1969 MHP Seçim Bildirisi’ne yeminimiz var
Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’İN Adanadaki açılış konuşmasından; “BÜYÜK VE AZİZ TÜRK MİLLETİ 12 Ekim 1969 Milletvekili seçimleri, Millet ve Devletimizin hayat ve kaderinde önemli bir gün olacaktır. BÜYÜK BİR KARAR VE HÜKÜM GÜNÜNDESİN! İrade, karar ve oyundaki selamet ve isabet, sevgili yurdumuza refah, saadet ve huzur getirebilir. Biz Tanrı’nın karar anında sana yardımcı, neticenin de BÜYÜK MİLLETİMİZ, AZİZ YURDUMUZ için hayırlı, uğurlu olmasını diliyoruz.”
Türk Milleti’nin bekası ve huzuru için elini taşın altına koyan, bu uğurda serden geçtilerin partisidir MHP. Bu uğurda yaralar almış, imtihanlardan geçmiş, dava arkadaşım dediği insanları kaybetmiştir. Bunların hiçbiri onu yolundan döndürememiştir ve İlay-i Kelimetullah için o büyük hedefe doğru yürümeye yemin etmiştir. Çünkü bu görev onun şehitlerine olan borcudur. Bu uğurda siyaset sahnesine çıktığı ilk günden bu yana bu milletin huzuru ve refahı için uğraşmıştır. Siyaseti bir menfaat yeri olarak değil, ülkenin gidişatını değiştirebilecek bir araç olarak görmüşlerdir. Üniversitesinden siyasetine, ekonomisinden sosyal yaşama kadar bu vatanın aleyhine iş çevirenlere karşı savaşmışlardır. Görmüş olduğunuz bu Seçim Bildirisi de bunu kanıtlar niteliktedir.
Seçim Bildirisi’nin önemli kısmı kuşkusuz eğitim alanında getirdiği politikalar ve sunmuş oldukları fikri altyapıdır. İlimsizliğin bir milletin en büyük sorunu olduğu, bir milletin sahip olduğu kaynakları bilmesi ve bu kaynakların temin edebileceği gelişmeye doğru yönelmesi lazımdır. Bunun için de ilmin başlıca merkezi olan Üniversitelerden yayılan ışıkla yol bulan hükümetlerin bulunması gerekmektedir fakat bunun için gereken eğitim sıradan bir sistemi değil; MİLLİ KÜLTÜR VE KÖKLERİNE BAĞLI YENİ NESİL yetiştirecek bir düzeni ifade eder. TÜRK MİLLETİ ANCAK BU ŞEKİLDE DAHA DA GÜÇLENECEKTİR. ASIRLARDIR DEĞİŞMEYEN TEK POLİTİKA; EĞİTİM POLİTİKASIDIR.
Nitekim bildirideki şu sözler bunu destekler niteliktedir; “Eğitimin milli bir karakterde olması ise ülkümüzün temelini teşkil eder. Duygu ve düşünce birliğine varmak, ülkü ve kültür birliğini tesis ve temin etmek, ileri atılışlara girebilmenin ön şartıdır. Geri kalmışlığın yüz kızartıcılığından kurtulmak, mazimize layık bir istikbal yaratmadaki sosyal ve iktisadi hedeflere varmak ancak ve ancak, ilim, irfan, ahlak ve nizam şuurunu benimsemiş bir aydınlar kadrosu ile mümkün olabilir. Milli eğitimin hedefi; müstehlik aydınlar kadrosu yetiştirmek değil, bilakis müstahsil olabilecek nitelikte ileri düşünceli, fedakarlık ve feragat duygusuna sahip ülkücü nesiller yetiştirmek olmalıdır.”
O zamanda da “aile” kavramının karşılaştığı tehditlere yer verilmiş, bu alanda yeteri kadar çalışma yapılmadığı ileri sürülmüştür. Bunun yanında ülkenin ekonomisinin kötüye gittiğini ve bunun önüne geçebilmek adına döneminin ilerisinde çözüm önerilerinin sunulduğu göze çarpmaktadır. Bu çözüm önerilerinin ortak noktası ise “KENDİ KÖKLERİMİZ VE TARİHİMİZDİR.”
Genel Başkanımız, DEVLET ATAMIZ Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN 19.04.2024 tarihinde yapmış oldukları basın toplantısı konuşmasında yazımızın başlangıcında sözünü ettiğimiz yemini ve tarihi sorumluluğunu tekrar dile getirmiştir; “Aklında, hafızasında, kalbinin sancağında, ta damarlarına kadar Türk Milleti’ne mensubiyet şuurunu taşıyan ve yaşatan bir vatan evladı olarak söyleyeceklerim bir siyasi kaygının eseri değil, tarihe, ecdada ve yaşanmış Türk asırlarına karşı sarsılmaz sorumluluğumdur. Mahkemeyi Kübra’da aziz şehitlerimizin, elleri öpülesi ecdadımızın ve manevi büyüklerimizin yüzüne bakmanın ve büyük Türk Milleti’nin ali menfaatlerini fani hayatından üstün tutmanın dışında beklentisi olmayan bir Genel Başkan olarak gerçekleri eğip bükmeden konuşmak sadece boynumun değil, boğazımdan geçen helal lokmalara ve hayat bahşeden Cenab-ı Allah’a manevi borçtur.”
Liderimizin bu sözleri Hüseyin Nihal Atsız’ın Ruh Adam romanının sonunda ana karakterin Alp Er Tunga, Tanrıkut Mete, Attila, İstemi Kağan, Alp Arslan, Temuçin Cengiz Kaan, Aksak Temir, Yıldırım Bayezid, Şahruh, Uluğ Beğ, İkinci Murad, Fatih, Yavuz’la karşılaştığı sahneye benzemektedir. Tek fark; Liderimizin hayatının tamamını bu uğurda vakfetmesi, milleti için canını ortaya koymasıdır. Sözlerinde; Mahkemeyi Kübra’da aziz şehitlerimize ve Büyük Türk Milleti’ne olan sorumluluğundan ötürü hiçbir haine, hiçbir teröriste, siyoniste geçit veremeyeceğini dile getirmektedir. Bu kapsamda ilk olarak kendi muhalefetimize baktığımızda durum içler acısıdır.
Mevcut siyasi partiler hamasi söylemlerle, kargaşadan beslenen tutum ve davranışlarıyla kimseye yararı dokunmayan bir hayal kırıklığı silsilesine dönüşmüşlerdir. “Ülkeme ve milletime nasıl fayda sağlayabilirim?” diyen yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ise CKMP’den bu yana inandığı değerleri ve Türk Devlet aklını bu topraklarda yaşatma mihmandarlığına soyunmuştur. Böyle kutlu bir görevi üzerine alması hasebiyle de Rableri katından gelen manevi zenginliklere ve yardımlara mahzar olmuşlardır. Nitekim bunu destekler nitelikte günümüzde üzerinde en kirli oyunların oynandığı, kumpasların kurulduğu fakat buna rağmen en sağlam ayakta kalan parti MHP’dir. Biraz üzerinde düşünüldüğünde, bastığımız her bir karış vatan toprağına karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek için bu yola çıkma cihetine girişmemiz sebebiyle, o attığımız her adımda ecdadın bizimle olduğu akıllara gelmelidir.
-Bir siyasi partinin amacı kuşaklar arasında bağı koparmak değil onlar arasındaki bağı kuvvetlendirmektir.
-Toplumu suni gündemlerle meşgul etmek değil; huzuru ve barışı sağlamaktır.
-Başka kültürlerin öğretilerini topluma dayatmak yerine kendi kökünü ve geçmişini hayata geçirmektir.
-Muhalefet Sevr’in imzalanmak zorunda bırakıldığı zamanlara geri döndürmek istemektedir.
-Hiçbir zaman milli iradenin yanında olmayan, Türk Milleti’nin ortak sevinç ve hüzünlerinde ortada olmayan, Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışma konusu yapacak, Atatürk’ün zamanındaki altı oktan devletçilik okunun rengini değiştirmeye gidecek kadar ileri giden muhalefet Kurtuluş Savaşı zamanlarında Batı’yla birlik içinde olup Kuvay-ı Milliyeyi dağıtmaya çalışan o güruhu aratmamaktadır.
Günümüzde ülkemizi saran dış tehditler, küresel planlar, aile kurumuna karşı yapılan oyunlar ve Türkiye’nin içine çekilmeye çalışıldığı bir senaryoda her bir dava arkadaşımızın elini taşın altına koyması elzem olmuştur. Her bir dava arkadaşımızın erdem timsali olarak, bu uğurda kenarda durmak yerine varlığını ve fikirlerini ortaya koyan, bu vatan için çalışan bireyler olarak herkese örnek olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde kümelenmiş şer odakları sıra sıra düşecek, oyunlar bozulacaktır.
Hedefimiz Türk Milleti’nin, Türk Kültürü’nün, Türkçe’nin bu yüzyıla ve diğer yüzyıllara damgasını vurması, mührünü vurmasıdır.
Mohaç’taki kudret, Malazgirt’teki cesaret, Büyük Taarruzdaki feraset devam etmektedir.
Ses çıkarmayan, ne olursa olsun diyen, oturduğu yerden izleyen herkes bu millete hesap verecektir.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN BM’deki konuşmasında; Küresel dayatmalara, kutsala karşı başlatılan savaşa, yıkım projelerine karşı TÜRK DEVLETLERİ TEŞKŞLATI’NIN dimdik ayakta olduğunu, AİLEYİ, İNSANI, FITRATI SAVUNMAKTAN GERİ DURMAYACAĞIMIZI dile getirmiştir. Milli köklerimize geri dönmemizden çekinen Batı, elbette bu sözlerden endişe duymuştur.
Unutmayalım ki; NUTUK imkansızlıklar içinde dahi umut olduğunu görmek ve buna tutunanların rehberidir. Üzerinde yaşadığımız vatan toprağı UMUTSUZLUK NEDİR BİLMEYEN AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN BİR ZAMANLAR TOPRAĞA DÜŞTÜĞÜ YERDİR.
Unutmayalım ki Nuh’un Gemisi her dönemde görünmektedir, ancak görmeyi bilene, bu yolda doğru adımlarla gidebilenlere…
DEVLET ATAMIZIN belirttiği gibi; “Artık hiçbir yer güvenli değildir.
Artık hiçbir şey de eskisi gibi olmayacaktır.
Haritaların yeni baştan çizilmesi, mahkûm ülkelerin ve mazlum toplumların sömürü çarkında daha da öğütülmesi amacıyla sıcak çatışma ve savaşların refakat ettiği masa başı cinnet ve cinayet mesaisi yoğunlaşmıştır.
Dışarıda bileğimizi bükemeyenler, Türkiye’nin yükselişini çekemeyenler, uyanan devi hazmedemeyenler içeride zaaflarımızı kaşımakla, rehavetimizi kollamakla, milli ve manevi güven iklimimizi zehirlemekle meşguldür.”
MHP ve Ülkü Ocakları dün olduğu gibi bugün, gelecekte ilelebet dimdik ayaktadır. Pensilvanya FETÖ Operasyonlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak isteyenler Şehitlerimizin kanı eline bulaşmış olan PKK’nın siyasi savunucuları Büyük Türk Milleti nezdinde yok hükmündedir.