıdır, darbe…
Geleneği yaşamak ve yaşatmak için bulduğu hiçbir fırsatı kaçırmaz. Tıpkı kendinden önceki Genel Başkanının kaçırmadığı gibi…
O da hesap edemedi kendinden öncekine salladığı hançerin bir gün kendi sırtına ineceğini…
‘Kaset darbe’siyle ele geçirdiği koltuktan yine en yakınları tarafından yapılan ‘zoom darbe’siyle indirileceğini…
Ya da sırf arkasında “Atatürkçü Subaylar” olduğu mesajının iletilmesinden sonra FETÖ’cü darbecilerin tanklarının önünden sıvıştığı gibi…
15 Temmuz gecesi darbeye karşı direnenlerin yanında saf tutmak yerine bir belediye başkanının evinde kahvesini yudumlayarak “darbenin seyrini” izlediği gibi…
“Sevgili darbe… Uzun yıllar sonra gelişinle yine heyecanlandık. Gelişmeleri büyük bir arzuyla takip ettik. Tank paletlerinin asfaltları yırtışını, jetlerin çıkardığı sesleri, atılan bombaların heybetini anlatamam. İktidarı almaya bir adım kaldı…”
Hevesleri her zaman ki gibi kursaklarında kaldı.
İştahla bekledikleri mutlu son Türk milletini aşamadı.
Darbeler usandı, onlar medet ummaktan bıkmadı.
Kaset darbecisi gitti, zoom darbecisi geldi. Platonik de olsa darbeye karşı konulmaz bir sevgi besledi.
“Sevgili darbe… Gelirsin diye kaç gece gözyaşı döktüm. Hasretinden ne ayaklanmalar eskittim… Gezi de ağaç oldum, Kobani de Özgürlük militanı, hendek ve çukurlarda yol arkadaşı... Bize darbe mi kalmadı. Yeter ki gençler istesin, gecenin 3’ü 5’i fark etmez. 40 yaş üstü siyasetçilerin ayağına prangalar takılsın, gözleri dağlanıp yakılsın, iki koldan bir alnından çakılsın, çarmıha gersinler sensiz iki gün…”
Giden yıllar bu gelenekten hiçbir şey götürmedi.
Hiçbir sandık sonucu kifayet etmedi.
Milletten yedikleri tokat Ankara’dan Fizan’a kadar hem “duble yol” hem “tüp geçit” hem “viyadük” hem de “denizaltı ile kent içi yolculuk” oldu.
Can çıktı, huy çıkmadı.
Huylu huyundan ne vazgeçti ne de ders aldı.
“Sevgili darbe… Bu sefer ki gelişin çok Özel olsun.
Yeter ki gençler yapsın, 40 yaş üstü asılsın.
Yaşlılar yapsın, 65 yaş altı kurşuna dizilsin.
Kadınlar yapsın, erkeklerin kellesi vurulsun.
Esmerler yapsın, sarışınlar gömülsün.
Keller yapsın, sırma saçlar dökülsün.
Ben her zaman ki yerde gece saat 3’de senin yolunu gözlüyorum...”