18 Ekim 2024
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram

Kumpas çöktü

YAYINLAMA:
Kumpas çöktü

Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden Cumhur İttifakını ve nihayetiyle Türkiye’yi hedef alanların arkasına sığındığı Sinan Ateş cinayetinin 1 Temmuz’da görülmeye başlayan mahkemesinde ilginç gelişmeler yaşandı.

  1. Tetikçinin “ben sağlı sollu bacaklarına ateş ettim” dediği ve Sinan Ateş’in ölümüne sebebiyet veren kurşun kimin silahından çıktı? 
  2. Ölümüne neden olan kurşunun Sinan Ateş’in yanındakilerin silahından çıkmış olabileceği bugüne kadar göz ardı edilmişti. Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik çatışma anında kullandığı silahları neden sakladı? 
  3. Savcı Durmuş Ali Kaya’nın tetikçiye “Devlet Bey’den talimat aldıysan söyle. Bizi uğraştırma” yönünde baskı yaptığı ifade edildi. 

Bu üç gelişme olayın farklı boyutlara taşınmak istendiğini ortaya koyan unsurlar olarak göze çarptı.  TV ekranlarında MHP ve Ülkü Ocaklarını yargılayanların ellerine tutuşturulan fotokopi dokümanlarla öne sürdükleri tüm tezler çöktü. “Siyasi cinayet” denilerek sanık sandalyesine MHP ve Ülkü Ocaklarını oturtmak isteyenlerin kurduğu komplo mahkemenin başlamasıyla deşifre oldu.

Sol medyanın ellerindeki dokümanları mahkemeye sunmak yerine TV ekranlarında algı oluşturma çabaları da dayanaklarının mesnetsiz olduğunu ve dava üzerinden MHP’ye yönelik karalama kampanyası yapmaya çalıştıklarını ispatladı. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli, “kim ne biliyorsa, elinde ne belge, bilgi varsa mahkemeye sunsun” diyerek TV ekranlarında yargılama yapanlara çağrıda bulundu. 1 Temmuz günü bu kampanyanın hiçbir unsuru duruşma salonunda yer alıp elindeki dokümanları sunamadı. Cinayetin aydınlanmasını istediklerini söyleyen sol medyanın avanak hafiyeleri mahkemeden neden kaçtı? Aksine, MHP avukatları aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu ancak mahkeme heyeti bu talebi reddetti. 

  1. Tetikçi ve azmettiren suçunu kabul etti. Cinayetle siyasi bağ kurmak isteyenler çuvalladı.
  2. MHP ve Ülkü Ocaklarının “Suç Örgütü” kapsamına alınmasını isteyenler hezeyana uğradı.
  3. MHP ve Ülkü Ocaklarına kurulan karanlık kumpas çöktü.

 

KAYSERİ’DEKİ PROVOKASYON

Suriyeli sığınmacılar üzerinden yapılan provokasyonlara bir yenisi de Kayseri’de eklendi. Suriyeli bir sığınmacının akrabası olan 5 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik taciz girişiminin duyulması anında toplumsal bir öfkeye dönüştü. Eskişehir Bağları olarak bilinen Danişment Gazi mahallesinde yaşanan olaylar kısa sürede büyüdü ve sığınmacı karşıtlığına evrildi. Araçlar ateşe verildi, kaldırım taşları söküldü, evler taşlandı… Bu öfkenin nedeni gerçekten Suriyeli mültecilere karşı duyulan kinin göstergesi miydi? Elbette değil. Öfkenin kaynağı 5 yaşındaki bir kız çocuğunun taciz edilmesiydi. Hem de kimliğine ve uyruğuna bakılmaksızın! 

Daha önce Ankara Altındağ’da yaşadığımız ve sığınmacı karşıtlığına çevrilen olayın bir benzeri Kayseri’de yaşandı. Provokatörlerin devreye girmesiyle olaylar çığırından çıktı. Olaylarla ilgili 474 kişi gözaltına alındı. 285’inin aralarında cinsel tacizin de bulunduğu kabarık suç kayıtları provokasyonun boyutunu da gözler önüne serdi. Olay akşamı 79 bin hesaptan, 343 bin paylaşım yapıldı. Paylaşım yapılan hesapların %37’sinin sahte; paylaşımların %68’nini ise provokatif amaçlı olduğu tespit edildi. Bu olayla eş zamanlı olarak Suriye’de Türk tırları ateşe verildi. Türk bayrakları parçalandı ve yakıldı. 

Türk milleti olarak sığınmacıların ne anlama geldiğini gayet iyi bilen ve idrak eden bir milletiz. Kayseri halkı da bugüne kadar ev sahipliğini ve misafirperverliğini hassasiyetle gösterdi. Evini verdi, rızkını verdi, harçlığını verdi, sofrasını açtı, bayramda seyranda sevgisini eksik etmedi. Kendisine sığınanları korudu, kolladı. Ama bu merhameti kötüye kullanan sığınmacılara da müsaade etmedi. İyiyi kötüden ayırmasını bildi. Hemen yanı başındaki komşusunda yaşanan iğrenç taciz olayına tepkisiz kalmayarak yine aynı tavrı gösterdi. Ta ki bir el provokatörleri olaya dâhil edene kadar…

Peki, bu iki eş zamanlı gelişme ne zaman yaşandı?

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esad’ın karşılıklı görüşme taleplerini dile getirdiği ve Suriyeli muhaliflerle Şam arasında 2020 yılından bu yana kapalı olan Ebu Zendin Kapısının Türk tırlarına açılmasından sonra. Bu gelişmeler Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşü için önemli bir adımdı. Bu adımı baltalamak isteyenler kirli ellerini kullandı. Birileri “Suriyeliler gitmesin ve oldukları yerde iç çatışmaya hizmet etsin” dercesine plan yaptı.

Peki, sığınmacılar gitmeyecek mi? Elbette gidecekler. Ama yaka paça değil, onurlu bir şekilde gidecekler ve sınırımızın hemen ötesinde komşumuz olmaya devam edecekler…

Kadir YILDIZ

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *