22 Aralık 2024
weather
6°
Twitter
Facebook
Instagram

Kentsel tarım çözüm olabilir mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kentsel tarım çözüm olabilir mi?

Nüfus artışı ve buna bağlı olarak artan gıda ihtiyacının yanı sıra, Kovid-19 salgını sonrası tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar, emtia ve özellikle enerji fiyatlarındaki yükseliş ile birlikte devam eden Rusya-Ukrayna arasında baş gösteren savaşın oluşturduğu belirsizlikler gıda arz güvenliğine yönelik endişeler halen tüm dünyada devam etmektedir.  

Söz konusu risk ve belirsizliklerin neticesinde dünya devletlerinin yürüttüğü korumacı politikalar küresel arz güvenliğini daha da tehlikeli bir duruma soktu.

Tüm bu gerekçelerle birçok ülkenin gıda üretim stratejilerini çeşitlendirdiği hatta gıda güvenliği sorunu yaşamayan gelişmiş ülkelerin dahi, alternatif üretim yöntemlerine yöneldikleri görülmekte.

Ülkemizde tarımsal üretimde sorun olmamakla birlikte küresel gelişmelere paralel olarak son yıllarda arz güvenliğini tehlikeye sokabilecek beklenmedik durumlara hazırlıklı olmak amacıyla “Tarımsal Üretim Planlaması”na “Kentsel Tarım Modeli” zaman kaybetmeksizin entegre edilmelidir.

Tarımsal üretim planlamasının sadece üretimi ve arz talep dengesini sağlamak gibi bir misyonundan öte, taze tüketime yönelik ürünlerin üretiminin, lojistik sorunları ve tüketim bölgeleri dikkate alınarak planlamada göz önünde bulundurulması da sön derece önemlidir.

Tarladan çatala, tarladan sofraya ismini ne koyarsak koyalım günümüz koşullarında “üretim-tüketim ilişkisinin ve lojistiğin yeniden planlanması” gerekliliği öncelikli hale gelmiştir.

Özellikle lojistik ve enerji maliyetleri dikkate alındığında, şehir merkezleriyle tarımsal üretim alanları arasındaki mesafeyi azaltmak arz güvenliği bakımından çok önemlidir.

Kırsal alanların nüfus dağılımına baktığımızda büyükşehirlerin halen cazipliğini koruduğunu görüyoruz. Dolaysıyla kent nüfusunda devam eden artış, tüketimi belli merkezlere yoğunlaştırdığından, lojistiğin tarım ürünlerinin teminindeki önemini daha da arttırmaktadır.  Dolaysıyla üretim merkezlerini, tüketim merkezlerine yakınlaştırarak şehirde yaşayanların daha kısa zamanda taze ve uygun şartlarda ürüne erişiminin sağlanması entegre edilmelidir. 

Lojistik maliyetlerinin düşürülmesi, nakliyeden kaynaklanan kayıpların azaltılması, yerinde üretim, yerinde tüketim, yerinde istihdam düşünülmesi gibi konularda dolaylı olarak “Tarımsal Üretim Planlaması”nın içinde yer alması son derece önemlidir.

ÇİFTÇİLERİN SİTEM ETMELERİ, KÜSMELERİ, YOLLARA DÜŞMELERİ…

Ülkemizde uzun bir süredir yaşanan yüksek enflasyon, yüksek enflasyona bağlı olarak faizlerin de yüksek olmasına yol açıyor. Enflasyon sorunu döneme bağlı olarak farklı nedenlerden kaynaklanarak çözümü zor biçimde ekonominin tepesinde duruyor. 

Son zamanlarda yüksek enflasyonu düşürmek, tek haneli rakamları görebilmek adına piyasaya yapılan peş peşe müdahaleler ve izlenen politikalar göreceli fiyatlar dengesinin bozulması sorununu da yaşatıyor. Göreceli sorunların ve gıda enflasyonun artmasının baş sebebi olarak tarımsal ürünlerin görülmesi de kısmen yanlıştır. 

Tarımsal ürünlerin taban fiyatıyla belirlenen başta buğday ve arpa olmak üzere tahıl gurubu bazı malların fiyatı yaşam enflasyonun altında arttı. Buna karşılık kırtasiye, oyuncak, dolmuş ücretleri, tekstil ürünleri gibi bazı mal ve hizmetlerin fiyatları açıklanan enflasyon, peynir, tereyağı, yoğurt, zeytinyağı gibi bazı malların fiyatları açıklanan enflasyonun üzerinde arttı. Kiralar, özel okul ücretleri, tatil yeri ücretleri gibi bazı hizmetlerin fiyatları ise her türlü enflasyon ölçüsünün üzerinde artış gösterdi. Bu farklı fiyat artışları, fiyatlar arasındaki göreceli ilişkileri alt üst etti. Daha göreceli olarak iki yıl öncenin kira bedeli, bugünün aidatlarına ancak denk gelir hale geldi. 

Dolaysıyla bugün çiftçilerin sitem etmeleri, küsmeleri, traktörlerle yollara düşmeleri, yaşanılan şaşkınlık,  yalnızca fiyat artışlarıyla kalmıyor aynı zamanda göreceli fiyat ilişkilerinin kopmasına da sitem ediliyor.

Yaşanılan bu görecelilik kargaşasını sadece ülkemiz tarımı ve paydaşları yaşamıyor. Toplumun her kesimi yaşıyor. Üstelik bu görecelilik kargaşası yalnızca fiyatlar alanında değil, her alanda karşımıza çıkıyor, çıkmaya da devam edecek gibi görünüyor. 

Son dönemlerde öyle bir algı oluştu ki her geçen gün bir öncekinden daha geriye giderken eski durumumuzun göreceli olarak daha iyi olduğunu fark eder hale geldik. Dün eleştirdiğimiz durum, bugün geldiğimiz aşamaya bakınca, iyiymiş gibi görünüyor. Sizce de çok tuhaf değil mi? 

Son söz: Mazeret üretmek, birilerini suçlamak, birilerine şirinlik yapmak, bize göre değil! Bırakalım bunları biz işimize bakalım… Unutmayalım ki içinde bulunduğumuz coğrafya da bizim bizden başka dostumuz yok! Yılların getirdiği birikim içinde düne göre bugün daha fazla meseleleri biliyor ve kendimizi önemli ölçüde yeniliyoruz. Ama bu yenilenme yetmiyor, büyümek için daha çok çalışmalı, birbirimizi iyi tanımalı, teşkilatlı olmaya azami heyecan duymalıyız.

Hem tarım bakanlığını hem de sektör temsilcilerini; gündelik siyasetlerle, polemiklerle vakit kaybettirilmemesi gerekir! Dolayısıyla “tarımın geleceğini çalışkan, fedakâr, liyakatli ve erdemli gençler şekillendirecektir.” Bundan hiç şüpheniz olmasın!

Şüphesi olanlar gençliğin sesine kulağını kapatanlardır!...

Kalın sağlıcakla…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *