Böyle muhalefet düşman başına
CHP’nin başını çektiği muhalefet artık işlevini yitirdi ve muhalefet etmekten öte marjinalleşerek provokasyon üreten bir yapı halini aldı. PKK terör örgütünün siyasi uzantısının gölgesinde siyaset yaparak hem kendini zehirledi hem de topluma zehir saçmaya başladı.
CHP ve yandaşları geçtiğimiz hafta mahkûmiyeti kesinleşmiş ve cezasını çekmeye başlamış TİP milletvekili Can Atalay için TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı ve son kozunu oynamak için kolları sıvadı. Türkiye Cumhuriyeti devletine “katil” diyen ve “Bu devleti yıkmamız gerek” ifadelerini kullanan TİP’li devlet ve millet düşmanı Ahmet Şık burada yaptığı konuşmada “En büyük teröristler buradadır” sözleriyle TBMM genel kurulunu provake etti. CHP-DEM ve TİP’in Can Atalay’ın tutukluğunu toplumsal gerginliğe çevirme provası sonuçsuz kaldı ve Can Atalay meselesi tamamen kapandı.
DEM’lenmiş CHP ve TİP’in ortaklığıyla gerek sokak hayvanları yasası gerekse de sokakları ateşe veren bir terörist üzerinden TBMM’de tansiyonu yükseltme girişiminin erken seçimi zorlamak için planlanan ucuz bir denemeden ibaret olduğu ortaya çıktı. CHP Grup başkanvekili Ali Mahir Başarır Halk TV’de katıldığı bir programda erken seçim yapılması gerektiğini söyledi. Bugüne kadar ki suni gündem ve gerginliklerin ana hedefinin erken seçim dayatması olduğu kendileri tarafından itiraf edildi.
Türk milletinin iradesini yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesini batının eline verenler tarafından kirletilmeye ve ruhuna leke sürülmeye çalışıldı. Boynunda PKK terör örgütünün tasmasıyla gezen DEM’liler, ABD’nin tezleriyle Türkiye’yi bir “masal” ülkesine çevirmeye çalışan CHP’liler ve marjinal sol örgütlerinin kuluçkasında büyüyen TİP’liler Türkiye’nin etrafını çeviren emperyalizm ile aynı mevziden saldırıya geçti.
Türkiye’nin, İsrail ve onun sahibi olan ABD’nin Ortadoğu’daki kirli planlarına kafa tuttuğu, Suriye ile normalleşme adımları attığı, Irak ile terörle mücadele mutabakat zaptı imzaladığı ve Filistin’in sesini dünya kamuoyuna duyurduğu bir dönemde Türkiye’yi iç meselelerine çekme arzusu taşıyanlar hareket geçti. Aynı süreç İran ve Rusya için de başlatıldı. Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşa hazırlayanlar, İran’ı İsrail’e karşı kışkırtanlar Türkiye’yi de Gazze meselesinden uzak tutmak için muhalefete görev niteliğinde bir ödev verdi.
Hakkında kesinleşmiş kararı bulunan TİP milletvekili Can Atalay’ın tutukluluk halinin son bulması için TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağıranların aynı zamanda TBMM’yi yargıya talimat verecek bir konumda görmeleri içine düştükleri çelişkiyi de gözer önüne serdi. Hükümeti yargıya talimat vermekle suçlayanlar aynı şeyi kendileri hem de alenen talep ettiler. Bunlar için hukuk kendilerine yontulduğunda, adalet ise teröristler ve suçlular elini konu sallayarak gezdiğinde tecelli eden bir kurum oldu.
Ne bu milletin çocukları umurlarında ne de devletin istiklal ve istikbali… Ne al bayrağımızı sayıyorlar ne de al bayrak için toprağa düşen şehitleri… Ne Atatürk’e saygıları var ne onun bıraktığı emanetlere…
Muhalefet, demokrasiler için vazgeçilmez bir kurumken, bizim muhalefetimiz de ihanetin vazgeçilmez bir ortağına dönüştü. Muhalefet iktidarın eksiklerini tamamlayacak bir güç iken, bizim muhalefetimiz ülkenin eksiklerini düşmanın cephanesine dönüştürdü. Muhalefet, iktidarın yanlışlarını düzelmesi gerekirken doğrularını çarpıtan bir algı makinesi gibi hareket etti. Muhalefet, ne millet adına muhalefet etti ne de muhalefetini yapıcı bir sorumlulukla yerine getirebildi.
Milletvekilliği bir eksik ya da bir fazla... Cumhur ittifakı için bunun bir önemi yok. Ama hukuk tanımaz bir muhalefet yapısının ve teröristleri sahiplenen bir düşünce dünyasının Türk milletinin meclisinde de gönlünde de yeri olmamalı. Muhalefet sesini yükseltmek istiyorsa TBMM’de bulunan PKK artıkları için yükseltmeli… Muhalefet sesini milli vicdanın sesi haline getirmeli. Muhalefet böyle olursa milletimiz onu baş tacı eder. Aksi halde mevcut muhalefetimiz düşman başına…