Çarpık ilişkiler ile müttefiklik olmaz
ABD’nin başkenti Washington D.C.'de düzenlenen 75. NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonrası sonuç bildirgesi yayınlandı. Yayınlanan bildiride “Teröristler ve terör örgütleri tarafından ortaya konan tehdit ve zorluklara kararlılıkla karşı koymaya devam edeceğiz.” maddesi dikkat çekici konulardan birisi olmuştur.
Bilindiği üzere Türkiye 1952 yılında NATO’ya üyeliğinden beri bu kapsamda NATO hukuku çerçevesinde üstlendiği tüm misyonları yerine getirmiştir. Ancak buna karşın Türkiye, uzun yıllar boyunca NATO’nun doğudaki karakol ülkesi muamelesi görmüş, özellikle de ülkemizde yaşanan krizlerin, toplumsal ve siyasal çalkantıların, darbelerin tahrik merkezinde NATO’nun olduğu, gündemi yoğun bir şekilde işgal etmiştir.
Diğer yandan Türkiye’nin terörle verdiği amansız mücadele ise sözde müttefiklerimizin terör örgütleriyle kurdukları samimi ilişkiler ile sekteye uğratılmak istenmiştir. Yine dönem dönem NATO içerisindeki bazı müttefiklerimizin ülkemiz ile NATO üyesi ya da üye olmayan bazı devletler arasındaki ihtilaflarda Türkiye aleyhine bir dengeyi takip etmeleri akıllara farklı konuları getirmektedir. Ayrıca diğer bir husus ise ittifaka üye bazı ülkelerin Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütü mensuplarına kendi ülkelerinde barınma ve hareket imkanı sağlamaları ise müttefiklik ruhu ile bağdaşmayan çarpık ilişkileri tekraren ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadele ederken eli kanlı PKK/YPG gibi terör örgütlerine bazı NATO üyeleri tarafından silah, mühimmat ve eğitim desteği sağlanması, DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışarak bozguna uğratan tek NATO üyesi ülke Türkiye iken söz konusu örgütle mücadelede PKK/YPG’nin müttefiklerimiz tarafından saha partneri ilan edilmesi, Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin, sınır güvenliği ile beraber bölgenin istikrara kavuşmasına yönelik yürüttüğü harekâtlara karşı çıkılması, NATO üyesi olmayan ve bölgede tek tehdit olarak Türkiye’yi gören Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin silahlandırılması ve buna benzer Türkiye aleyhine pek çok politikanın NATO üyesi ülkeler tarafından izlenmesi kabul edilemez bir durumdur.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın zirvede yapmış olduğu konuşmasındaki “NATO'nun tespit ettiği iki temel tehditten biri olan terörizmle mücadelede müttefiklerimizden dayanışma bekliyoruz. Müttefiklik hukuku da zaten bunu gerektirir. Ancak bazı müttefiklerimizin, bilhassa terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG ile kurdukları çarpık ilişkiyi kabul etmemiz mümkün değil. İttifakın birliğine ve bütünlüğüne zarar veren bu hatalı politikalardan vazgeçilmesi çağrımı burada tekrarlıyorum.” ifadeleri NATO üyesi diğer ülkeler tarafından iyi anlaşılmalıdır.
Her ne kadar gerçekleşen son zirvede terörle mücadele konusunun vurgulanması Türkiye açısından olumlu bir gelişme olsa da önümüzdeki süreçte diğer üye ülkelerin terör örgütlerine karşı sergileyecekleri tutum “samimi” olup olmadıklarını ortaya koyacaktır.