22 Aralık 2024
weather
6°
Twitter
Facebook
Instagram

Üretimin temelinde vatanseverlik vardır!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Üretimin temelinde vatanseverlik vardır!

Üretimde sadece zengin olma duygusu olmaz! Aslında ben ülkeye ne katarım anlayışı da hâkimdir. Bu anlayışa sahip, üreten ümit dolu kalpler (çiftçiler, üreticiler) ülkemizde çoğunluktadır. Çok iyi biber yetiştirtilir ülkemde. Muhteşem karpuz yetiştirilir ülkemde. Ülkemde kavun süper bir aromaya sahiptir. Avrupa’nın en iyi domatesini biz üretiriz…

Dolaysıyla ülkemizde üretimin temelinde aidiyet duygusu vardır. Başka yerde ürün 10 TL’dir. Ama benim ülkemin üretimi olsun deriz ve 12 TL’yi gönül hoşluğuyla öderiz. Bu da bir vatanseverliktir.  

VAR MI BÖYLE… !

Ülkemizdeki çiftçi yürüyüşleri ve protestolarını siyasete devşirerek buradan bizlere de ekmek çıkar mı düşüncesiyle hareket edenleri bir tarafa bırakıp, gelin hep birlikte ülkemizin tarım politikası yürütücülerine bir göz atalım. Genelde her ülkede benzer şekilde tarım politikaları yürütücüleri örgütlenmiştir. Buna göre bir ülkede tarıma yön veren politikaların oluşmasında etkili olan tarım politikası yürütücüleri; Tarım Bakanlığı, Tarımsal kooperatifler, Mesleki örgütler ve birlikler, Sivil toplum örgütleri ve Tarımsal eğitim kurumları olarak sayabiliriz.

Tarımsal kooperatifler, üreticiler tarafından kurulmuştur. Ülkenin tarım politikasının yürütülmesinde etkili olabilirler. Tarım kesiminde üretim artışı, arzın kontrolü, ürün ve girdi piyasalarının düzenlenmesi gibi, tarımın gelişmesi için hizmetler, üretici kooperatifleriyle kolayca gerçekleştirilebilir. Var mı böyle kooperatiflerimiz(!)?

Meslek örgütleri, tarım politikasının yürütülmesinde etkili olan başka bir kurum da meslek örgütleridir. Çiftçilerin kurup yönettiği ve ülkenin tarım politikasının şekillenmesinde rol oynayan kuruluşların başında “ziraat odaları” gelmektedir. Çiftçilerin gerek haklarını savunmak gerekse onlara girdi temin etmek, her türlü bilgiyi çiftçilere ulaştırmak vb. konularda görev yapan, çiftçilerin meslek örgütüdür. Var mı böyle bir meslek örgütümüz(!)?

Sivil toplum örgütleri, ülke tarım politikasının yönlendirilmesi ve yürütülmesinde etkileri son derece az gibi görünen kuruluşlar olmasına rağmen sivil toplum örgütleri önemli lobi faaliyeti yaparak çalıştıkları ürün veya ürün grubunda politika oluşturabilmektedirler. Var mı böyle sivil toplum örgütlerimiz(!)?

Tarımsal eğitim kurumları, tarımsal eğitim kurumlarında (araştırma enstitüleri, üniversiteler, tarım meslek liseleri(?), vb.) Tarımsal alanda yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bulguların uygulanarak ülke tarım politikasının buna göre yönlendirilmesi, o ülkenin güçlü bir tarıma sahip olmasına neden olabilir. Var mı böyle eğitim kurumlarımız(!)?

BÖYLE GİTMEZ!

Türkiye’nin neresine gitsek aynı saptama: Böyle gitmez!

Çiftçiyle, işçiyle, esnaf ve zanaatkârla, memurla, sanayici ve tüccarla, kiminle konuşsak aynı sözler: Böyle gitmez!

Gazetelere baksak, uzmanlara kulak versek, aynı görüş: Böyle gitmez!

Evet, böyle gitmez! Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU,

Evet, böyle gitmez! Sayın Ekrem İMAMOĞLU,

Evet, böyle gitmez! Sayın Özgür ÖZER.

Kemal Bey, Özgür Bey ve Ekrem Bey birbirlerine karşı üstünlük sağlama adına her şey yapabilme arzusu, yarışı, savaşı içinde.

