Savaş taraftarlarının iştahı kabarıyor
İsrail, 265 gündür Filistin’de soykırımını sürdürürken ateşkesi öncelemesi gereken çevrelerin ikiyüzlü tutumları bölgesel savaş riskini giderek artırmaya devam etmektedir.
İsrail Başbakanı Caniyahu İsrail medyasına yaptığı açıklamalarında Gazze’deki çatışmaların sona yaklaştığını birliklerin ise Lübnan sınırına taşınacağını ifade ederken, Hizbullah’ın füzeli saldırıları da gerilimi daha da tırmandırmaktadır. Geçtiğimiz gün Lübnan resmi ajansı NNA'nın haberinde İsrail birliklerinin Lübnan içerisindeki bölgelere saldırılar düzenlediği ve fosfor bombası kullanıldığı bildirilmiştir. Böylesi gelişmeler yaşanırken bazı uluslararası kuruluşların temsilcileri ise somut çözümler geliştirmekten ziyade cılız açıklamalarla uyarılar da bulunmakla yetinmektedir. Buna mukabil olarak ABD ve İngiltere’nin Kızıldeniz’de yürüttüğü faaliyetler, Kızıldeniz’de bulunan ABD uçak gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıkması, geçtiğimiz haftaki yazımda da belirttiğim üzere Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki şaibeli “insani yardım” merkezi ve yine GKRK’deki İngiliz üslerindeki aşırı hareketlilik bazı çevrelerin barış yerine bölgesel bir savaşı arzu ettiği hususunu akıllara getirmektedir.
Diğer yandan Avrupa’da yükselen silahlanma yarışı ile beraber Rusya sınırına yakın bölgelerde yine NATO’ya ait yeni üslerin kurulma çalışmalarının hızlanması da var olan gerilimi daha da tırmandırmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşının nihayete ermesi adına girişimler etkisiz kalırken Avrupa’da yapılan barış zirvelerine Rusya’nın davet edilmemesi ise girişimlerin gerçeklikten uzak suni ve göstermelik olduğunu tekraren ortaya koymaktadır. Tüm bunlar olurken üçüncü dünya savaşı arzusunda olan çevreler riski artırıcı faaliyetlerine devam etmektedir. Geçtiğimiz dönemlerde Rusya’nın savaşı kazanmaması için asker göndermek dahil her türlü seçeneğin ele alınması gerektiğini pek çok kez dile getiren Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Afrika’dan çekilen Fransız askerlerini Ukrayna’ya göndermek için Avrupa ve ABD’den onay beklediği yönünde iddialar da gündeme gelmiştir.
Avrupa, Asya-Pasifik, Orta Doğu, Afrika ve Balkanlar’da şartlar giderek kızışmakta, bu şartlar altında savaş yanlısı çevrelerin ise iştahı kabarmaktadır. Israrla ve inatla yeni bir dünya savaşı arzusunda olan çevrelerin gerilimleri tırmandırıcı, şartları kızıştırıcı faaliyetleri insanlığı felakete sürükleyecektir.
Küresel ve bölgesel gerilimlerin tırmandığı, politik çekişmelerin hız kazandığı, hemen her anlamda restleşmelerin giderek arttığı bir konjonktürde Türkiye, her türlü senaryo karşısında milli güç unsurlarını hazır tutmak zorundadır.