Yamalı siyasetçiler
Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş içlerinden en bilindikleri… Bu isimleri popüler yapan neden ise devlete, millete, bayrağa, toprağa olan hayranlıkları değil elbette. Üçünün de ortak noktası tam da bu değerlere olan düşmanlıkları. Türkiye’yi hedef alan her yer ve platform bu isimlerin mevzileri. Cephaneleri PKK, FETÖ ve Türkiye düşmanlarının argümanlarıyla dolu. Hedefleri ise bölünmüş ve tam bağımlı bir Türkiye!
Bu istek ne Gezi’de ortaya çıktı ne de 15 Temmuz 2016’da. Türkiye’ye pranga vurmaya başladıkları darbeler, muhtıralar, sokak hareketleri, etnik ve dini mezhepli çatışma senaryoları bu hedefin bir parçasıydı. Gezi olayları ve 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi bu hedefin son halkası oldu. Bahsettiğimiz üç isim ve daha nice tutuklu bulunan yoldaşları da bu planın yerli işbirlikçisiydi. Yerli maşaların tamamı cezasını çekmek üzere adalet önüne çıkarılmadı ancak önemli bir mesafe katedildi. Bugünlerde dili şişen kimi isimler de Türkiye’nin aldığı bu mesafeden duyduğu rahatsızlığı sözde adalet arayışları üzerinden dışa vurmaya başladı. Dayanakları da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi! Şehitlerimize kör bakan, Gazze’deki katliama kulaklarını tıkayan, insan haklarından bi haber olan Avrupa! 15 Temmuz hain darbe girişimine “darbe” demeye tereddüt eden, ABD’nin sınırlarını adalet kabul eden Mahkeme!
Avrupa’da elini kolunu sallayarak gezen teröristlere, PKK elebaşı Öcalan’ın posterini açanlara, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan kaçaklara göz yuman AİHM, söz konusu Türkiye’deki terör tutukluları olunca insan haklarını hatırladı. İkiyüzlülüğüyle tanıdığımız bu mahkemenin kararları bizleri elbette şaşırtmadı, kendinden bekleneni yaptı. AİHM’in Türkiye’deki ayağı, adeta sözcüsü olan Anayasa Mahkemesi de bu mahkemenin tüm kararlarını aynen tasdik edip bir noter gibi davranmaya başladı. Milletin vicdanını, devletin istikbalini, adaletin mülkün temeli olduğunu göz ardı ederek Türkiye düşmanlığı kokan tüm kararın arkasında durdu. Teröristlere hak dağıtmaya, vandallara göz kırpmaya varan kararların altına imza attı. Anayasa Mahkemesi şehitlerin hakkını, hukukunu gasp eden bir yapıya büründü.
Bu iki mahkemenin kararlarından cesaret alan yerli işbirlikçiler de onların ayaklı borazanı olmaya başladı. CHP ve DEM’in başını çektiği sözde adalet borazanlığına kimi eski ve yamalı siyasetçiler de katıldı. Kendilerine göre tek dertleri adalet aramak olan bu yamalı siyasetçilerin Gezi’de “verilmek istenen mesajı aldık” diyerek pısan, PKK’nın açtığı hendeklere umut bağlayan, 15 Temmuz’da heyecana kapılan kişilerden oluşması dikkatlerden kaçmadı. CHP ve DEM ile aynı fikri paylaşan, bohçası bozulmuş yamalı siyasetçilerin bir sonraki durağı muhtemelen CHP ve DEM sıraları…
Adalet aradığını söyleyen bu yamalı siyasetçiler şehit cenazeleri omuzlanırken neredeydi? Biri Manisa’da macun yemekle, diğeri yurtdışında yaşama planı yapmakla gününü gün ediyordu. Türkiye terörü kaynağında kurutmaya çalışırken bunlar evinde çamaşır kurutmakla meşguldü. Türkiye, Filistin için başını kaldırırken bunlar “ülkenin başına ne çorap öreriz?” diye düşünmekle vakit geçiriyordu.
“Kavala, Demirtaş, Atalay eline silah almadı” diyerek, “somut delil var mı?” sözleriyle savunma yapanlar somut delil görmek istiyorsa şehitlerimize baksınlar. Bütün deliller şehit kabristanlığında yatıyor.
TEŞEKKÜR
Ailemizin 11 günlük ağır bir imtihandan geçtiği ve hayatımızın en zor zamanlarından birini yaşadığımız günlerde bizlere destekleriyle moral veren başta kıymetli büyüğümüz MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri milletvekili İsmail Özdemir’e, TÜRKGÜN Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Varol’a, Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Müftüoğlu’na, MHP Genel Başkan Basın Danışmanı ve Başyazarımız Yıldıray Çiçek’e ve mesajlarıyla iyi temennilerini ileten herkese teşekkür ederiz. Babam İsmet Yıldız’ın yoğun bakımda geçirdiği 11 günlük sürecin başından sonuna kadar yakın ilgi ve alakasını esirgemeyen Kayseri İtfaiye Daire Başkanlığındaki mesai arkadaşlarına, Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Serhat Koyuncu’ya ve tedavi sürecini yürüten Dr. Merva Tuna’ya ailemiz adına şükranlarımızı sunarız. Allah tüm hastalarımıza şifa, yakınlarına sabır versin.