“Su”yu yönetebiliyor muyuz?
Tamamen ika edilemeyen bir kaynak olan su; yaşayan bütün canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biridir. Su; hayatın ve canlıların kaynağıdır.
Güvenli içme ve kullanma suyuna erişim insan sağlığı ve özelliklede çocuklar için bir lüks değil temel bir ihtiyaçtır.
Kentlerde gerçekleşen nüfus artışına, çarpık kentleşmeye, küresel ısınmaya, sanayileşmeye ve tarımsal kullanıma bağlı olarak su talebi artmakta ve bu durum temiz içme suyu kaynaklarına baskı oluşturmaktadır. Bu riski azaltmanın yolu mevcut kaynakların verimli kullanılmasından ve suyun yönetilmesinden geçmektedir.
Bütün canlılar ve sektörlerin taleplerini dikkate alarak su kaynaklarının optimum faydalı kullanımlarını sağlayacak ve olumsuz etkilerini kontrol altına alacak politik geliştirme, planlama, kalite koruma, yatırım, izleme, izin verme, denetim, yaptırım ve koordinasyon faaliyetlerinin bütünüdür, “su yönetimi”.
Suyun tek bir damlası bile israf edilmeden çevre ile uyumlu olacak şekilde etkin kullanımının sağlanmasıdır, “sürdürülebilir su kullanımı”.
Bu kapsamda su tüketim oranlarının azaltılmasında suyun etkin ve yeniden kullanımına ilişkin yöntemlerin belirlenmesi ve sürdürülebilir su yönetimi için su tasarrufu modellerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.
Su kaynaklarının yönetiminde en önemli husus; su kaynaklarını korunması ve su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasıdır.
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ
Su ve sanitasyon krizlerine dikkat çekmek ve bu konuda global harekete geçilmesini teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler Su Birimi (UN-Water) tarafından koordine edilen bir BM etkinliğidir.
2024 Dünya Su Günü Teması “Barış için sudan faydalanmak” temasıyla başlıyor ve bu, suyun küresel barış, istikrar ve refah üzerindeki kritik rolüne dikkat çekiyor.
ÜLKEMİZ SU ZENGİNİ Mİ? YOKSA SU FAKİRİ Mİ?
Zenginlik, fakirlik; nüfus, su oranından çıkan sonucun farklı şekillerde değerlendirilip ülkelerin veya bölgelerin su zengini veya su yetersizliği olarak sınıflandırılmasıdır. 25 Mart 2024 itibariyle ülkemiz nüfusu: 85 milyon 372 bin. Tam olarak bilinmese de ülkemizdeki mülteci, göçmen yaklaşık 15 milyon kabul ettiğimizde ve sürdürülebilir su miktarımız, potansiyelimiz: 112 milyar metreküp hesaplarımızda kullandığımızda;
Nüfus 85 milyon iken, kişi başına düşen su miktarı: 1317 metreküp,
Nüfus 100 milyon iken, kişi başına düşen su miktarı: 1120 metreküp.
Günümüzde bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için yılda ortalama kişi başına 10,000 metreküp su potansiyeline sahip olması gerektiği kabul edilmektedir.
Ülkemizin toplam yüz ölçümü 783,562 kilometre karedir. Üç tarafı su ile çevrili bir ülke olsa da tatlı su varlığı açısından zengin bir ülke değildir!
ÜLKEMİZDE SUYUN SEKTÖREL KULLANIMI
Ülkemiz: “Tarımsal, yüzde 74; Evsel, yüzde 15 ve Endüstriyel, yüzde 11” olarak sektörel su kullanımına sahiptir.
Yüzde 74’lük tarımsal sulamada; yüzde 60 yüzey-salma-karık-vahşi sulama, yüzde 23 yağmurlama sulama ve yüzde 17 damla sulama yapılmaktadır.
Acı ama gerçek birkaç olaydan bahsetmeliyim ki; basınçlı sulama yöntemleri ülkemizde yüzey-salma sulama randımanında işletiliyor hemen hemen. Yani 100 birim suyun projede 90’ı faydalı olacak diye kabul ediyoruz. Ama yüzde 40-50’lerde faydalı olabiliyor.
Ülkemizde tüm sulama yöntemlerinin randımanları ortalaması yüzde 50’lerde. Oysaki bu oranın yüzde 80-90’larda olması gerekir.
