23 Kasım 2024
weather
16°
Twitter
Facebook
Instagram

Anadolu, mukaddes vatan

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Anadolu, mukaddes vatan

Oğuz Han’dan Atatürk’e ve onun muhteşem ordu milletine…

Her şeyden önce bizim olduğu için kutsal ve değerli… Babalarımızdan müdevver çocuklarımıza bırakacağımız bir toprak parçası Anadolu…  Bizimdir, üzerinde yaşıyoruz. Para kazanıyoruz. Kendi kendimizi yönetiyoruz. Karnımız doyuyor. Fakat bu bakış açısı bizim için seküler ve maddi bir tarif… Yani yetersiz.

Anadolu da bu değil zaten… Türkiye bu değil… Türk’ün olan bir şey böyle sathi genellemelerle anlatılamaz! Türk’ün olan, derinliği, manası ve yüceliği olandır. Türk’te manasız bir şey bulmazsınız… Anadolu da işte bu yüzden bir mana hazinesidir.

Dikkat edin, Türk hiçbir şeye kolay sahip olmaz, en ağır bedelleri ödeyerek malik olur ona! Kendisinin olanı da anlamlandırır Türk, kendi manevi dünyasının ahengiyle bezer onu…  Görklü Tanrı tarafından Türk’e bahşedilen her şey böyledir. Bizatihi kendisi de muazzam bir terkiptir…

Şimdi gelelim Anatolia’ya… Özür dilerim ANADOLU’ ya!… Evet Anadolu dilimize “Anatolia”dan geçmiştir. “Doğuş, çıkış ve diriliş,” anlamlarını taşıyor. Bize de çok yakışmış hani. Hem kendimiz açısından hem de dünya açısından Türk’ün Batı’ya karşı doğuşu, yükselişi, dirilişi… Ya da Türk’ün eliyle “Doğu’nun, mazlumun ve masumun” ayağa kalkışı… Dünyayı aydınlatması!

Anadolu, Anatolia’dan ses benzerliği ile verilmiş. Yakışmış da… Tarihte “Anadolu” lafsına yazılı olarak ilk defa Fatih devri tarihçilerinden “Enveri’nin Düsturnamesi”nde rastlıyoruz. Tabii ki sözlü olarak daha önce de kullanılageldiği düşünülmelidir.

Evet, kutsaldır Anadolu… Çünkü Peygamber Efendimiz (sav); “Dünyada üç nehir vardır, kaynağı cennettedir. Nil, Dicle ve Fırat” diye buyurmuşlardır… Dicle ve Fırat Anadolu’dadır!

Yine  lemler Sultanı Efendimiz, “İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir…” müjde-i şahanelerini bizlere vermişlerdir. Bununla birlikte sahabenin göz bebeği Hz. Eyyup El’Ensari de yine Türk vatanının yani Anadolu’nun müjdecisi ve mührüdür.

Biter mi, elbette bitmez; Hz. Nuh (as), Hz. Zülkifl (as), Hz. Harun (as), Hz. Elyasa (as), Hz. Yuşa (as), Hz Hellak (as), Hz. Harut (as),  Hz. Ömer Nebi (as), Hz. İbrahim (as)  gibi birçok peygamberin kabri burada. Yani peygamberlerin ve salihlerin (Hz. Meryem ve ashabı keyf gibi)  bazıları ya bu topraklarda yaşamış ya da burada ahirete irtihal etmiş veyahut buradan gelip geçmiştir.

Allah güzeli sever

Peygamber Efendimizin (sav) hadisidir: “Allah güzeldir, güzeli sever”… Anadolu da öyle, her şeyiyle güzel toprak, Allah’ın sevdiği toprak… Sevmeseydi hiç bu topraklara cennetten nehirler verir miydi? İstanbul’u bu coğrafyaya kondurur muydu? Şu kadar peygamberini, sayısız salih ve veli kulunu bu topraklarda iskân eder miydi? Ya, “Benim ordumdur” dediği Türkleri bu topraklarla buluşturup onlara “ebedi vatan” olarak verir miydi?

Evet, Türk’ün Anadolu’yla buluşması iki sevgilinin kavuşması gibidir… Binlerce yıl Türk’ten ayrı yaşayan Anadolu büyük acılar yaşar. Keza Anadolu’dan firak Türk de öyle… Neyse ki iki âşık buluşur sonunda. Vuslat, mukaddesatla coşkuya çevrilir. Türk vecd ile yeni bir medeniyet hediye eder insanlığa, Anatolia ise huzur bulur ezeli ve ebedi aşkı Türk’ün koynunda…

Anadolu, Türk’ün mukaddes vatanı; Allah’ın lütfu, Peygamber’in müjdesi, Türkistan’ın yüreği, Balkanlar’ın duası ve insanlığın umudu… Nebilerin mekânı, evliyanın otağı, şehidin makamı ve mazlumların sığınağı…

Ve bizimdir Anadolu… Türk’ten başka kimseye yar olmayan Anatolia bin yıldır bizim helalimizdir… “Malik-ül mülk olan Allah”ın bize lütfu, bizim de bedelini kanımızla ödeyerek hak ettiğimiz mukaddes toprağımızdır…

Şükürler olsun onu bize verene, salat selam olsun müjdeleyene ve dua olsun onu bize alanlara, koruyanlara, kıymetini bilenlere; canını vererek ve kanını dökerek bedel ödeyenlere… Oğuz Han’dan, Alparslan’a, Osman Bey’den Atatürk’e…

Makamları yüksek, mekanları cennet Anadolu olsun!...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *