Hiç kimse hesap sorulamaz değil

Türkiye dün sabaha şafak operasyonu haberleriyle uyandı. Üç ayrı soruşturma kapsamında yürütülen geniş çaplı operasyonlarda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli ve Beylikdüzü Belediye Başkanları, İBB Genel Sekreteri, CHP’nin 31 Mart 2024 seçimlerinde DEM Parti ile yaptığı "Kent Uzlaşısı" kapsamında belediyelere yerleştirdiği öne sürülen isimler ve Gezi Parkı eylemleri nedeniyle suçlanan bazı gazetecilerle birlikte toplam 106 kişi gözaltına alındı.
Muhalefet cephesi, tüm bu olan biteni iktidarın seçim öncesi kendilerini etkisizleştirme hamlesi olarak yorumladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gözaltıları “darbe” olarak nitelendirdi ve “Bu darbeyi püskürtmezsek bir daha sandık yok” diyerek taraftarlarını harekete geçirmeye çalıştı. Muhalefetin öteki partilerinden gelen açıklamalar da aynı doğrultudaydı. Hepsi sürecin hukukla değil, siyasi hesaplarla yürütüldüğünü öne sürdüler.
Oysa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya bakıldığında, meseleye yalnızca siyasi gözlükle bakmanın sağlıklı olmadığı görülüyor. Ekrem İmamoğlu ve diğer isimlere yöneltilen suçlamalar; yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma, kişisel verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirme, suç örgütü kurma ve terör örgütüne yardım gibi ciddi iddiaları kapsıyor. Bunlar öyle geçiştirilecek, siyasi polemik malzemesi haline getirilecek türden suçlamalar değil. Bu suçlamalar herhangi bir belediye başkanına değil de isimsiz bir devlet memuruna yöneltilmiş olsaydı, aynı kesimler "hukuk işlesin" diye meydanlara dökülürdü. Ama mesele, kendi mahallesinden birileri olunca, yargı süreci daha en baştan "siyasi darbe" ilan ediliyor.
Gözaltı kararlarına yapılan eleştirilerden birisi de zamanlamayla ilgili. Bu operasyon seçim öncesi mıntıka temizliği gibi görülüyor. İyi de, yürütülen bir soruşturma varsa ve maddi delillerle destekleniyorsa, yargı suçluların ensesinde olmayı bırakıp “Aman seçim geliyor, şimdi yapmayalım, seçimi bekleyelim” mi diyecek? Suç işleyenler, sadece seçim yaklaşıyor diye hesap vermekten muaf mı olacak? Yargı, siyasi takvime göre mi hareket etmeli? Dahası, Türkiye'de ilan edilmiş bir seçim takvimi var mı? Seçimlerin normal süresinde yapılacağı bilinmiyor mu? Muhalefetin "Neden şimdi?" sorusu, işte bu yüzden altı boş bir savunma mekanizmasından ibaret.
Bu sürecin siyasi yansımaları elbette olacaktır. Ama kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun, suç şüphesi taşıyanların yargı önünde hesap vermesi hukuk devletinin temel gereğidir. Türkiye, hukukun işlediği bir devlettir ve kimse siyasi kimliği nedeniyle yargıdan kaçamaz, kaçmamalıdır. Bu noktada en aklıselim açıklamalardan birisi Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’den geldi. MHP Lideri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında yapılan adli tasarrufu sabır ve sağduyu ile karşılamak, hukukun vereceği her türlü karara saygıyla yaklaşmak ortak sorumluluk olmalıdır. Hiç kimse dokunulamaz, ulaşılamaz, erişilemez ve hesap sorulamaz değildir. Türk yargısına güvenim tamdır. Mahkeme marifetince suç sabit görülesiye kadar masumiyet esastır” diyerek meselenin özünü net bir şekilde ortaya koydu. Yargıyı siyasi kavgaların gölgesinde bırakmak, en çok hukukun kendisine zarar verir. Türkiye’de demokrasi var diyorsak, hukuk herkese eşit uygulanmalıdır.