Silahlar değişiyor, risk artıyor
2022’nin Şubat ayında başlayan ve halen devam eden Rusya-Ukrayna savaşında her iki tarafların bir yandan askeri anlamda kayıpları artarken diğer yandan malum savaşta kullanılan silahların gelişmişlik seviyesinin her geçen gün artmaya başlaması dikkatlerden kaçmamaktadır.
Malum savaşın beraberinde getirdiği enerji, gıda arzı krizi başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada olumsuz etkilere sebep olurken bu etkilerle beraber öncelikli olarak yine Avrupa ülkelerinin güvenlik algılarında da değişimi hızlandırmıştır. Uzun yıllar boyunca tarafsızlığını koruyan İsveç ve Finlandiya NATO’ya üye olurken Avrupa genelinde silahlanma yarışı da hız kazanmış, devletler savunma harcamalarını artırmaya koyulmuş, silah ve mühimmat siparişleri tepe noktalara ulaşmıştır. Bir yandan savaştan en çok etkilenen bölgenin Avrupa olmasıyla beraber diğer yandan yine aynı coğrafyada lider olduğunu iddia eden tarafların savaşı tırmandırıcı ve daha geniş bölgelere yayılma riskini artırıcı politikaları takip ettiği açıkça görülebilmektedir. Savaş henüz başlamadan taraflar arasında gerilimin daha da tırmanmasına zemin hazırlayan çevreler savaşın başlamasının akabinde de özellikle de Ukrayna’ya verdikleri silah desteği ve Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar şartları kızıştırmıştır. Diğer yandan taraflar arasında ateşkes ve kalıcı barışın sağlanması adına yapılan çağrıların cevapsız kaldığı hepimizin malumudur. Bu anlamda birini diğerine tercih etmeden samimi bir şekilde tarafları aynı masada bir araya getirebilen tek ülke Türkiye olmuş, ülkemizin girişimleri ile somut ve olumlu sonuçlar doğurabilecek adımlar atılmış, her ne kadar bugünün şartlarında askıya alınmış olsa bile tahıl koridoru açılarak tüm dünya rahat bir nefes almıştır. Devam eden süreç içerisinde Batı’nın girişimleri ise samimiyetsizlikten öteye gidememiştir. Zira İsviçre’nin ev sahipliğinde 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleşen Ukrayna Barış Zirvesi’ne savaşın tarafı olan Rusya’nın davet edilmemesi suni çabaların en iyi örneği olmuştur.
Son dönemde özellikle de Batı’dan yükselen üçüncü dünya savaşı senaryoları malum çevrelerin iştahını kabartırken gerek Avrupa’daki bazı liderlerin geniş çaplı bir savaşı tetikleyebilecek söylemleri ile beraber Rusya-Ukrayna savaşında kullanılan silahların tesirlerinin giderek artması da dikkatlerden kaçmamaktadır. Savaşın en başından beri Ukrayna’ya önemli ölçülerde silah ve mühimmat desteğinde bulunan ABD’nin Ukrayna’ya 45 ve 70 km menzilli olarak verdiği HIMARS roket sistemlerinin yine ABD izni ile ATACMS roketiyle güncellenmesi (3 Haziran’da Ukrayna Rus topraklarını bu füzelerle vurmuştur),Ukrayna’nın kendi üretimi olan Neptün gemi savar füzelerinin menzili 400 km’ye çıkartarak Rusya’nın Karadeniz’deki gemilerini batırması, İngiltere’nin Ukrayna’ya verdiği 400 km menzilli Storm Shadow seyir füzelerinin Rusya topraklarına yönelik saldırılarda kullanılmasına izin vermesi önümüzdeki süreçte savaşın daha geniş sahalara yayılmasına zemin hazırlayabilecek potansiyele sahiptir. Diğer yandan Rusya’nın da uzun menzilli Kalibr, Kh-101 seyir füzeleri ve İskender balistik füzeleri, Kinzhal hipersonik aero-balistik füzelerini kullanıyor olması tarafların arasındaki çatışmaların şiddetini artırmaktadır. Malum savaşta silahların türlerinin değişmesi ve etkilerinin artması çatışmaların daha geniş bölgelere sıçrama ihtimalini kuvvetlendirmektedir.