GÜNDEM SU, İKİ UZMAN GÖRÜŞ
Sevgili tarım dostu okurlarım, gündem su ve su kalitesi olunca akla ilk gelen bilim insanlarımızdan biri; emekli diye yazılsa da aslında halen çalışıyor diye okunması gereken, kıymetli bir isim Sayın Prof. Dr. Süleyman Kodal. Diğer ise çalışkanlığı ve yardımseverliği ile tanınan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim üyesi Sayın Doç. Dr. Sayın İsmail Taş’ın görüşlerine yer vermek istedim.
Sayın Taş: “Su konusunda yapılan konuşmalarda öne çıkan en önemli başlık, büyük oranda yetersizliği konusundadır. Unutulmamalı ki suyun miktarı kadar da kalitesi de önemlidir. Mevcut kullanım alışkanlıklarımızda değişiklikler yapmazsak gelecekte var olan suyumuz, kalite açısından çok daha kötüleşerek kullanamayacak ya da kullanabilmek için çok daha yüksek bedeller ödemek zorunda kalınacak. Yalınızca bireysel kullanıcılar değil özellikle de üretim sektörleri su kalitesinin korunmasına yönelik gereken önemleri alarak bunları yaşam ve üretim biçimine (alışkanlıklara) dönüştürmelidir. Aksi durumda gelecekte, su kıtlığının yanına bir de kaliteden kaynaklı problemler eklenecek ve suya ilişkin problemler çok daha büyüyecektir. Dünya genelinde iklim değişkenliği konusunda gösterilen hassasiyet ve bilinçlendirme çalışmalarının, en önemli yaşam kaynağımız su konusunda da ivedilikle gösterilmesi ve gerekli tedbirlerin bir an evvel hayata geçirilmesi sürdürülebilir yaşam açısından hayati önemdedir.”
Sayın Kodal ise:
“Sulama suyu kayıplarının azaltılması ve sulama suyunun etkin kullanılması için su iletim ve dağıtım sistemlerinin ve tarla içi sulama yöntemlerinin modernize edilmesi gerektiğini biliyoruz. Açık kanal sistemlerinin basınçlı boru sistemlerine dönüştürülmesi ile ve tarla içinde salma sulama yöntemi yerine basınçlı sulama yöntemlerinin kurulması ile önemli düzeyde su tasarrufu yapılabilir. Ama beklenen su tasarrufunun yapılabilmesi için çiftçinin bu modern sistemleri doğru kullanması gerekir. Karık sulamadan damla sulamaya geçen bir çiftçi damla sulamayı karık sulama gibi kullanırsa toplam sulama randımanı beklendiği gibi 0,90’a çıkamaz, belki 0,60’ta kalır. Eğer çiftçi damla sulamayı doğru kullanırsa sulama randımanı 0,90 olabilir.
Çiftçinin damla veya yağmurlama sulamayı doğru kullanabilmesi için çiftçi eğitimi şarttır. Ülkemizde çiftçi eğitiminin yeterince yapıldığını söylemek güçtür. Diğer ülkelerde bu konuda önemli gelişmeler görülmektedir.
Örneğin Özbekistan çiftçi eğitiminde 2023 yılından başlayarak 60.000 çiftçiyi eğitme kararı aldı. Önce 4 ayda 60.000 çiftçiye birer günlük eğitim verdi. 2024 yılında daha uzun süreli eğitimler başladı ve bu eğitimler 2030 yılına kadar devam edecek.
Türkiye’de benzeri bir çiftçi eğitimine başlanmasında yarar var diye düşünüyorum.”
Son Söz: Yaşam döngümüzün birçok kısmında alternatifler bulunuyor. Günlük hayatımızda birbiri yerine ikama edilen ürünleri kıyaslayıp rahatlıkla tercih edebiliyoruz. Yemek yerken istediğimiz yemekleri yiyip, kıyafet giyerken istediklerimizden bir kombin oluşturabiliriz. Enerjinin de birçok alternatifi bulunuyor; petrol veya kömür yerine güneş enerjisi, hidrojen, rüzgâr enerjisi veya atom enerjisi kullanmak mümkün olabiliyor. Ekonomiklik anlamında da dizel bir pompa yerine elektrikli pompa tercih edebiliyoruz. Meslek gurupları arasında yakın olan meslekleri alternatifli kullanabiliyoruz. Örnekleri çoğaltmak mümkün…
Peki, su ’yun alternatifi var mıdır?
Alternatifi olmayan bir kaynağımızı yönetemiyoruz, maalesef.
Tarım Bakanlığına bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü başta olmak üzere birçok birim kuraklığa karşı çalışmalar yürütüyor.
Çok çalışmalarımız ve planlarımız var ama uygulamaya geçemiyoruz, maalesef.
Kalın sağlıcakla.