Muhalefet eleştirilmekten hiç hoşlanmıyor, rahatsız oluyor ve sert tepkiler veriyor. Bunu neredeyse her eleştiride görebilirsiniz. Peki, ama muhalefet neden rahatsızlık duyar eleştirilmekten? Tersinden soralım bir de: “Muhalefeti eleştirmemek kime yarar?”

Sayın Kılıçdaroğlu’nun tekrar aktif sahaya dönme arzusu, Sayın İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını garanti altına alma çabası ve Sayın Özer’in koltuğu nasıl korurum savaşı…

Bu kader ortaklarının gündeminde; Türkiye yok! Ekonomi yok! Ülke tarımı yok! Çiftçi yok! İşçi yok! Esnaf ve zanaatkâr yok! Memur yok! Sanayici yok! Tüccar yok!

Memleketin bütün işini gücünü bırakmışlar. 4 yıl sonrasının seçim denkleminde pozisyonlarını netleştirme dertlerine düşmüşler.

Dört yıl sonra nasıl bir Türkiye olacağız?

Dört yıl sonra nasıl bir ekonomiye sahip olacağız?

Dört yıl sonra nasıl bir nüfus demografi yapısına sahip olacağız?

Dört yıl sonra tarım yapımız nasıl olacak?

Dört yıl sonra nasıl bir Türkiye elimizde kalacak?

Ülkenin ana muhalefetinin gündeminde Türkiye yok! CHP var! CHP’de nasıl bir etkinlik kazanırım var! Adaylığımı nasıl garanti altına alırım var! Koltuğumu nasıl korurum var!  CHP’de siyasete nasıl dönerim var!

Kader ortakları, Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek için yarış halindeler. Sayın İmamoğlu geliyor, Sayın Özer görüşmeye gidiyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu döneminde hiç kazanılan seçim var mı? Yok! Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Neyin peşindesin Allah aşkına?

“Bu ülkenin en büyük açığı: milletin değerlerini benimsemiş, halkın sesi, ülkenin nefesi olacak, kaliteli, yerli ve milli muhalefet açığıdır.”

Muhalefetin kaliteli olması ve denetlenme duygusu, iktidarı hatadan alıkoyar hale getirir. Hata yapmayalım korkusu denetimle beraber, hesap verebilirlikte taşır siyasete. Ülkemizde “kaliteli”, “öngörü sahibi” ve “yetenekli” muhalefetler yerine: “Dünya siyaseti ve ekonomisini iyi okuyamayan”, “öngörüsüz”, makro düşünemeyen, “sahadan bihaber”, “çözüm ve öneri mantığından uzak” muhalefetler hâkim!

Muhalefet olan kardeşlerim hemen haykıracaklar; 21 yıldır bu ülkeyi CHP’mi yönetiyor, muhalefet mi yönetiyor diye? Sevgili dostlar tabi ki muhalefet yönetmiyor. Ama mevcut hükümete karşı hiçbir zaman bir alternatif oluşturamadılar, oluşturamıyorlar.  Bunca kaybedilen seçimler; hükümetin başarılı olmasından mı? Yoksa CHP’nin başarısızlığından mı? Bu sorunun cevabını siz okurlarıma bırakıyorum.

Bahsettiklerimin birçoğu bilinmekte ama kapsamlı ve çözüm odaklı bir şekilde dillendirilmemektedir. Ne yazık ki ülke tarımından bihaber yaşayan, sürekli ümitsizliği söyleyen bir muhalefet var. “Ancak aynı hataları yaparak, farklı veya iyi bir sonuç almak da mümkün değil (Albert Einstein)...”

Son söz: Ülke tarımı için “muhalefete muhalefet edilmeli! Gelecekte tarih nasıl adlandırır bilmiyorum ama “ana ve yavru muhalefetlerin içinde bulunduğu yetersizlik nedeniyle ülkemiz tarımına gerçekten yazık oluyor.” Herkes artıyı, eksiyi iyi tartmalı, söylem ve eylemlerine çekidüzen vermelidir. Dolayısıyla “Ana muhalefeti yoğun bakım ünitesinden çıkarmak; eleştirilmekten hoşlanmayan, rahatsız olup sert tepkiler verenlerin görevidir.”

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *