Liyakatsizliğin vücut bulmuş hâli

Ekrem İmamoğlu İBB makamına kendi liyakatiyle gelen birisi değil. CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu onu "Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan olmasaydı çok büyük ihtimalle Ekrem İmamoğlu profilinde birisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olamazdı" şeklinde tanımlamıştı. Kendi partisinde bile bu kadar düşük bir özgül ağırlığa sahip bir figür, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sağdan adam devşirme” stratejisinin meyvelerini toplayarak bugünlere geldi. Dahası, Ekrem İmamoğlu CHP kökenli bir isim bile değildi. ANAP geçmişine rağmen, Kemal Bey’in siyasi mühendisliğinin ürünü olarak parladı.
Şimdilerde Ekrem İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için gün sayıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bile kalibresine uygun değilken, Cumhurbaşkanlığı hayaliyle yatıp kalkıyor. Elbette, henüz resmen aday değil; aday adayı statüsünde. Ancak şehir şehir dolaşıyor, salon toplantılarında arz-ı endam ediyor, ülke çapında siyasi bir kampanya yürütüyor. 23 Mart’ta CHP üyeleri, tek adaylı göstermelik bir “önseçimle” onun adaylığını onaylayacak. Ancak bu seçimde tulum çıkarsa bile, bu onun "liyakatsizliğin vücut bulmuş hâli" sıfatını değiştirmeye yetmeyecek.
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak geçen yılları, hizmet üretmekten çok şov yapmakla geçti. Bir belediye başkanı, icraatlarıyla, projeleriyle konuşulmalıydı; o ise en çok, “göreve gelmemesiyle” gündeme geldi.
Kar yağdı, İmamoğlu balıkçıdaydı…
İstanbul sele teslim oldu, İmamoğlu tatildeydi…
Kentin yaralarına merhem olacak bir mesaisi hiç olmadı.
Bu kayıtsızlık, bu vurdumduymazlık, CHP yönetimi tarafından ödüllendirildi. Ekrem İmamoğlu’nun kürsü performansı, bilhassa ceketi atıp, kolları sıvayıp şov yapma hâlleri CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine yetti. CHP’lilerin diline pelesenk olan “hak, hukuk, adalet” sloganları, bizzat bu liyakatsizliğe çanak tutan CHP yönetimince yerle bir edildi.
En vahimi ise deprem tehdidi İstanbul’un burnunun dibindeyken, Ekrem İmamoğlu’nun “deprem seferberliği” ilan etmek yerine, “siyasi kariyer seferberliği” ilan etmesi oldu.
Prof. Dr. Celal Şengör’ün beklenen İstanbul depreminin neticeleriyle ilgili “Birkaç gün içinde şehirde açlık başlayacak, yağmalar yaşanacak, salgın hastalıklar çıkacak. Enkazlar uzun süre kaldırılamayacak, şehir ağır bir kokuya bürünecek. Ölmeyenler 'Keşke ölseydik' diyecek" şeklinde çizdiği felaket senaryosu, kimi detaylarda abartılı görünebilir ama temelinde bir hakikat yatıyor. Büyük bir deprem İstanbul’u vurmaya kesin olarak hazırlanıyor ve bu gerçeği ciddiye almayan bir belediye başkanı İstanbul’u basamak olarak kullanıp Cumhurbaşkanlığı makamına tırmanmaya çalışıyor. Geride bıraktığı izler ise sadece liyakatsizliğin resmini çiziyor.
Ekrem İmamoğlu’nun belediyecilikten Cumhurbaşkanlığına uzanan hayali, Türkiye için adeta bir kâbus. Türkiye’nin geleceği ise böyle bir figürün liyakatsiz ellerine teslim edilmeyecek kadar kıymetli.